26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Paha biçilemez pırlanta!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Bir milletin siyasi yapılanması olarak her devlet belli kurucu değerler üstünde inşa edilir.
Kurucu değerler, adı üstünde, bir milleti o millet yapan, yani Türk ulusunun mesela Alman veya İngiliz ulusundan ayırt edilmesinin temel unsurlarıdır. Öyle ki, kurucu değerleri olmayan bir topluluğu millet saymak ne mümkündür. Ne de böyle bir topluluk, gerçek anlamda bir bağımsız ve güçlü bir siyasi yapılanma, yani ulus-devlet kurabilir. Kısaca kurucu değerler bir milleti köklü ve büyük bir toplum; bir devleti güçlü ve bağımsız siyasi yapı kılan en asli ve en asil değerlerdir.
Hem milletin hem devletin yapıtaşlarıdır. Böyle oldukları için de her millet, siyasi yapısını kurarken, kendisini ulus, devletini bağımsız ve güçlü kılan bu değerlerin üstüne titrer.
Bu nedenle, hayati yapıtaşlarına içeriden ve dışarıdan yapılacak saldırılara karşı koruyacak bütün tedbirlerin alınması gerekir.
Bunun modern ulus-devletlerdeki yöntemi, kurucu değerleri Anayasa’da ve onun ilgili hükümleri mucibince yasalarda koruma altına almaktır. Korumayı da, bunun yetkilendirilmiş ve siyasi güç karşısında bağımsızlığı garanti altına alınmış yargı veya bağımsız bir kuruma vermektir.
Öte yandan, Cumhuriyet, sadece Osmanlı Hanedanlığının ilgası hadisesi değildir. Türk Milletini, modern zamanlarda taşıyacak bir siyasi yapı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ancak bu kurucu asli değerlerle bağımsız ve güçlü bir ulus-devlet olarak varlığını sürdürebileceğinin tescilidir. Bu kurucu değerlerin başında da laiklik gelmektedir.
Laiklik, Türk Milleti’nin modern idealleri hayata geçirebilmesinin ve Türk vatandaşlarının onurlu, güçlü ve bağımsız bir ulus-devletin mensubu olmanın imtiyaz duygusunu yaşabilmelerinin başlıca şartı ve garantisidir. Bu ilkenin aşındırılıp yozlaştırılmaya çalışılması dahi Türk Milletinin haysiyetli varoluşuna yapılmış en büyük saldırıdır. Bu Türk Milletini şekilsiz bir ümmete dönüştürecek bütün habis süreçlerin önünü açmak, diğer kurucu ilkelerin fonksiyonsuzlaşması ve ulus-devletin çözülmesi için gerekli yakıtı temin demektir. Dolayısıyla, Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilkelerinin belki de en değerli ve kırılgan unsuru, paha biçilemez pırlantası laiklik ilkesidir.
Laikliğe saldıranlar aslında Türk Milletine ve ulus-devletine saldırıyor
Türkiye üzerinde uzun süreden beri dış eksenli bir operasyon yürütülmektedir. Operasyonu yürüten dış güçler ve yerli işbirlikçilerinin hedeflerine ulaşmak için, Türk Milletinin modern zamanlardaki başlıca kurucu değerini önce aşındırmak, sonra da tamamen ortadan kaldırmak gerektiğini fark etmişlerdir. Böylece üç grup laiklik karşıtlığı üzerinden ittifak kurmuşlardır. İlki laikliğe İslamcı ümmet idealini engellediği için düşman olan siyasal İslamcılardır. İktidardaki zihniyetin değiştik maskesi ardında Türk Milletini ümmetleştirmeye yönelik hedefini tüm eylem ve söylemlerinde bugün görmek mümkündür. İkinci grup, Türk Milletinin ümmetleşmesini kendi ırkçı-ayrılıkçı ideallerini gerçekleştirmek adına isteyen Kürtçü bölücülerdir. Üçüncü grupsa, Türk Milletinin sırtından palazlandıkları halde, küreselleşmeyi taşeronlaşma olarak kavrayan, ufuksuz sermaye kesimleri ve onların medyaya hakim olmuş eli kalem tutan temsilcileridir.
Bu grubun hedefi, dünyalaşma adı altında her ne pahasına olursa olsun Türk ulus-devletinin destekleyicisi olan kesimleri etkisizleştirmek ve eritmektir.
Türk ulus-devletine karşı üçlü kötülük koalisyonun demokrasi ve hukukun üstünlüğü vurgusu bir maskedir.
Bu gruplar için demokrasi, hukuk ve insan hakları gibi değerlerin bir niyet maskeleme aracı olmaktan başka bir şey ifade etmediği açıktır.
Laiklik, Anayasanın değiştirilemez ilkelerinin varlığını garanti eden en önemli ilkedir. Türk Milletinin, din ve gelenekle ilgili bütün değerleri dahil, modern kavrayışlar içinde yenileyerek geleceğe taşımasını sağlayan, kurucu değeridir. Ona dış eksenli bir operasyonun üçlü yerli işbirlikçileri tarafından saldırılması dahi bunun tek başına bir ispatıdır. Bu kadarını anlayalım ve gereğini yapalım. Göreceğiz her şey nasıl değişiyor. Operasyonlar nasıl bozuluyor...