21 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kurban Bayramımız kutlu olsun!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Küresel ve ulusal düzeyde gerçeklerin ve aşılması gerekli önemli sorunların, gündemin üst sıralarına tırmanmasına izin verilmediği bir süreçten geçiyoruz. Giderek ağırlaşan sorunlar ve büyüyen dengesizlikler ise enerji biriktirmeye devam ediyor. Uluslararası kurumlar, gelişmiş veya gelişen ekonomilerdeki siyasiler ile finansal piyasalar iyimser senaryolar üretmek üzere birbirleri ile yarışıyor; bu tür yaklaşımlar ile yeni ve yıkıcı küresel krizlerin engellenemeyeceği gerçeğini kimse düşünmek bile istemiyor.
Son bir yıl genelinde yaşananları hatırlamaya çalıştığımızda, nerede ise tümünün tepkisel nitelik taşıdığını görüyoruz. İngiltere’nin AB’den çıkış tercihi, ABD Başkanlık seçimlerinden çıkan sürpriz sonuç ve dolar faizlerinin yükseltileceğine yönelik endişeler azaltılamayacak boyutta risk taşıyanları harekete geçiriyor; riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi ve belirleyici olmasını engellemek adına her yol zorlanıyor. Kısa vadede sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmak için, iyimser masallar ile gerçeklerin üzeri örtülüyor; önemli uzlaşmazlıklar görmezden geliniyor, farkındalığın katledilmesi ve insanlığın koyun sürüsü gibi birilerinin çıkarı lehine güdülmesi peşinde koşuluyor.
Hızlanan bir şekilde yozlaşan kurumsal yapı ve bunlara eklemlenmiş durumdaki açgözlüler, kimsenin almak istemediği riskleri almak ve tehlikeli olabilecek fiyat dalgalanmalarını önlemeye çalışmak zorunda kalıyor. Bu durumun yarattığı çarpık ve sürdürülebilir olmayan fiyatlamalar, fiyat istikrarından sorumlu para otoritelerini etkisizleştiriyor. Menkul ve gayrı menkul şeklindeki varlık değerleri çok daha tehlikeli hale geliyor, emtia piyasalarının çöküşünü veya yükselişini önlemek zorlaşıyor. Jeopolitik gerginlikler ve sorunlu kredi hacmini şişiren verimsizlikler ile bunların sebepleri görmezden geliniyor.
İçeride ise tepkisel nitelikli seferberlikler ile oyalanıyoruz! Fakat ekonomik gibi görünen bu seferberlikler, iç ve dış siyasi tercihlerin gölgesinde kalmaktan kurtulamıyor. Düşük faiz ve döviz satım seferberlikleri ilk çuvallayanlar olarak dikkat çekiyor; yatırım ve tüketim eğilimleri canlandırılamıyor. Kredi garanti ve istihdam seferberlikleri ömrünü tamamlamak üzere iken konut konusu ağırlaşan durgunluk nedeniyle devreye sokulmaya çalışılıyor. Gıda enflasyonunu düşürme çabaları, temcit pilavı gibi önümüze konuyor; ithalatı patlatıp üreticiyi katlederek sağlanabilecek başarı olmadığı gerçeği unutuluyor. Bir anlamda taşıma su ile değirmeni döndürmek peşinde koşmak gafletinden vazgeçilemiyor.
Makyajlı ve yapay eğilimler destekli makroekonomik görünümümüz ise güven vermiyor. Bu yılın Ocak ayında yüzde 13’e yükselen işsizlik oranı Haziranda yüzde 10.2'ye gerilemiş, enflasyon zor da olsa temmuzda tek haneye gerilemiş; baz etkisi sayesinde bu yılın üçüncü çeyreğine ilişkin büyüme çok iyi çıkacakmış! Söz konusu eğilimlerin aynı şekilde devam etmesi olasılığı hızla azalıyor. Eğer sene başından bu yana küresel risk iştahı yapay biçimde şişirilmiş olmasa ve azaltılamayacak kadar büyük risk taşıyanlar devrede olmasa sonuçlar tam aksi yönde olabilirdi!
Eylül ayı ile birlikte küresel eğilimlere ilişkin olasılıklar farklılaşmaya başlayabilir. Ağırlaşmış sorunlar, enerji biriktirmiş dengesizlikler ve fiyatlanmamış olasılıkların tüm engelleme çabalarına rağmen devreye girmesi tüm eğilimlerin yönünü değiştirebilir. Herhangi birindeki olumsuzluk diğerlerini de tetikleyebilir.
Aksini iddia edenlere sormak gerekiyor! Kuzey Kore nedeniyle ABD ile Çin arasındaki gerginlik karşılıklı yaptırımlara konu olmaya başlar ise neler yaşanır? Kuzey Irak’taki referandum ve Suriye konusundaki olası gelişmeler ne tür savrulmalar yaratabilir ve bazılarının görmezden gelinmesi mümkün müdür? ABD Borçlanma Tavanının artırılması konusundaki uzlaşmazlık aşılamaz ve söz konusu ekonomi teknik olarak moratoryum aşamasına gelir ise küresel ölçekte riskten kaçınma eğilimi güçlenmez ve belirleyici olmaya başlamaz mı?
Ne diyelim! Riskler büyük ve belirsizlik tahammül sınırlarını zorlayacak kadar yüksek!
Keşke böyle olmasaydı! Kurban Bayramınızı geleceğe umutla bakan bir iyimserlikle ve içimiz buruklaşmadan kutluyor olabilseydik!