01 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD gizli görüşmeleri çok önceden başlamış

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye ile ABD arasında...
Son iki hafta içinde... Üç üst düzey görüşme oldu.
Üçünün de saklısı gizlisi yok. Açık yürütüldü.
***
Neydi bunlar?
İlki: İbrahim Kalın’ın görüşmesi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü.
Muhatabı: H. R. McMaster. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı.
İstanbul’da yapıldı (11.2.2018).
***
İkincisi: Savunma Bakanı Nurettin Canikli.
Muhatabı: ABD’li mevkidaşı James Mattis.
Görüşme Brüksel’deydi (14.2.2018).
***
Üçüncüsü: En önemlisiydi. Başkent’te oldu.
Rex Tillerson... ABD Dışişleri Bakanı Ankara’ya geldi.
Önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile... (15.2.2018)
Sonra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla görüştü.
***
Görüşmelerden sonra elde ne var?
Onu da, Tillerson-Çavuşoğlu birlikte açıkladı (16.2.2018).
Çavuşoğlu’nun söyledikleri:
“Yaşamsal güvenlik kaygılarımızın ciddiye alınmasını gerektiğini düşünüyoruz.”
Anlamı: ABD tarafı kaygılarımızı gideremedi.
“İlişkileri normalleştirme yoluna girdik.”
Anlamı: Siyasi mutabakat sağlayamadık.
Ama nasıl sağlarız, görüşmelere devam edeceğiz.
“Tüm konular için mekanizmalar oluşturma kararı aldık.”
Anlamı: Üç komisyon kurulacak.
Bir: Vize meselesi. Ve konsolosluk çalışanlarının durumu.
İki: FETÖ dosyaları.
Üç: Suriye ve PKK/YPG sorunu.
***
Tillerson’un söyledikleri.
“Suriye halkı için Cenevre konferanslarının bir çözüm getirmesini diliyoruz.”
Anlamı: Astana değil Cenevre.
“Türkiye’nin güvenlik endişelerini ciddiye alıyoruz.”
Anlamı: Kabul ediyoruz demiyor.
“SDG’ye sağladığımız desteğin sınırlı olacağını aktardık.”
Anlamı: PKK’nın Suriye koluna silah vermeye devam edecekler.
Ama sınırlayacaklarmış.
***
Ve öncelikli iki konu: Menbiç ve Suriye’de hedefler.
Cavuşoğlu: “Önce YPG’nin Menbiç’ten çıkması lazım.”
Tillerson: “Menbiç öncelikli konumuz... Buranın müttefik kuvvetlerimizin kontrolünde olmasını istiyoruz.”
“Başka herhangi bir gücün buraya tekrar girmesini istemiyoruz.”
Anlamı: Tamam, YPG’yi Menbiç’ten çekebiliriz.
Ama ABD burada kalmaya devam etmeli.
Menbiç’e Suriye değil, Türkiye gelebilir.
Tillerson: “Suriye’yle ilgili ABD’nin ve Türkiye’nin hedefleri arasında ayrım yok.”
Anlamı: Esad konusunda Türkiye gibi düşünüyoruz.
Kuzey Suriye’yi Esad’a teslim etmeyelim.
Not: AKP, Esad konusunda niye patinaj yapıyor?
Burada, bazı ipuçları var.
***
Sonradan iki açıklama geldi.
İlki Reuters haber ajansından.
Bir Türk yetkili söylemiş: “YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesini, Menbiç’te Türk ve ABD askerlerinin birlikte konuşlanmasını önerdik.”
Diğerini Savunma Bakanı Canikli duyurdu.
ABD Savunma Bakanı Mattis önermiş.
YPG ve PKK’yı birbirinden ayırabileceklerini...
YPG’yi PKK’yla savaştırabileceklerini söylemiş (15.2.2018).
***
Bütün bunların topluca anlamı ne?
Müşterisi en bol soru şu: AKP, ABD’ye teslim mi oluyor?
İki olguya bakalım.
Bir: Bugün TSK Afrin’de savaşıyor.
Amaç: Bölgeyi ABD’ye teslim etmek değil.
Tersine: ABD’nin “İkinci İsrail” projesini bozmak için.
Önce: “Hendek”lerde...
Sonra: Fırat Kalkanı’nda...
Şimdi: Afrin’de... 2.5 yıldır olan budur.
Kimse bu süreci tersine çeviremez.
***
Hangi devlet ve millet birikimi...
Hangi dinamikler bu süreci başlatmışsa...
Bunların yarattığı basınç, yine hükmünü icra eder.
ABD projelerini tasfiye süreci devam eder.
Aksine yeltenenler olursa?
Cevap: Millet tarafından süpürülür.
***
İki: Zaten, AKP de teslimiyet yönünde ilerlemiyor.
Cumhurbaşkanı... Başbakan... Dışişleri Bakanı...
Açıklamalarına bakalım.
Genel olarak: TSK’nın mücadelesine uygun.
***
Peki sorun... Tereddütler... Kafa karışıklığı...
Stratejik yetmezlik yok mu?
Var. Özellikle üç somut konuda.
Bir: Beşar Esad’la işbirliğinde.
İki: Bölge ülkeleriyle güven inşasında.
Üç: ABD ile eşit ilişki dönemine nasıl geçileceğinde.
Sorunlar var.
***
Özetleyelim: Karmaşık bir süreçteyiz.
Hasım cepheyle zaten çatışma halindeyiz.
Dost cephe içinde de... Çelişkiler, yetmezlikler, güvensizlikler görülüyor.
Özetin özeti: Türkiye zorlu bir dönemde.
***
AKP iktidarının noksanları, zaafları biliniyor.
Bir: Stratejik birikimleri zayıf.
İki: Kadro birikimleri yetersiz. Devleti bilmiyorlar.
Üç: Sırtlarında geçmişin kamburları var.
Dört: İdeolojide dinci ve mezhepçiler.
Beş: İç cephede birleştirmiyor, parçalıyorlar.
Altı: AKP içinde kuvvetli bir Atlantik damarı var.
Bunu tam kontrol edemiyorlar.
***
Sonuç: Evet, AKP iktidarı önümüzdeki tehditleri görüyor.
Çıkış için ciddi olarak gayret ediyor.
ABD’ye kafa tutacak çizgiye geldi.
Fakat süreci ileri aşamalarda yönetebilecekleri şüpheli.
Yani: Sorunların büyüklüğü ile... AKP iktidarının yetmezlikleri çelişiyor.
Türkiye bu çelişkiyi çözerek ilerleyebilir.
Çare: Gerçek anlamda milli hükümet.
***
Buradan...
İslamcı cenahtan ciddi ve üst düzey kaynaklarıma gelelim.
Üç ayrı çevre.
Konuşuyorum, istişare ediyorum.
Bazı “risk”leri bilmemiz isteniyor.
***
Israrla söylenen şu (yorumsuz aktarıyoum):
ABD ile görüşmeler açıklananlarla sınırlı değil.
Müzakereler Tillerson’un gelişinden çok önce başladı.
Konu: Kuzey Suriye’nin nasıl düzenleneceği.
Komitelerin kurulmasına zaten karar verilmişti.
Tillerson’un gelişiyle ilan edildi.
Görüşmelerde Türkiye’nin temsilinde sorunlar var.
Batıcılar etkili. Tayyip Bey’in kontrol edebildiği şüpheli.
Risk: Türkiye ve Rusya’nın karşı karşıya getirilmesi.
AKP medyası zayıf.
Bir damar: Gelişmeleri değerlendirecek birikimde değil.
Diğer damar: Amerikancı. Kritik aşamalarda kontrolü ele alıyorlar.
Aynı durum, AKP yönetimi için de geçerli.