28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yabancı yatırımcı sorunu yok mandacı sorunu var

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

14 Mayıs 2023 seçimi Batı medyası tarafından 1950’lerden beri Türkiye’de gerçekleşen en önemli seçimlerden birisi olarak nitelendiriliyor. 14 Mayıs seçimi sadece siyasi açıdan değil ekonomik anlamda bakıldığında Türkiye için büyük önem arz ediyor. Bu seçimde Türk ekonomisinin yeniden IMF rotasına mı gireceği yoksa son 5-6 yıllık süreçte izlenen bağımsız ekonomi çizgisinde devam mı edeceğine karar verilecek. Hükümet, bağımsız ekonomi politikalarını devam ettireceğine dair açıklamalar yaptı. 7’li Masa'nın ekonomi ile ilgili programı ise farklı ve tutarsız açıklamalardan ibaret. Yapılan açıklamaların toplamına baktığımızda 7’li Masa'nın IMF’nin kapısını çalacağı ve neoliberal ekonomi politikaları izleyeceği anlaşılıyor. 7'li Masa'nın ekonomi ile ilgili en çok dikkat çeken açıklaması Kemal Kılıçdaroğlu’nun 300 milyar dolar getireceğini iddia etmesi oldu. Bu vaadin ne kadar gerçekçi olabileceğini anlamak için Türk ekonomisinin yabancı yatırımcılar ile ilgili durumuna göz atalım.

MANDACI EKONOMİSTLER 1994 VE 2001 KRİZİNE NEDEN OLDU

1980 sonrası başlayan neoliberal ekonomi politikaları sürecinde Türk ekonomisine yapılan doğrudan yatırımları iki ayrı döneme ayırabiliriz. İlk dönem yani 1980-2002 arası; neoliberal IMF reçetelerinin uygulandığı ve kamu ekonomisinin çökertildiği dönemdir. Bu süreçte Türkiye sadece 15 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye çekebilmiştir. Dışa açılmanın başladığı ve hemen hemen tüm piyasaların serbestleştirildiği bu dönem Türkiye tarihinin en istikrarsız dönemlerinden birisidir. Son yıllarda Türk ekonomisi hakkında sistematik dezenformasyon yapan bazı mandacı ekonomistler Türk ekonomisini 2001 krizine sürükleyen ekonomi bürokrasisinin içinde yönetimde yer almışlardır. Bugün mangalda kül bırakmayan mandacılar o dönemde doğrudan yabancı sermaye getirmekte çok başarısız oldular.

2003 SONRASINDA ALTYAPI HAZIRLANDI

2003-2021 dönemini ayrıca değerlendirmek gerekir. Bu dönemin ilk 10 yılı neoliberal politikaları devam ettirilmekle birlikte bağımsız ekonominin altyapısı için önemli adımlar atıldı. Milli savunma sanayinin kurulması ve desteklenmesi, milli enerji politikasının belirlenmesi, ARGE’ya ayrılan bütçelerin artırılması, imalat sanayinin güçlendirilmesi, ihracata dayalı büyüme modelinin altyapısının oluşturulması, teknolojik altyapı için hazırlanan destek ve ekosistemin oluşturulması gibi adımlar atıldı. Bununla birlikte yabancı yatırımcıların yatırım yapabilmesini sağlamak için uluslararası muhasebe sisteminden tutun verilerin uluslararası standartlarda tutulmasına kadar yatırım ikliminin dünya standartlarına taşınması desteklendi.

20 YILDA 251 MİLYAR DOLAR GELDİ

Bu dönemde 251 milyar dolar doğrudan yatırım gerçekleşti. Yatırımların yaklaşık 200 milyar dolara yakın kısmı Ali Babacan’ın ekonomi bakanlığını devretmesinden sonra 2008-2021 yılları arasında oldu. Bu dönemde ortalama yıllık 14 milyar dolar yatırım geldi. 2003-2021 yılları arasında gerçekleşen doğrudan yatırımların yüzde 31.6’sı finans, yüzde 24.2’si imalat sanayi, yüzde 10.6’sı enerji, yüzde 8.8’i bilgi teknolojileri, yüzde 8.4’ü perakende ve toptan ticaret, yüzde 4.7’si lojistik, yüzde 3.2’si inşaat sektörüne yöneldi.

YATIRIMCILAR ÇOĞUNLUKLA AB KÖKENLİ

Yatırımların kaynağı olarak dağılma bakarsak yüzde 15.7 Hollanda, yüzde 8.1 ABD, yüzde 7.5 İngiltere, yüzde 7.1 Körfez Ülkeleri, yüzde 6.2 Avusturya, yüzde 6.2 Almanya, yüzde 6 Lüksemburg, yüzde 5.6 İspanya, yüzde 5.2 Belçika, yüzde 4.4 Fransa, yüzde 4.2 Azerbaycan, yüzde 4 Yunanistan olmuş. Yani yatırımların yüzde 72’i AB’den gelmiş. Yabancı ortaklı şirket sayısı 2002’de 5 bin 600’den 2022’de 78 bin 257’e yükselmiş.

YABANCI YATIRIMLAR KANUNİ KORUMA ALTINDA

Yabancı yatırımları destekleyen unsurlara bakalım. Son 20 yılda şirket kurma süresi 38 günden 7 güne düştü. ‘Yabancı yatırım kanuni zorluklar endeksinde’ 0.283’ten 0.059’a geriledi. İş yapma ortamı açısından Türkiye çok sayıda büyük yatırım çeken ülkelere göre daha ilerde. ‘İş Yapma Kolaylığı Listesine’ bakarsak; Türkiye 33. sırada. Almanya 22, Japonya 29, İspanya 30, İsviçre 36, Polonya 40, Vietnam 70, Lüksemburg 72, Endonezya 73, Malta 88, Brezilya 124. Yabancı yatırımcıları koruyan uluslararası kanuni düzenlemeler 2001 yılından beri yürürlükte ki bu yasa yabancı yatırımcılar açısından en önemli kriterlerden birisidir. Son 20 yılda 86 ülke ile ikili anlaşma, 87 ülke ile çifte vergileme anlaşması yapılmıştır.

TÜRKİYE BÜYÜK PAZARLARA ERİŞİM SAĞLIYOR

Türkiye pazarına yatırım yapıldığında 1 milyar kişiye yakın büyüklükte pazara ulaşmak mümkündür. Toplam pazarın dağılımı şöyle; 448 milyon kişi AB pazarı, 463 milyon kişi serbest ticaret anlaşması yapılan ülkeler, 85 milyon Türkiye. İhracatın yüzde 41’i AB, yüzde 23’ü Ortadoğu ve Kuzey Afrika, yüzde 7’si Kuzey Amerika kıtasına yapılıyor. Geçmişte AB ağırlığı varken bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine yapılan ihracat oranı artmış. 2002-2021 yılları arasında dünya ihracat oranı ortalama yüzde 6.7 iken Türkiye’nin ihracat oranı yüzde 10.1 oldu.

YATIRIM AÇISINDAN REKABETÇİYİZ

Vergi oranlarına bakarsak Türkiye rekabetçi vergi ve katkı oranıyla öne çıkan ülkelerden birisidir. Türkiye’de karın yüzde 42.3’ü vergilendirilirken Almanya’da yüzde 48.8, Hindistan’da 49.7, Meksika’da yüzde 55.1, Brezilya’da yüzde 65,1’dir. Uluslararası Vergi Rekabet Endeksine göre Türkiye 76.6 ile oldukça rekabetçi bir konumdadır (100’e ne kadar yakın olursa o kadar rekabetçidir). Japonya (67.3), ABD (66.8), Güney Kore (64.1), Polonya (59.3), Meksika (58.4), İrlanda (55.6). Yabancı yatırımcılara sağlanan teşvik ve desteklerin başlıkları; imalat sanayine yönelik teşvikler, istihdam teşvikleri, AR-GE teşvikleri, hizmet ihracatı için sağlanan teşvikler, teknokent teşvikleri, özel bölge teşvikleri olarak sınıflandırılmıştır.

BAĞIMSIZ TÜRKİYE YATIRIM ÇEKMEYE DEVAM EDECEK

Sonuç olarak Türkiye’nin yabancı yatırımcı çekmek gibi bir sorunu yoktur. Türkiye gelişen ülkeler arasında doğrudan yatırım için en cazip ilk 10 ülke içinde yer alıyor. Sorun Türkiye’nin ekonomik kuşatma altında olmasıdır. Ekonomik kuşatmaya rağmen Türkiye son 6 yılda 55 milyar dolar doğrudan yatırım çekmeyi başardı. Bu yatırımlar 2013’ten sonra yaklaşık 100 milyar dolar sıcak para çıkmasına rağmen gerçekleşti. Yüksek CDS primleri, kasıtlı olarak düşürülen ülke notları, 7’li Masa'nın Türkiye’yi Batı’ya şikâyet eden ekonomistleri ve her türden kara propagandaya rağmen yabancılar yatırım yapmaya devam ettiler. Seçimin arifesinde Türk seçmeni ‘Bağımsız Türkiye’ tercihini yaptıktan sonra yıllık yabancı yatırımcı tutarını 30-40 milyar dolara çıkartacak güçtedir. Ama bu 7’li Masa ile gerçekleşemez; Kılıçdaroğlu’nun vizyonu CIA işbirlikçisi Sierra Nevada ile IMF arasına sıkışmıştır. 7’li Masa Türkiye’yi 40 yıl geriye götürmekten ve batağa sürüklemekten başka bir şey yapamaz.

Kaynakça:

https://www.invest.gov.tr/en/library/publications/lists/investpublications/why-invest-in-turkiye.pdf

https://en.wikipedia.org/wiki/Ease_of_doing_business_index