01 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Savaş Davulları

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

Askeri ve politik strateji alanında Yankee emperyalizminin yakın zamanlarda iki önemli teorisyeni oldu. Birisi, Zbigniev Brzezinski, geçen Mayıs ayında öldü. Kendisi bir bakıma Amiral Alfred Mahan’la başlayan, “heartland/kalpgâh” teorisini geliştiren Halford Mackinder’la ve yirminci yüzyılın önemli jeopolitik teorisyenlerinden Nicholas Spykman’le devam eden düşünürler çizgisinin sonuncusuydu.
“Amerikan savunması dünya denizlerinden başlar” diyerek bir hâkimiyet stratejisi geliştiren Mahan bir yana, diğerleri kafayı Avrasya’ya takmışlardı. Slav ırkını köleleştirerek Kiev’den Vladivostok’a kadar geniş bir coğrafyayı sömürgeleştirme girişiminde bulunan Hitler de bunların görüşlerinden epeyce yararlanmıştır. Brzezinski bu zincirin son halkasıydı. Dünyayı “Büyük Satranç Tahtası” olarak gören strateji filozofu, dünyadaki güçler dengesini Avrasya’nın belirleyeceğini, bu bölgenin siyasi birliğini sağlayan gücün dünyaya hükmedeceğini söylemiştir.
Diğeri, Henry Kissinger ise, işlevsel bir teorisyendir. Stalin’in özel ortamında Churchill hakkında “değerli, kaliteli bir düşman” dediği bilinir. Kissinger’ın da aynı anlamda derinliği olan bir emperyalist eylem adamı ve teorisyen olduğunu söyleyebiliriz. 1972’de “mekik diplomasisi”yle Mao Zedung’u Richard Nixon’la buluşturarak dünya dengelerini değiştirdi. Bu girişim taraflar için sadece diplomatik değil aynı zamanda felsefi bir çabayı gerektiriyordu.
“Dünden Bugüne Yeni Çin” (çev. Nalan I. Çeper, Kaknüs 2015) adlı kitabının özellikle son bölümlerinde Kissinger dünya barışı imkân ve ihtimallerini tartışırken bir Pasifik Topluluğu önerir. ABD, Çin ve diğer ülkelerin bir topluluk oluşturarak bulundukları bölgede barış içinde gelişebileceklerini, bu yapının savaş kaygılarını azaltacağını söyler. II. Savaş’tan sonra dünyanın yarısında düzen kuran Atlantik Topluluğu kavramını örnek gösterir (s. 629-30). Immanuel Kant’ın “Ebedi Barış” adlı denemesine gönderme yaparak şöyle der: “(Kant) dünyaya kalıcı barışın iki yoldan biriyle geleceğini söylemektedir: Ya insanın içgörüsüyle ya da insanlığa başka şans bırakmayan büyük bir çatışma ve felaket sonucunda. Biz böyle bir yol ayrımındayız” (s.631).
“The Daily Squib” denilen tuhaf yayın organında yer alan (11.11.17) bir yazıya bakılırsa (türkçesi için bkz. sunsavunma.net) Kissinger’ın şimdiki öngörüleri ikinci yolu işaret ediyor. “Savaş davullarını duymayan sağırdır” diyor. ABD’nin Çin ve Rusya’yı “yemlediği”ni, böylece onlara “yersiz bir meydan okuma hissi” verdiğini, bu sayede “hepsinin hesabını topluca görme imkânı” doğduğunu söylüyor. Kovboy benzetmesi yapıyor. ABD, rakiplerini nallamak için onlardan gelecek ilk hareketi bekliyormuş. Tabuta çakılacak son çivi İsrail’in hedefindeki İran olacakmış. Sonunda Ortadoğu’nun yarısı İsrail’e kalacakmış.
Kissinger, “Önümüzdeki savaş o kadar kesin sonuçlu olacak ki sadece tek bir süper güç ayakta kalacak” şeklinde dayılanıyor. Kimsenin bilmediği silahları varmış, genç coniler hem savaş alanlarında hem de “konsol oyunlarında” (aynen!) savaş tecrübesi kazanmışlar. “Sonunda savaşın küllerinden yeni bir dünya doğacak” diyor Kissinger, “yalnızca tek bir süper güç kalacak ve bütün dünyayı yöneten tek bir hükümet olacak.” Hitler’in 1939’da attığı nutukları andıran sözler...
Birkaç ihtimal var. Birincisi, adam bunamış olabilir. Az değil, 94 yaşında. İkincisi, sarsılan Amerikan yönetim sistemine moral vermeye çalışıyor olabilir ki zayıf bir ihtimal. Üçüncüsü, röportaj uydurma ya da abartılmış olabilir. Ne olursa olsun, bazı Pentagon generallerinin ve neo-conların gönlünden ve zihninde böyle şeylerin geçmediğini kim söyleyebilir?
1945’ten sonra oluşan Dünya Düzeni’nin bütün kurumlarıyla çöküş halinde olduğu, en azından amacından saparak yozlaştığı bir gerçektir. ABD, Rusya ve Çin’in petrol, doğalgaz ve su kaynaklarını adil ve barışçı biçimde paylaştırmalarını, ardından yeni bir silahsızlanma (en azından nükleer silahsızlanma) dönemi başlatmalarını ve nihayet bütün ulusları kapsayan yeni bir dünya düzeninin kurulmasını beklemek gerçekçi görünmüyor. Si vis pacem para bellum (barış istiyorsan savaşa hazır ol) denilmiştir. Fakat aşırı savaş hazırlığı da insana “şeytan doldurur” sözünü hatırlatıyor.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019