26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

PKK, ABD'ye en bağımlı dönemini yaşıyor

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

A+ A-

Hikmet Çiçek ve Deniz Hakan arkadaşlarımız geçtiğimiz günlerde Aydınlık'ta, peş peşe, Suriye'deki PYD varlığını ve etkinliklerini, anti-emperyalist bir gelişme olarak değerlendiren yazılar yazdılar.

Arkadaşlarımıza göre, PYD, bir "Esad hamlesidir." ve "Kürt hareketi 1990'lardan sonra ilk kez ABD-İsrail inisiyatifinden çıkmıştır."

Çiçek ve Hakan'ın yazdıkları ile olgular çelişiyor.

PKK 2003'ten beri ABD'nin işgal güçleri içindedir

2003 yılı Mart ayında ABD Irak'ı işgal etti. Kandil'i koruması altına aldı. Ardından 2004 yılı ile birlikte üç önemli gelişme yaşandı:

PKK, 1999 yılında sınırdışına çektiği kuvvetlerini Türkiye'ye geri gönderdi, terör eylemlerine yeniden girişti.

PKK'nın İran'daki güçleri PJAK adı altında örgütlendi ve şiddet eylemlerine başladı.

O güne kadar Suriye'de ayrı bir örgütlenmeden kaçınan PKK, bu ülkede de PYD'yi kurdu ve faaliyete geçti.

Bu üç adımın da, ABD'nin bölgeye ilişkin hesapları doğrultusunda atılmış olduğunu anlamak için "uzman" olmak gerekmiyor.

PKK Emevi Camisinde Erdoğan'la birlikte namaz kılacaktı

Son bir buçuk yılın gelişmelerini bir kez daha hatırlayalım:

18 Temmuz 2012 günü Şam'da, üst düzey oparti ve devlet yöneticilerinin toplantı yaptığı binada büyük bir patlama oldu. BAAS, çok önemli üç yöneticisini kaybetti.

Ardından ÖSO ülke çapında saldırıya geçti. Birçok yerde denetimi ele geçirdi.

Beklenti Esad yönetiminin çok geçmeden çökeceğiydi. Nitekim o günlerde Davutoğlu; Suriye yönetimine "aylar değil haftalarla ölçülen" bir ömür biçiyordu.

Tayyip Erdoğan ise coşmuştu! Bayram namazını Emevi Camii'nde kılacaktı.

Peki o günler PKK (PYD) ne yaptı? 19 Temmuz günü, yani Şam'daki patlamadan bir gün sonra Kobani'de yönetimi ele geçirdiğini duyurdu.

Kobani'yi Afrin, Derik (Cezire bölgesi) ve diğer yerler izledi.

ÖSO'nun saldırısı ile PYD'nin hamlesi arasında tam bir uyum var.

PKK Esat'ı yıkmak için Haçlı cephesinde yer aldı

Takip eden aylarda ÖSO ile PYD arasında Esad yönetimine karşı daha eşgüdümlü işbirliğine yönelik görüşmeler sürdü.

Abdullah Öcalan, İmralı'dan yolladığı talimatlarla ÖSO ile bir an önce anlaşılmasını istedi. (Aslı Aydıntaşbaş, Milliyet, 19 Şubat 2013)

Ve nihayet gazeteler, PYD ile ÖSO arasında Antlaşmanın imzalandığını duyurdu. (19 Şubat 2013, gazeteler)

Antlaşmanın 7. Maddesi "Rejimin denetimindeki kentlerin kurtuluşu için YPG ve ÖSO'nun ortak hareket etmesi"ni öngörüyordu.

Evdeki hesap Şam'dan döndü

Suriye halkının ve Esad yönetiminin kahramanca direnişi bütün hesapları bozdu.

Teröristlerin ele geçirdiği yerleşim yerleri 2013 yazıyla birlikte birer birer kurtarılmaya başlandı.

ÖSO içindeki terörist gruplar birbirine düştü.

Başta ABD olmak üzere Batı, El Nusra ve İŞİD gibi "Serseri mayın"lara karşı tavır almaya başladı.

PYD (PKK) açısından artık, Esad yönetimine karşı işbirliği yapacağı bir ÖSO, Suriye sahasında kayda değer bir güç olarak bulunmuyor.

Şimdi bir yandan Suriye'de sözümona "Üçüncü Yol"un temsilciliğine soyunurken, öte yandan ABD'nin hedef gösterdiği İŞİD ve El-Nusra ile savaşıyor.

Bütün bu gelişmeleri "anti-emperyalist inisiyatif" olarak değerlendirmek, bir "hayali" gerçek sanmanın ötesinde ABD planlarını olumlamak anlamına gelmiyor mu?

Esad da Kürt kartını kullanıyor

Arkadaşlarımız, kanıt olarak Esad yönetiminin PYD lehine yaptığı açıklamaları gösteriyorlar.

Büyük bir saldırı ile karşılaşan Şam, düşmanlarını birbirine düşüren bir taktik izledi. Çare olarak bunu gördü. Şam bu hamlesiyle, ÖSO'yu destekleyen Türkiye'ye karşı "Kürt kartını" da öne sürmüş oldu.

Ama süreç bitmedi. Şam bu hamlesiyle aynı zamanda ABD'nin denetimindeki PYD'yi (PKK) güçlendirmiştir.

Şimdi ABD'nin elinde, kendisine karşı kullanılan bir "enstrüman" ile karşı karşıyadır.

PYD/PKK, emperyalizmin enstrümanıdır

Unutmayalım, gerçekte PYD diye ayrı bir örgüt yoktur, PKK vardır.

Ve PKK, tarihinde ABD'ye en bağımlı olduğu dönemi yaşıyor.

- PKK'nın lideri, kendi deyişiyle "enstrüman"dır.

- PKK, AKP'nin fiili ortağıdır. Haziran ayaklanmasında AKP'ye en büyük desteği verdi.

- Şimdi de seçime giderken AKP'nin aleyhine olacak her davranıştan özenle kaçınmaktadır. Çünkü ABD öyle istiyor. Türkiye'yi bölen proje yürüyor

- PKK, İran, Suriye ve Irak'a düşmandır. Bu ülkeleri ABD'nin işaret parmağı gösteriyor.

-Barzani ile arasının açılmasının, Bölgesel Yönetimin Bağdat'la ilişkileri düzeltmeye başladığı son dönemde olması anlamlıdır.

-Ve nihayet BDP yöneticilerinin her yıl en az birkaç sefer, Washington'u ziyaretleri turistik amaçlı değildir.

İşte bu PKK'nın şimdi Suriye'de anti-emperyalist bir "inisiyatif" geliştirdiği söyleniyor!

PKK, bugünkü konumuyla ABD'nin safındadır ve Bölge halklarının karşısındadır. Bu temel gerçeği göz ardı ederek onu, "Amerika ve İsrail dışında bir inisiyatif"in sahibi olarak görmek veya ona "evini, çocuklarını ve namusunu" savunma payesi vermek; bağımsızlık ve devrim mücadelesi mevzisinden yapılan bir değerlendirme olamaz.

Bu değerlendirmeyi yapan Arslanlı Yol'dan yürüyen milyonlar başta olmak üzere bölge halklarından kopar.

Çağımızın Tunç Yasası: Bölücüler karşıdevrimin aletidir

Çağımızın Tunç Yasası şudur: Çelişmekte olan ve ezilen dünya ülkelerinde etnik temelde örgütlenen ve hedefine silah kullanarak ulaşmaya çalışan bir hareket, kaçınılmaz olarak emperyalist bir güce dayanmak zorundadır.

PKK tam da bunu yapıyor ve onun için "enstrüman" olmak dışında bir seçeneği bulunmuyor.

NOT: "Rojava" diye bir yer yok. PKK, "Batı Kürdistan" dediği Kuzey Suriye'yi karşılamak üzere, Kürtçe "Batı" demek olan "Rojava"yı kullanıyor.