27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Felâtun Bey ve Râkım Efendi

Felâtun Bey ile Râkım Efendi romanında; Batı’nın koşulsuz/sınırsız taklidinden kaçınılarak, gelişmiş sayılan noktalarının gelenekten gelen değerlerle harmanlanması öneriliyor.

Felâtun Bey ve Râkım Efendi
A+ A-

Koray Kazan

Tanzimat’ın sonları, 1. Meşrutiyet’in arifesi. Gelenekçilik-batılılaşma, Doğu-Batı, alaturka-alafranga, öz-taklit, eski-yeni: Toplumsal yaşamın her basamağında olduğu gibi Ahmet Mithat Efendi’nin de dert edindiği karşıtlıklar. Felâtun Bey ile Râkım Efendi romanında; Batı’nın koşulsuz/sınırsız taklidinden kaçınılarak, gelişmiş sayılan noktalarının gelenekten gelen değerlerle harmanlanması öneriliyor. Romandaki karşıtlıklar, hem Türel Ezici’nin uyarlamasında hem de Levent Suner’in sahneleyişinde temel mesele olarak yine öne çıkıyor. Eserin yazıldığı dönemin dönüşümleri ve kaygıları, paralel olarak tiyatro anlayışı için de geçerlidir. Bir tarafta geleneksel tiyatromuzun unsurları, diğer tarafta ise Batı tiyatrosunun bu topraklar için yeni olan anlayışı... Üstelik zamanın tahribatına uğrayan geleneksel tiyatronun türleri, biçimsel bir avantaja dönüşüyor bugün yönetmenin elinde. Romanın, toplumun geniş portresini sunabilme çabası da, sahneleyişte farklı biçemlerinin birlikte kullanılması olarak karşılık buluyor. Ortaoyunu, karagöz, meddah ve Commedia del’Arte: O kadar naif sınırlar çizilerek bir arada kullanılıyor ki, hiçbir anlam kargaşası yaşanmıyor. Romandan sahneye kadar uzanan bu bir aradalık; kulis, oyun alanı ve seyir alanı sınırlarının kaldırılmasını da beraberinde getiriyor. Hatta prova süreci de oyunun eklentisi haline getirilerek, hem mekânda hem de zamanda birliktelik sağlanıyor. Çerçeve sahnenin olanakları nedeniyle, seyircinin oyun alanını kuşatamaması karşısında, oyun alanı seyirciyi içerisine alıyor. Böylece edilgen seyirci bir aksiyonda bulunmadan sürecin parçası haline geliyor. Yine çerçeve sahnenin perdesi alafranga orkestranın fon perdesi olarak varlığını gösteriyor.

Piyanosuyla alafranga, kanunuyla alaturka orkestra aynı düzlemde bulunuyor. İcra edilen müzikler; rekabeti, birlikteliği ve pozisyonları itibarıyle oyundaki Doğu-Batı karşıtlığının en belirgin unsuru oluyor. Dekor ve aksesuarlar minimal ve bazıları iki boyutlu, ışık ise illüzyondan kaçar durumda kullanılıyor.

Sahneleyişteki tür çeşitliliği oyuncuları zaman zaman kafa karışıklığına sürüklese de, birden fazla oyun kişisini yine birden fazla farklı türde sırıtmayan geçişlerle oynayan Eray Eserol, Ahmet Mithat Efendi’de başarılı. Kendi enerjisi ve ritminin yanı sıra oyununkini de yukarıda tutan Bülent Çiftçi (Felâtun Bey) ve oyundaki kısıtlı sürelerine rağmen detaylara kafa yordukları belli olan Tuğba Yılmaz (Can) ile Didem Ruhi (Margrit) başarılarıyla, oyunda kimi aksayan yönleri de örtüyor .

Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı olarak sahnelenen Felâtun Bey ile Râkım Efendi; parçaları, türleri, alanları, anlamları ayrı ayrı ama belli belirsiz sınırlarla bir arada tutmakta ve aynı zamanda tek bir bütün olarak sunmakta.

Son Dakika Haberleri