Umudumuz Demirtaş!
8 gün sonra sandığa gidiyoruz.
Hazindir: Umudumuz Selahattin Demirtaş!
Türkiye’nin bütün mücadele birikimini paketlediler.
Emirlerine verdiler. Hem de bedelsiz.
HDP’nin bizi AKP’den kurtaracağını söylüyorlar!
***
HDP nasıl bir “kurtarıcı” olacak? Ona bakalım.
2013 Gezi: AKP’nin kaderinin değiştiği günler.
1 Haziran: Olaylar zirvede. Eylemler diğer kentlere de sıçramış.
Demirtaş politikalarını açıkladı:
“Gezi Parkı’nda yaşananları barış müzakerelerinin karşıtlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz.”
“Kesinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmayız. Bizim tabanımız ne yapacağını bilir.”
“Faşist” dediği kimlerdi: AKP’ye, Erdoğan’a karşı harekete geçen Atatürkçüler.
***
Dediklerini yaptılar. BDP (HDP) tabanını AKP karşıtı eylemlerden uzak tuttular.
Bir bölge dışında Türkiye ayaktaydı.
Farklı olan Güneydoğu’ydu.
Birkaç ufak gösteri. O kadar.
Onlar da üniversite öğrencileriydi. Türk sol gruplarından.
***
Hükümet PKK’dan fazlasıyla emindi.
Bölgedeki polis araçlarını batıya sevketti.
Görüntü: Birileri Tayyip Erdoğan’ın uslu çocuğu.
Selahattin Demirtaşlar hiç rahatsız değildi.
***
Demirtaş, şimdi başka konuşuyor. “Gezi’ye katıldık” diyor.
Doğrudur: Birkaç yüz kişiyle geldiler.
PKK ve Öcalan flamalarını Gezi parkına diktiler.
Görev belliydi: Geniş kitlelerin katılımını caydırmak.
Bir tür itfaiyeci rolü.
***
Gezi’den korkmaları sebepsiz değildi.
Çünkü: AKP ile Erdoğan’la anlaşmışlardı.
Özerklik/federasyon karışımı bir çözümde.
İmralı’daki de serbest bırakılacaktı...
Öcalan’ın Nevruz mesajını hatırlayın: AKP ile kolkola, İslam kardeşliği diyordu.
İşler rayındayken başlamıştı Gezi isyanı.
Erdoğan’ın devrilmesini göze almak: PKK için fazlasıyla lüks olurdu.
***
İki açıklama daha aktarmak istiyorum. O günlerin aynasıdır.
Biri Sırrı Süreyya Önder’den. HDP milletvekili.
Gezi konusunda arkadaşlarına eleştirisi ağır.
“Türkiye yanıyor, dünyanın en büyük isyanlarından biri... DTK tek cümleyle destek açıklaması yapmadı” (2 Haziran 2013).
Dipnot: DTK, PKK’nın parlamento olarak kurduğu yapı.
***
Önder’e cevap Ahmet Türk’ten geldi. DTK’nın o günkü Eşbaşkanı’ndan.
“Eylemlerde, demokrasi talebinde bulunanlarla birlikte hükümeti yıpratmak ya da çözüm sürecine karşı olan farklı grupların da yer aldığını söyleyebiliriz” (21 Haziran 2013).
Neymiş: Gezi’den dolayı AKP hükümetinin yıpranmasından endişe etmişler.
Muhabbetleri o kadar ileri. Değil düşmesine, yıpranmasına bile dayanamıyorlar.
***
Diğeri Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan.
Örgüte beş yıldızlı bir “pekiyi” verdi.
Gezi’deki hal ve gidişlerinden dolayı.
Dediği: “BDP’nin olayın ilk anından itibaren takındığı tavrı takdir ediyor ve kendilerine teşekkür ediyoruz” (4 Haziran 2013).
Unutanlar için dipnot: Barış ve Demokrasi Partisi. Demirtaşların o günkü partisi.
***
Şimdi 8 Haziran’a gidelim.
Diyelim. Harici ve dahili hesaplar tuttu.
HDP barajı aştı. 60-70 milletvekiliyle meclise girdi.
AKP ise: 276’nın altında. Tek başına hükümet kuramıyor.
Kağıt üzerinde birkaç koalisyon seçeneği sözkonusu.
Bir: Dışarıdan HDP destekli AKP azınlık hükümeti.
İki: AKP-CHP.
Üç: CHP-MHP-HDP.
Dört: AKP-MHP.
***
Açılım devam etmeli diyenler: AKP, CHP, HDP.
ABD ve AB’nin destek şartı da belli: Açılım.
Yani: MHP’li bir koalisyon gündemde yok.
***
Geriye “bir” ve “iki” nolu seçenekler kalıyor.
Erdoğan’ın tercihi elbette ilkidir.
Hesabı: Hem iktidarını sürdürmek.
Hem de HDP’nin desteğiyle anayasayı değiştirmek.
Zira: AKP ve HDP’nin birlikte 330’u aşması sürpriz olmaz.
Yani anayasayı referandumlu değiştirecek kritik sayıya ulaşabilirler.
Erdoğan-HDP alışverişinin formülü basittir: Ver başkanlığı, al özerkliği.
Dikkat: Burada kritik mesele “başkanlık” değil.
AKP iktidarının ve bölünme projesinin sürmesidir.
***
HDP, AKP’yle anlaşır mı?
Cevap yerine soru: Tereddüdünüz mü var?
PKK/HDP, hayır kurumu değil. Siyaset yapıyorlar.
Hedefleri belli. Fırsatı kaçırırlar mı?
***
Tanığımız Cumhuriyet gazetesi yönetmeni Can Dündar.
Yabancı değil. HDP’nin barajı aşması için açık destek veriyor.
Selahattin Demirtaş’la görüştükten sonra yazdı: “AKP yeniden iktidar olursa, dışarıdan destek verme fikrine uzak değiller” (20 Mayıs 2015).
* * *
Bir son hatırlatma:
“Umudumuz Demirtaş” diyenlere iyi bakın.
Erdoğan’ı allayıp pullayanlar da onlardı.
“Türk ordusu faşist, AKP ilerici” diyorlardı.
“Mustafa Kemal gerici, Erdoğan reformcu”ydu.