19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Trump, Cumhuriyetçi Parti’deki saflaşma ve ABD’nin yarınları

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD’de genellikle oldukça normal,ve hatta aşırı derecede sıkıcı olan seçim süreçleri, son yirmi senedir oldukça heyecanlı ve yarışmacı hale geldi. Bunu, daha geçen hafta yapılan ve sadece bir ara seçim olan 8 Kasım seçimlerinde de yeniden yaşadık. Amerikan siyasi sistemi, eskiden beri “iki kanatlı tek parti” sistemi olarak bilinirdi. Elbette, ABD emperyalizminin ihtişamlı ve sürekli zenginleştiği günlerde böyle bir görüntü gerçekten de vardı ve böyle tek partili sistemi sürdürmek kolaydı ve gerekliydi. İki partinin programı da, pratikleri de Amerikan devletinin yüksek çıkarları açısından belirleniyor ve ona uygun kişiler yönetimde yer alıyordu.

Ama küreselleşme denilen imparatorluğun tamiratı süreci tam da istenilen gibi gitmeyip Avrasya Bloğunun yükselmesi ABD sisteminde derin çatlaklar açınca, bu “tek parti- iki kanat” sistemi de çatladı. Hatta ABD kapitalizminin “askeri-endüstriyel kompleksi” denilen gerçek sahipleri de, buna göre kanatlar arasında seçim yapmak zorunda kaldı.

AMERİKAN ARABESKİ, CUMHURİYETÇİLERİN TEMELİ OLDU

Yirmi sene öncesine kadar Cumhuriyetçiler daha geleneksel, daha dindar, daha tarımsal kesimin temsilcileriydiler. Ve siyasetleri de daha muhafazakar ve gelenekselci olarak, ABD’nin daha çok kırsal çevrelerinde ve bizde “arabeskin” doğumuna sebep olan kırsaldan şehire göç eden nüfusunda etkili olmaktaydı.

Demokratlar ise, daha çok ABD’nin okyanus kıyılarındaki şehir çevrelerinde, sanayinin ve yüksek teknolojinin yarattığı genç nüfus içinde daha egemen bir durumdaydılar. Ve ilginç bir şekilde bunun renklerle ifade edildiği “kırmızı-mavi” ABD haritası, bir milyon Amerikalının öldüğü Amerikan İç Savaşı günlerindeki renkli harita ile aynı olarak değişmeden durmakta.  Aradan geçen 160 senenin, Amerikan halkının ideolojik ve demografik olarak tercihlerinde fazla bir değişiklik yapmadığı açıkça ortada.

Bu iki yüz yıllık politik tercihin, geçen haftaki seçimlere de aynı şekilde yansıdığı açıktır. Çünkü tüm gelişmişliğine ve endüstrileşmesine rağmen, ABD toplumu hala eski tercihlerinde ısrar etmektedir ve bunu seçim sonuçlarında da açıkça görmek mümkündür.

TÜM ÜLKELERDE, HEM ELİTLER HEM HALK TARAF SEÇMEKTE

Dünyadaki ekonomik ve politik eksenin Batıdan Doğuya kayması, hem Batı dünyasının elitleri ve halkı içinde, hem de Batı’nın hegemonyası altındaki dünya ülkelerinin hemen hepsindeki elitler ve halk arasında da, yeni bir saflaşmaya yol açılmasına sebep olacaktı ve hemen her ülkede bu gerçekleşti. Türkiye’nin de devlet olarak tercihlerindeki kaymalar, bölge ile gelişen sıcak ilişkiler, BRİCS ile olan ilişkilerdeki derinleşme ve Türk hükümetinin biraz da tereddütlü tercih değişimleri, bu genel eğilimin ülkemizdeki yansımaları olarak çok önemlidir.

Bu tür tercih kaymalarını ve tereddütlerini Pakistan, Hindistan, Afrika ülkeleri, Latin ülkeleri, Balkan devletleri ve hatta Batı sisteminin temel taşı olan Avrupa Birliği üyeleri arasında da görmeye başlamış durumdayız. Ve gelişen dünya şartlarına bağlı olarak ta, daha keskin ve derin ayrılmalar göreceğimiz günler yakındır.

Buradan, aynı tür yeniden-saflaşmanın ABD’de de meydana geldiğini ve hatta en dramatik kırılmanın burada olacağını ifade etmek isteriz.  Çünkü “en yükseklerden düşmenin gürültüsü de o denli fazla olacaktır” deyimi bu durumu çok iyi ifade etmektedir.  ABD sistemi, karşılaştığı Avrasya direnişi ve dünya medeniyetinin ekseninin Doğuya kayması gerçeğinden dolayı, büyük bir “karmaşa’ içine düşmüş durumdadır.

LİZ CHENEY: DEMOKRATLAŞAN CUMHURİYETÇİLERİN SEMBOLÜ

Cumhuriyetçilerin daha önceki dönemlerde Demokratlar ile el ele giden geleneksel-muhafazakâr kesimlerinin bir kısmı, bu yeni gelişmeler karşısında Demokratların safına kayarken (Liz Cheney, bu muhafazakarların liderlerinden Dick Cheney’in kızı) beraberinde bu kesimi de götürecektir. Ama aynı çatlamada, Trump tarafından temsil edilen kesim ise daha radikalleşip, Demokratlara karşı, daha örgütlü ve uzlaşmaz bir blok oluşturmaktadırlar. Bu son seçimlerde de, bu iki kesim arasındaki saflaşma çok daha derinleşip gün ışığına çıkmıştır. Trump’ın desteklediği adaylar çok büyük ölçüde seçimleri kazanıp, gelecek dönemde çok daha radikal tercihleri olan bir Cumhuriyetçi Parti için temel teşkil edeceklerdir.

Zaten Demokratların hem kendi kazançlarını fazlasıyla abartmaları, hem de Trump’ın kayıplarını büyük bir yenilgi olarak göstermelerinin sebebi de budur. “Bir taşla çok kuş vurmak” diye nitelendirilebilecek bir yöntem ile, Cumhuriyetçi Parti içindeki saflaşmayı derinleştirip, Trump siyasetlerini marjinalleştirmek hedefindedirler. Bu aynı zamanda, Cumhuriyetçilerin Demokratlaştırılmasına da yol açmaktadır, Liz Cheney örneğindeki gibi. Hatta Demokratlaştıramadıkları Cumhuriyetçileri de, Trumpçı ve diğerleri diye bölmek için büyük çaba harcamaktadırlar.  Bu konuda, seçimleri kazanan Florida valisi De Santis üzerinden Trump’a alternatif çıkarmak peşindedirler. Çünkü De Santis tarzı Cumhuriyetçiler, Demokratların büyük bir kopyasıdırlar siyasi anlamda. Ve “askeri-endüstriyel kompleks” denilen hakim sınıflar açısından, eski usul Cumhuriyetçilerin devamı anlamında oldukları için, tercih edilen bir alternatiftirler.

ABD SİYASETİNİN BU KAVŞAKTAKİ TERCİHLERİ

Fakat tüm bu tür çabaların Amerikan siyasetinde büyük değişimler yapabilmesi mümkün değildir artık. Çünkü ABD’nin gerçekleri, ekonomisi, siyaseti bir yol ağzındadır. Ve bu kavşakta sadece iki yol görünmektedir. Yani, 200 senedir yaratılamayan bir üçüncü alternatif te çıkmayacaktır. Cumhuriyetçilerin içindeki radikal unsurlar Trump etrafında yeni bir parti ideolojisi ve buna bağlı olan siyasetler geliştirip, ABD’nin önündeki yeni dönemde, Demokratlara karşı belki de daha “millici” denebilecek bir siyasi ajanda yaratacaklardır. Çünkü ne ekonomik gelecek, ne dünya eksenindeki kaymalar, ne de içsel sorunlar açısından bakıldığında başka bir alternatif görünmemektedir.

Aslında, ABD’deki Cumhuriyetçi Parti’nin içindeki saflaşmaları, Türkiye’de AKP içindeki sürekli şekilde süren yeniden saflaşmalara da benzetmek mümkündür. Hayatın dayatmaları karşısında, herkes tercihlerinde değişiklikler yapıp, ona göre saf tutmak zorunda kalmaktadırlar.