81 ilde emeğin sesi meydanlarda
TÜRK-İŞ, 600 bin kamu işçisini kapsayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine meydanlara çıktı. İşçiler Hükûmet’e seslendi: ‘Yanlış hesaplarınızın faturasını bize ödetemezsiniz. Siz işçinin sesini duyana kadar susmayacağız.’
Kamuda örgütlü yaklaşık 600 bin işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinden sonuç çıkmaması üzerine TÜRK-İŞ, eylem takvimini adım adım uyguluyor. Dün (1 Temmuz) ülke genelinde illerde ve bölge temsilciliklerinde açıklamalı eylemler düzenleyen konfederasyon, 3 Temmuz’da 81 ilde AKP il binaları önünde kitlesel basın açıklamaları yapacak. 8 Temmuz’da işçiler, mesai bitiminden sabaha kadar iş bırakacak. 17 Temmuz’da ise kamu işçileri bir gün boyunca işe gitmeyecek.
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, bu adımların sonuç vermemesi halinde Ankara’dan başlayarak süresiz oturma eylemlerine geçileceğini duyurdu. Atalay, “Süresi dolan 4–5 sendika temmuz ortasında, geri kalan sendikalar ay sonunda greve çıkmak zorunda. Eylemde bir gerileme yok, devam edeceğiz. Grev kararı aldığımızda zamanı geldiğinde uygulayacağız.” diyerek süreci netleştirdi. Hükümetin sunduğu ikinci zam teklifini eleştiren Atalay, “Yüzde 16’lık zam teklifini yüzde 17 yaptılar, akıl tutulması gibi.” ifadelerini kullanmıştı.
Dün İstanbul’da Kartal Meydan’ında, Ankara’da Kızılay Sakarya Meydanı’nda, Bursa Kent Meydanı’nda ve birçok şehirde TÜRK-İŞ'e bağlı sendikalar, bir kez daha taleplerini haykırdı.
‘MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Ücretleri, 26 bin 115 liralık açlık sınırını biraz aşan, 85 bin 66 liralık yoksulluk sınırının yarısını dahi bulmayan kamu işçileri, yapılan ortak açıklamada şunları söyledi:
“Artık yeter, sabrımız taştı. Biz kamuda çalışan işçiler olarak; 2025 yılı Toplu İş Sözleşme sürecinde karşılanmayan taleplerimiz, ücret artışımız ve haklarımız için verdiğimiz mücadeleden asla vazgeçmeyeceğimizi her fırsatta dile getirdik. Bu kararlı duruşumuzun bir parçası olarak eylem planımızı kamuoyuna basın aracılığıyla duyurduk. Geçtiğimiz hafta, 81 ilde iş yerlerimizin önünde bildirilerimizi okuduk. Uyardık, çağrıda bulunduk. Dedik ki: ‘Geçim derdi büyüdü, bu teklif toplu sözleşme değil, toplu oyalamadır. İşçiyi, emekçiyi açlığa mahkûm etmektir.’ Ve bugün, eylem planımız doğrultusunda bir adım daha atıyoruz: Alanlardayız, meydanlardayız, kitlesel olarak sesimizi yükselteceğiz.”
‘BU TEKLİF İŞÇİNİN EMEĞİNİ YOK SAYMIŞTIR’
Hükûmet’in sunduğu son teklifin kabul edilebilir olmadığı, emeklerin yok sayıldığı ifade edildi. Açıklama şöyle devam etti:
“Fakat görüyoruz ki ne bizi duyan olmuş, ne de halkın gerçekleriyle yüzleşen. Hükümet geçtiğimiz hafta cuma günü yapılan toplantıda bizlere yine geçim şartlarına uygun olan, kabul edilebilecek bir teklif sunmamıştır. Hatta öyle bir teklif ki işçinin emeği adeta yok sayılmıştır.
“Bize reva görülen ücret tüm ülkede işçi kitlemiz ve kamuoyu tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Neden mi üzüldük. Bir söz vardır bilirsiniz; Baltayı ağaca vurmuşlar. Balta ağaca ‘Neden üzüldün?’ diye sormuş. Ağaç demiş ki: ‘Senin bana yaptığına değil, sapın gövdemdendir ben ona üzüldüm.’ demiş.
‘BİZ ÇALIŞIYORUZ ONLAR OYALIYOR’
“Bizi yönetenlere söylüyoruz; Bu ülke hepimizin ve biz ülkemize milletimize hizmet ediyoruz... Siz bunu unuttunuz bunu. Biz ona üzüldük.
Buradan meydanlardan bir kez daha sesleniyoruz: Biz emekçiyiz, biz işçiyiz, biz köle değiliz. Biz çalışıyoruz, onlar oyalıyor. Biz üretiyoruz, onlar görmezden geliyor. Taleplerimiz duyulana kadar, haklarımız teslim edilene kadar, emek mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. İşte bu yüzden artık sokaktayız, meydanlardayız, alanlardayız. Geçinemiyoruz. Zordayız. Eylemse eylem, grevse grev! Meydanlarda mı yatacağız yatarız, aç mı kalacağız kalırız. Zaten çalışan biziz, zaten aç kalan biziz. İşçiyiz biz işçi... Hakkımızı alana kadar, direne direne kazanacağız.
‘TÜİK’İN AKSİNE BİZ YANGININ İÇİNDEYİZ’
“TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamlarıyla halkın yaşadığı gerçekler arasında dağlar kadar fark var. TÜİK’in verileri yaşadığımız geçim sıkıntısını yansıtmıyor. Mutfakta yangın var, ama TÜİK hâlâ ‘güzel havalardan’ bahsediyor! Biz emekçiler pazarda, manavda, sokakta gerçek enflasyonu yaşıyoruz. Açıkladığınız veriler bu yangını ne söndürebilir, ne de gizleyebilir. Pazardan eli boş dönen emekçi TÜİK'in verilerine değil, cebindeki üç kuruşa bakarak yaşamaya çalışıyor. Gerçekleri görmek istiyorsanız TÜİK'in raporlarına değil, işçinin boş tenceresine bakın.
‘MAAŞLARIMIZ CEBİMİZE GİRMEDEN YÜZDE 27 ERİYOR’
“Ülkemizde vergi yükü işçinin emekçinin sırtına bindirilmiş. Maaşlarımız daha cebimize girmeden yüzde 27’si eriyor. Az kazanandan çok vergi alan bir sistemde adaletten söz edilemez. Yanlış hesaplarınızın faturasını biz emekçilere ödetemezsiniz. Çıkıp bir sokağa bakın, çarşıya pazara bakın. Sadaka değil, hakkımızı istiyoruz. Kuru vaat değil, toplu sözleşme hakkı istiyoruz. Adil bir ücret, güvenli bir gelecek istiyoruz. Onurlu bir yaşam talebimizden geri adım atmayacağız. Emeğimizi yok sayanlar işçinin sesini duyana kadar susmayacağız.”