27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

14 numara ölür mü?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Bizim gençliğimizde bugünkü gibi forma numaraları çıldırmamıştı. Sahaya çıkacak futbolcular birden 11’e kadar numara giyerlerdi. Her ne kadar yedekleri avutmak için 12 numara sahada oynayan en az altı oyuncudan daha iyidir diye bir genelleme yapılsa da, bugün olduğu gibi geçmişte de 12 numaradan itibaren adımız okunduğunda yüreğimiz daralırdı. Ne zaman ki 1974 Dünya Kupası’nda Hendrik Johannes Cruijff, bizim bildiğimiz adıyla Johan Cruyff 14 numaralı formayı giydi işte o gün yedek kalmak onurlandı hatta 14 numarayı giyebilmek için gönüllü yedek kalmak gibi bir istek bile ortaya çıktı.
Bir araştırma yapılsa, dünya üzerinde futbola gönül vermiş gençlerin içinde Cruyff’a özenen onunla özdeşleşenlerin sayısı açık ara önde gider. O salt futbolu değil bir ülkeyi, Hollanda’yı dünyaya sevdiren efsane bir futbol adamıydı. Aynı dönemlerde futbol oynadığı Micheal Platini’nin de dediği gibi o tüm zamanların en büyük futbolcusuydu. Doğa, nasıl ki Roger Federer’i tenis oynamak için göndermişse Cruyff’u da sanki futbolun nasıl oynanması gerektiğini tüm dünyaya göstersin diye göndermişti. Yaklaşık 50 yıl önce bugünün futbolunu oynadığı için ona “Modern futbolun babası” denilmiştir.
Çoğu filozof gibi Cruyff’da görünüşteki çelişkilere hakım olduğundan “şans mantıksaldır” derdi. Bu mantıksal şansın içinde olduğum için kendimi mutlu saymalıyım. Çünkü modern futbolun babasını hem stadyumda hem de dünya kupalarında, Avrupa şampiyonalarında televizyondan doyasıya izlemiş biriyim. Pele’yi de stadyumda izlemiş biri olarak diyebilirim ki Cruyff’tan aldığım futbol hoşluğu hiç kimsede yoktu. Bu bağlamda Cruyff’a salt “futbolcu” demek onun yeteneklerini sınırlayacağından “futbol sanatçısı” demenin daha doğru olacağını düşünüyorum.
“İtalyanlar seni yenemez ama sen onlara yenilebilirsin” özlü deyişi Süleyman Demirel’in “yazın Bulgaristan’dan elektrik alacağız, kışın da onlar bize verecek” türünde bir içsel çelişki taşısa da “ancak anladığın zaman görmeye başlarsın” gibi felsefecilere taş çıkartacak denli de yaşama farklı bakan biriydi. Antik çağ Yunan filozoflarından Sokrates haddini bilmeyenlere “kendini bil” diye haykırıyordu. 2000 küsür sene sonra Hollandalı bir futbol adamı olarak Barcelona’da görevine son verildiğinde “zaman işini gördü” demişti. Böylesine büyük bir futbol efsanesi kendini bilmiş ve 1996’dan başlamak koşuluyla torunlarıyla birlikte köpek gezdirmeyi ve hayvanat bahçelerine gitmeyi, arada bir Hollanda televizyonlarına yorum yapmayı iş edinmişti.
Sokrates ile Cruyff arasında nasıl bir benzerlik var diye bir soru sorsam ikisinin de yaşamları hakkında bilgisi olanların vereceği yanıt kısadır: Hep konuşurlardı. Sokrates yaşadığı sürece hiçbir şey yazmamış, hep konuşmuş. Cruyff’da sürekli konuşurdu. Futbol alanında, ayağında top varken ve hemen yanında üç rakip ayağından topu almaya çalışırken bile konuşur takım arkadaşlarına bağırarak onların nasıl davranması gerektiğini söylerdi. Yaşamı konuşmakla sınırlıydı sanki. Yaşama ilişkin her şey hakkında fikri olan, çocuklarının doğumu sırasında bile hemşirelere kundak bezinin nasıl bağlanacağını öğretmeye kalkan Johan Cruyff öylesine çok konuşurdu ki “Keşke her şeyi konuşmak kadar iyi becerebilseydim” demekten kendini alamamıştır.
Bir gün doktoru Johan Cruyff’a “eğer sigarayı bırakmazsan futbol oynayamazsın” demiş, efsane futbolcunun yanıtı ise çok net olmuştu: “O zaman ben de futbolu bırakırım” dediğini yapıp futbolu bırakmıştı. Ne var ki sigara onun peşini bir türlü bırakmamış, dünyaya nice yararlı işler yapabilecek değerli insanları zamansız elimizden almıştır. Sigaranın yaşayabilmesi için Johan Cruyyfları öldürmesi mi gerekiyor? 14 numara ölür mü?