26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Terör savaşı ve çözüm için iki anlamlı görüş

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Tarih tesadüflerle hareket etmez. Daha önceki terör eylemlerinde yüzlerce ve 17 Şubat’ta, tam da 23 sene önce Eşref Bitlis’in henüz çözülemeyen ve zaman aşımına uğradı gerekçesiyle rafa kaldırılan cinayet misali Ankara’da 28 can rezil ve la namus hırslara kurban edildi. Yaptıran ve yapan zihniyete, paramparça edilen canların kanları ve yüreklerini dağladıkları cananların gözyaşları üzerinden güdülen siyasi, ekonomik ve askeri gayelere lanet olsun. Ancak biz Efkan Ala beyin düştüğü hataya düşmemeliyiz. Biz sadece kınama ve lanetleme makamı işgal etmiyoruz. Toplum devleti yönetenlerden güvenliği tesis etme ve milletin refahını sağlama görevi bekliyor.

İKİ ALTERNATİF
Ankara katliamı sonrasında olayı kimin yaptığı ve bununla neyin hedeflendiği soruları üzerinde kafa ütülemeyen ama kafaların düşünüp yorulmasını sağlayan iki farklı kapsamlı görüş ve çözüm paketi ortaya konuldu. Birinci alternatifi Vatan Partisi (VP) Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek sunuyor. İkinci alternatifi Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Eşbaşkanı Salahattin Demirtaş özetliyor.
Perinçek’in konu ile ilgili partisi adına yaptığı kapsamlı açıklamasının hülasası şudur: Türkiye koridora müdahale etmelidir. Müdahale ederek doğru yapmaktadır. Ancak bu doğru üç yanlış ile beslenmektedir. Taktikte doğru mevzilenen Türkiye stratejide yanlış konumlanmaktadır. Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Rusya ile acilen görüşmeli ve samimi güç birliği yapmalıdır. Bu ilişki kurulmadan Türkiye, ABD-İsrail hedefinin omurgasını oluşturan bölücü Kürt koridorlarını engelleyemez.
Demirtaş ise, “Türkiye bu durumdan çok rahat bir şekilde çıkabilir.. Türkiye’deki Kürtleri, ya da Suriye’deki Kürtleri karşısına almak yerine, yanına almalıdır... Türkiye PKK’yı ya da PYD’yi karşısına alma değil, yanına almak becerisini göstermelidir. Bu zor gelebilir, imkânsız gibi gelebilir, birilerini rahatsız edebilir, ama doğru politika budur. Türkiye’nin Rusya ile görüşmesine karşı değiliz...Şimdi ortaya çıktı ki NATO’ya güvenerek şuna buna kafa tutmanın bir anlamı yok. Davutoğlu burnunun ucunu göremiyor ve 14 yıldır onun doktrinleri doğrultusunda Türkiye adım adım bataklığa doğru gidiyor... Suudi ile Katar ile selefi, vahabi işbirliği çıkarabilir miyim ve buradan bütün Ortadoğu’yu kontrol edebilir miyim hayalleri görürsen varacağın yer burasıdır. Ne NATO nede BM arkanda durur. Kim duracak arkanda, kardeşim dediğin Kürt duracak, Türkmen duracak, Alevi duracak. Bunları düşman görürsen ve NATO’ya bel bağlarsan varacağın yer burası.” diyor. Kürt, Türkmen ve Alevi’ye güvenmeyip Brüksel’e giden, ABD ve NATO’dan medet uman ve Türkiye’ye müdahale isteyen Demirtaş’ın bu sözlerindeki samimiyet test edilecektir.

ERDOĞAN’IN EN BÜYÜK BAŞARISI!
Erdoğan-Davutoğlu sultasının en büyük icraatı artık her konuda toplumsal bölünmeyi gayet iyi başarabilmiş olmasıdır. Toplum birbirinden keskin hatlarla ayrılmış iki ana kutbun cazibesinde yaşıyor. Birinci grupta yer alanlar Erdoğan-Davutoğlu sultasının iç ve dış politikalarını ancak aklıyor ve yanlış-doğru her şeyine kutsiyet izafe ediyor. İktidar söylem ve eylemlerine kayıtsız-şartsız destek vermeyenleri en çirkef yaftalarla çarmıha geriyor. Öteki olan her şey ve herkesi Allahsız ve katli vacip ad ediyor. Daha çok ve herkes için demokrasi, daha çok özgürlük ve daha çok ifade hürriyeti talebi özellikle bu şartlarda yüksek bir sesle talep edilmeli.
Ankara katliamı sonrasında, “Türkiye bir terör savaşı tehdidi altında. Hükümet hemen terörle mücadele adı altında yeni düzenlemeler yapmalı. Teröre destek verenleri vatandaşlıktan çıkarmalı. Terörü destekleyen siyasi partiler kapatılmalı, medya susturulmalı” deniliyor. Bu talepler, Hitler’in mutlak sultası için Alman Parlamentosunu (Reichstag) yaktıktan sonra ortaya çıkan hezeyanlara benziyor. İkiz Kulelere yapılan saldırı sonrasında Bush’un kutsal haçlı savaşı uğruna ABD toplumuna terörle mücadele bahanesiyle istediği anti-demokratik yasaları kabul ettirmesine benziyor. O kadar cahil ve zır manyak ki, vatandaşı vatandaşlıktan çıkardıktan sonra onu ne yapacak? O zaman daha kolay infaz mı edeceksin? Mülteci durumuna getirip Ege sularında mı boğacaksın? Türkiye ile komşu bir ülkenin sınırına götürüp tampon bölgeye mi atacaksın?

VİCDANLARIN SESİ
Muhalefet cenahı mevcut sultayı kötülüklerin hem anası hem de babası olarak görüyor. Türkiye, ülke ve devlet olalı böyle zulüm yaşamadı diyor. Neden? Bekir Coşkun, “Şüphemiz var. İnanmıyoruz. Güvenmiyoruz. Kendi hedefleri için canımızı yaktıklarını biliyoruz. Baygın başçavuşun kimliğini tespit edemezken ve daha cenazeler morglara taşınırken, moleküllere ayrılmış teröristin kimliği belli oldu..İlk saatte komutanı bulamadılar, teröristin parmaklarını buldular...Nüfus kaydını, yol haritasını, parmak izini yanında getirmişti...Bu kanlı bir oyun...Şüphe içindeyiz...Ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı yarım saatte “Terörist” yapan yapıdan söz ediyoruz..” sözleri ile hem kendi gerekçesini özetliyor hem de Erdoğan-Davutoğlu sultasına güvenmeyen milyonların vicdanındaki sese tercüman oluyor.