19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yüz yıldır tanımadığımız ambargo

Cem Zeren

Cem Zeren

Gazete Yazarı

A+ A-

Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucu belli olduktan sonra; Külliye'deki konuşmasında Recep Tayyip Erdoğan, sadece bir ülke devlet başkanının adını andı, sadece bir ülke ile ilişkilerden bahsetti. Adını andığı lider Putin, ülke de Rusya idi. Trakya'nın enerji taşımacılığında bir ulaşım merkezi olması için Rusya ile ortak adımlar atılıyordu.

Atlantik güçlerinin etkili olduğu uluslararası spor organizasyonları Rusya'ya ambargo uygularken, geçen hafta Türkiye'de uluslararası bir minifutbol turnuvası düzenlendi. Uluslararası Minifutbol Federasyonunun (IMF) düzenlediği turnuvaya Rusya da katıldı ve şampiyon oldu. IMF'yi minifutbolu yöneten uluslararası bir konfederasyon sanmayın. Minifutbolun uluslararası yöneticisi, Dünya Minifutbol Federasyonu (WMF). Ukraynalı turnuvalarına Rusya'yı almayan WMF varsa, IMF gibi çözümler de var. Rusya'ya ambargo yine Türkiye'de deliniyordu.

Birçok basket ve futbol takımımız Rus ekiplerle hazırlık maçı yaptı. Rus başkanı olan IBA'nın düzenlediği, Rus boksörlerin katılabildiği Dünya Amatör Boks Şampiyonası'na katıldık. Türkiye, Rusya'ya karşı birçok yaptırıma uymadığı gibi sporla ilgili yaptırımları da delen ülke oldu, olmaya da devam ediyor.

Uluslararası spor organizasyonlarının keyfi boykotları bugünün konusu değil. Geçen hafta FIFA'nın 1950'lerde Cezayir'i üye yapmamasını ve Cezayir ile karşılaşan ülkelere ceza verdiğini yazmıştım. 1920'lerde, 1930'larda da farklı bir FIFA yoktu.

ATATÜRK-LENİN DOSTLUĞU İLE DELİNEN AMBARGO

Sovyetler Birliği kurulmuş ve güçlü bir milli takımları da olmuştu. Moskova'da ve Leningrad'da zaten futbol oynanıyordu. Ancak Atlantikçi FIFA, komünist Sovyetler Birliği'nin uluslararası maç yapmasına izin vermiyordu. İki yeni devrimin güçlü çocukları bugün olduğu gibi birbirlerine el uzattı. Türkiye, FIFA'dan Sovyetler Birliği ile yapılacak dostluk maçı için izin aldı. Sovyetler Birliği Fiziksel Kültür Yüksek Konseyi, oluşturulacak Milli Takım'ın tek maç yapmasını istemedi. Türk Milli Takımı, Sovyetler Birliği ile yapacağı maç öncesinde Moskova'nın iki farklı karması ile karşılaşacaktı. Paris Olimpiyatları'na katılan Milli Takımımız Moskova'da büyük ilgiyle karşılandı. Ekim Devrimi kutlamalarına protokol olarak katıldı. İlk maçımızda Moskova karmasını 3-1 yendik. Moskova'nın diğer karmasına 2-0 kaybettik. 16 Kasım 1924 çok soğuk bir gündü, ağır kar yağdı, sahada don vardı. Ama bu maç ertelenemezdi, 1924 için seyirci rekoru kırıldı. 15 bin kişinin izlediği maçı 3-0 kaybettik. Karşılaşmayı Hamdi Emin Çap yönetti. 16 Kasım 1924 Sovyetler Birliği Milli Takımı'nın kuruluş günü olarak kabul edildi. İki takım da klasikleşecek formalarıyla sahadaydı.

Maçtan sonra TFF Başkanı Yusuf Ziya Öniş; Sovyet misafirperverliği için teşekkür etti, Sovyet futbolcuları övdü ve Türkiye'de ağırlamak istediklerini belirtti. Türkiye'deki maça Pravda geniş yer ayırdı. Dünyanın ilk işçi köylü ülkesinin bayrağı sadece elçiliklerde dalgalanmamalıydı, Kızıl Bayrak statlarda yabancı halkların ortasında da dalgalanmalıydı. Sovyetler Birliği ikinci maça hazırlanarak gitti. Sovyet Milli Takımı vapurla İstanbul'a geldi. İstanbul'dan Ankara'ya trenle geçildi. Güzergah boyunca her istasyonda Enternasyonal çalındı. Sovyetler Birliği Milli Takımı ikinci resmi maçını da Türkiye ile oynayacaktı. 3. dakikada Sabih Arca ile öne geçtik. 82 ve 85'te yenilen gollerle 2-1 kaybettik. Maçı yine Hamdi Emin Çap yönetti. Rus gazeteleri Çarlık zamanında spordaki başarısızlığın Sovyetler Birliği döneminde devam etmeyeceğini yazdı. Rus-Türk sportif ilişkilerinin devam edeceğini anlayan FIFA, Türkiye'yi uyardı. Sovyetler Birliği ile bir daha karşılaşırsak, bizi de FIFA'dan atacaklardı. Bu uyarı üzerine 1931'e dek Sovyetler Birliği hiçbir milli takım ile karşılaşmadı.

ÇAP'TAN BÜYÜK ÇAPLI ÇÖZÜM

1931'de TFF Başkanı ilk iki maçın hakemi Hamdi Emin Çap oldu. Çap, FIFA baskısını kırmak için Türk Milli Takımı'na "Türk Üniversite Karması" adı verip Sovyetler Birliği ile Moskova'da 1931'de bir maç daha planladı. 50 bin kişinin izlediği karşılaşmayı 2-1 kaybettik. FIFA huzursuz oldu. Hiçbir üniversitelinin oynamadığı Türk takımı nasıl üniversite karması oluyordu? Bu sefer Milli Takımımız "Türk Halkevleri Takımı" adıyla Sovyetler Birliği ile karşılaşmalar yaptı. 21 Ekim 1932'de Fenerbahçe Stadı'nda 2-2 berabere kaldık. 22 Ekim'de 4-0 kaybettik. Ankara'da 27 Ekim 1932'de 1-0, 30 Ekim 1932'de 3-2 yenildik. 1933 Temmuz'unda bu sefer Moskova'da 50 bin kişinin izlediği karşılaşmayı 2-1 kazandık. 7 Ağustos 1934'te 60 bin kişi tribündeydi, 2-1 kaybettik. Türkiye'den başka hiçbir ülke, FIFA korkusuyla Sovyetler Birliği ile milli düzeyde karşılaşmıyordu.

BÜYÜK MAÇLARIN KÜÇÜK HAKEMİ

1935 Ekim'inde Sovyet Milli Takımı 6 maç yapmak için Türkiye'ye geldi. Sovyet heyetinde güreş, tenis, eskrim ve izci sporcuları da vardı. Futbol maçlarının 3'ünü Türk, 3'ünü Sovyet hakem yönetecekti. İstanbul'da 13 Ekim'de 2-1 kaybettik, 15 Ekim'de 2-2, Ankara'da 19 Ekim'de 3-3 berabere kaldık. Ankara'da 21 Ekim'deki karşılaşmayı Şelşkov yönetiyordu. 52. dakikada İlyin'in golünde Türk yan hakem ofsayt bayrağı kaldırmıştı. Şelşkov gol kararında ısrar etti. Türk hakemler sahayı terk etti. Sonrasında sahaya döndüler, maçı 3-2 kaybettik. 25 Ekim'de İzmir'de 2-1 kazandık. 27 Ekim'de İzmir'deki karşılaşmanın 82'nci dakikasına 3-1 önde girdik. 82'de Pavlov'un ofsayt golünü Şelşkov verdi. 84'te golümüz ofsayt gerekçesiyle verilmedi. 88'de aleyhimize penaltı verildi. Kararı boykot etmek amacıyla kaleyi boşalttık. 3-3 oldu. Son dakikada kaleye şutu çektiğimizde Şelşkov maçı bitirdi. Sovyet gazeteleri sonucu 3-3 yazarken Türk gazeteleri 4-3 kazandığımızı yazdı. Bu olaylı maçtan sonra, milli takım düzeyinde karşılaşmadık. 1936'da Milli Takımımız yine Türk Halkevleri adıyla Sovyet kulüp takımları ile karşılaşmalar oynadı.

Sovyetler Birliği Milli Takımı, FIFA'nın izin verdiği 1952'ye dek başka bir ülkenin milli takımıyla resmi karşılaşma oynamadı. Kuruluşundan sonra ilk 15 karşılaşmasını da Türk Milli Takımı ile yaptı, sadece 2'si resmi karşılaşma kabul edildi. Kabul edilmeyen 13 maça rağmen Sovyetler Birliği A Milli Takımı Türkiye ile 26 karşılaşma oynadı. Sadece 16 ülke tarihleri boyunca Sovyetler Birliği ile 10'un üzerinde maç yaptı. Sovyetlerle 21 maçla Macaristan 2., 18 maçla İsveç 3., 17 maçla Yugoslavya 4. fazla maç yapan ülke oldu. Ama Türkiye-Sovyetler Birliği maçlarının neredeyse hepsinde birlik vardı. 1966'da İskenderun, Seydişehir, Aliağa, Bandırma ve Artvin'deki 5 büyük ortak sanayi eserinin anısına, 1978'de SSCB ile imzalanan anlaşma anısına hazırlık maçları yaptık. 1984'teki dostluk maçı da FIFA kayıtlarında yok. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra da Rusya ile dostluk maçlarımız devam etti. 1998'de Mavi Akım Boru Hattı, 31 Ağustos 2016'da 15 Temmuz darbesinin engellenmesi, 5 Haziran 2018'de de gelişen Türk-Rus dostluğu anısına oynadık.

Tarih hep tekrar edecek. Emperyalistler bizi yalnız bıraktıkça; Doğu milletleri birleşecek, güçlenecek. Rusya'ya spor ambargosu ile Kıbrıs Türklerine yıllardır devam eden spor ambargosu arasında fark yok. Spor diğer iş birliklerine de yol gösterecek. ABD'nin sadece sportif değil ekonomik hiçbir yaptırımını tanımamak gerekir. Ne İran ne Suriye ne Libya ne de Irak yaptırımları Türkiye'yi bağlamamalı. Külliye'den yapılan zafer konuşmasında bu duruşu gördük. Atatürk-Lenin dostluğunun izindeki Erdoğan-Putin dostluğu dünyaya umut olur…