27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri- Aydemir Güler’e notlar

Aydınlık bugün ve her dönemde iki çizgi kavramını Sol içinde ve parti içinde öne çıkan anlamlı bütün tartışma konuları, başlıklar ve saflaşmalar için kullanmıştır. Nitekim Aydemir beyin bunların hiçbirine somut bir itirazı, alternatif bir saflaşma tanımı, tartışma başlığı, tezi, vb. yok.

Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri- Aydemir Güler’e notlar
A+ A-
HÜSEYİN KARANLIK

Aydınlık’ta altı gün boyunca yayınlanan “Sol’da 50 yılın İki Çizgi Mücadeleleri” başlıklı yazı dizimiz beklenenin üzerinde bir ilgi gördü. Tartışma açtı, eleştiriler oldu, katkılar geldi. Sosyal medyada da yoğun olarak paylaşıldı. Öncelikle eleştirenler dahil, katkı koyan bütün okuyucularımıza teşekkür ediyoruz. Aydınlık bunları büyük ölçüde yansıttı, yansıtıyor.

Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri- Aydemir Güler’e notlar - Resim : 1

Bu arada Aydemir Güler’in de “Sol” haber sitesinde eleştirel bir yazısı çıktı. Aydınlık bunu da okuyucularına aktardı. Güler’in söyledikleriyle ile ilgili bazı notlarımızı paylaşmak yararlı olacaktır.
Aslında Sayın Aydemir Güler dizide altı gün boyunca anlatılan saflaşmalar, tartışmalar, bu tartışmaların konuları, tezleri, ve iki çizgi mücadelelerinin yol açtığı sonuçlar konusunda kayda değer somut bir eleştiri ve itiraz getirmiyor. İşi laf kalabalığına getirip “siz zaten AKP’cisiniz” diyor ve bitiriyor. Bu suçlamaya ayrıca değinmekte yarar var ama öncelikle somut bir bilgi yanlışını düzeltmek gerekiyor:
Sayın Güler diyor ki, “İki çizgi kavramının Aydınlık’ta kitle çizgisi ve maceracılık için kullanıldığını biliyorum.” Bu doğru değil. Aydınlık bugün ve her dönemde iki çizgi kavramını Sol içinde ve parti içinde öne çıkan anlamlı bütün tartışma konuları, başlıklar ve saflaşmalar için kullanmıştır. Çünkü tartışılacak konular siyasal oluşumların önüne keyfi tercihlerle değil, hayatın, gelişen pratiğin dayattığı ihtiyaçların bir sonucu olarak çıkar. Ayrıca dönemin uluslararası koşulları ve ülke tablosu da bunda belirleyici olur. Dizide tanımlanan saflaşmalar ve tartışma başlıkları ve tarafların aktarılan görüş ve tezleri de tamamen bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bizim kafamızdan uydurduğumuz tablolar değildir. Nitekim Aydemir beyin bunların hiçbirine somut bir itirazı, alternatif bir saflaşma tanımı, tartışma başlığı, tezi, vb. yok.

GRUPLARIN DURUMU

Aydemir Güler, MDD’ye karşı “Sosyalist Devrim çizgisini savunanların 2000’lerde tekrar ortaya çıksa da varlık gösteremeyip sönmüş olmaları” saptamasına içerlemiş. Geçmişte Güler’in bir süre Genel Başkanlığını da yaptığı TKP için dile getirilen bu değerlendirme ne yazık ki bire bir doğrudur. Gerçek budur. Bugün Türkiye siyaset tablosunda kim TKP’nin veya TİP, TSİP, Doğu Berlin TKP’si, ÖDP, EMEP veya benzer birçok irili ufaklı grubun esamisinin okunduğunu söyleyebilir? Hangi sınıf mücadelelerinde ne ölçüde rolleri vardır? Veya kendilerinin bile kaldı mı böyle bir iddiaları? ABD’nin “kara gücüm” dediği PKK’nın basit bir eklentisi haline gelmek dışında! Aslında Güler ve öyle düşünen arkadaşlarının bizim dile getirdiğimiz olguya kafadan itiraz etmek yerine bu tabloyu önlerine koyup nedenleri üzerinde ciddi bir sorgulama yapmaları daha yerinde olmaz mı? Hiç değilse bundan böyle emek ve ülke bağımsızlığı, ezilen milletlerin ve halkların kurtuluşu için katkı koyabilmek adına!

Gelelim Aydemir Güler’in “Aydınlıkçıların Tayyip Erdoğancı, AKP’ci olduğu” iddiasına: Aslında Güler farkında mıdır bilmiyoruz ama, Aydınlıkçılar bu konu da da farklı ve zıt iddialara muhatap. ABD’nin CIA şeflerine göre, Pentagon ve ABD gladyosuna yakın yayın organlarına, onların raporlarına göre, ve yine FTÖ’nün sosyal medya sözcülerine ve trollerine göre, ve yine PKK’nın Kandil’deki şeflerinin açıklamalarına, demeçlerine göre “Tayyip Erdoğan’ı Doğu Perinçek’ler yönlendiriyormuş! Ya da “Perinçek’çi generaller!” Size göre ise, ya da YCHP’nin ordan burdan devşirdiği “yeni tip” şeflerine ve onların hizmetindeki sosyal medya trollerine göre ise, veya sol gruplardan gelip de bugün oraya buraya yamanmak durumunda kalan gariban bazı devrimci arkadaşlarımıza göre de biz “Tayyip Erdoğan destekçisi”, “AKP huyrukçusu” imişiz!
İkisi de doğru değil! İkisi de yakıştırma!
Doğru olan şudur: Aydınlıkçıların yıllara dayanan mücadelesinin Türkiye’nin temel devrimci dinamiklerinde bulduğu karşılık! Ve bunun gözle görülür hale gelmiş olan etkileri!
Yani: Doğu Perinçek liderliğindeki Vatan Partisi’nin:
a. Son elli yılın pratiğinden ve “iki çizgi mücadelelerinden” süzüp getirdiği politikalar demeti.
b. 150 yıllık Türk devrim tarihi mirasının ve tecrübelerinin verdiği güç;
c. Dünya devrim tecrübeleri ve bu tecrübelerden üretilen Bilimsel Sosyalist düşüncenin yol göstericiliğiyle olgunlaşmış Program, Strateji ve politikaların ve izlenen, ses getiren başarılı eylem çizgisinin sonucunda Türkiye’nin gidişatında söz sahibi hale gelmesi. Ve tabi hızla değişen dünya ve Türkiye koşullarının Türkiye’nin önüne koyduğu mecburiyetler.
İşin sırrı budur. Aydınlıkçı’ları her kritik dönemeçte dost düşman herekesin gündeminde tutan, ölçüsüz sövgülere ve övgülere hedef yapan realite böyledir.

Perinçek liderliğindeki Vatan Partisi:
Başta ABD, Rusya, Çin, olmak üzere dünya güç merkezlerinin, Suriye, İran, Irak gibi ABD’ye karşı mücadelenin ön cephesindeki bölge ülkelerinin, Türkiye’deki irili ufaklı siyasal parti ve güç merkezlerinin, sistemin “sinir uçları” görevini üstlenendiğini düşünen Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan ve benzerlerinin dikkate oldığı hesaba kattığı dinamik bir politik güç durumundadır.
Ve en önemlisi, derinleşen kriz ve artan tehditler karşısında yurt dışında ve içinde dağlarda teröre karşı savaşan Mehmetçiğin, canını ortaya koyan güvenlik görevlisinin, işini ve emeğini korumak, hak ve hukukunu kazanmak derdindeki işçinin, memurun, üretici köylünün, silinme tehlikesi altındaki esnafın, sanayicinin tüccarın dikkatle takip ettiği, umut bağladığı bir kurtarıcı öncü güç durumuna gelmiştir Vatan Partisi.
Bunu idrak edenler ve edemeyenler vardır, sorunun esası da budur.

Vatan%20Partisi%20Genel%20Ba%C5%9Fkan%C4%B1%20Do%C4%9Fu%20Perin%C3%A7ek%2C%20Suriye%20ve%20%C4%B0ran%20gibi%20b%C3%B6lge%20%C3%BClkelerini%20ziyaret%20ederek%20b%C3%B6lge%20birli%C4%9Fini%20sa%C4%9Flama%20ve%20kom%C5%9Fularla%20i%C5%9Fbirli%C4%9Fini%20derinle%C5%9Ftirme%20konusunda%20%C3%B6nemli%20ad%C4%B1mlar%20att%C4%B1.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Suriye ve İran gibi bölge ülkelerini ziyaret ederek bölge birliğini sağlama ve komşularla işbirliğini derinleştirme konusunda önemli adımlar attı.

Sol’da 50 yılın iki çizgi mücadeleleri- Aydemir Güler’e notlar - Resim : 3
Son Dakika Haberleri