Baş döndürücü ilerlemeler çağında felaket!

İnsanın doğayı dışsallaştırması ve onu kendi yararına dönüştürmesi, elbette, uygarlığın gelişiminin temeli olmuştur. Ancak, bugün sözü edilen dönüşümün getirdiği sonuçlarla baş etmek insanın doğayla olan ilişkisinin yeniden yapılandırılmasını gerektiriyor.

Koronavirüs tüm insanlığı tehdit ediyor ve bu tehdit sadece sağlığa yönelik bir tehdit değil ama aynı zamanda ekonomiden toplumsal ilişkiler ağına kadar her yönüyle uygarlığa yönelik bir tehdit! Peki bu ölçekte yani topyekun uygarlığa yönelik bir tehdidin varlık kazanmasını nasıl anlayacağız? Nasıl oluyor da ileri düzeydeki bir uygarlık, bir virüsle karşı karşıya kalınca tökezliyor? Bu can alıcı sorulara yanıt vermenin yolu ilerlemeyi tetkik etmekten geçmektedir ve böylece bugün ilerleme mümkün mü yani uygarlığımızı korumanın ve daha güçlü kılmanın yolu var mı sorularına da yanıt bulmak mümkün olacaktır.

İLERLEMENİN TARİHİ SEYRİ

Ekonomik modernliğin nihai hedefinin insanın doğaya bağımlılığını (kendi biyolojik yapısına bağımlılığını da) aşarak bedensel emeğin üretimde mümkün olduğunca minimize edilişi olduğunu tartışmak mümkündür. Biyolojik evrimdeki başat sorun; her zaman yaşamda kalmak iken, teknolojik evrimdeki başat sorun; daima insanın biyolojik yapısının sınırlılıklarını aşmaktır. Tekerleğin icadı, buhar makinesinin icadı hatta bugün yapay zekanın kullanıma sokulması insanın biyolojik sınırlılıklarını aşmaya yönelik ilerlemeci adımlardır. Endüstrileşme süreci tam da bu hedefin gerçekleşmesi yönündeki en temel ilerlemeci safhayı oluşturduğundan, ekonomik modernliği gün ışığına çıkaran asli ilerlemenin endüstrileşme olduğunu ifade etmemiz bir zorlama olmayacaktır.

Kuşkusuz ilerlemenin tarihi endüstrileşmeyle başlamadı; tarihsel olarak daha gerilere gitmek mümkün. Muhtemelen İnsanlık Evrim sürecini bütünüyle ilerleme olarak anlamak doğrudur. Kurzweil insanlık evrimini altı ana evrede değerlendirmemiz gerektiğini belirtmektedir: 1- Fizik ve Kimya 2- Biyoloji ve DNA 3- Beyinler 4- Teknoloji 5- Teknoloji ile birleşen insan zekası 6- Evrenin uyanışı. Yine Kurzweil’in ifadesiyle; “İnsan eliyle yaratılan teknoloji evrimi, basit mekanizmalarla başlayıp, karmaşık otomatlara (otomatik mekanik makineler) kadar gelmiştir”. Benim burada spesifik olarak ilerleme dediğim tam da bu karmaşık otomatları yaratan ilerlemedir. Elbette insanın ilk çağlardan itibaren teknoloji yarattığını ve bu sayede çevresini ve kendisini değiştirebildiğini biliyoruz. Ancak, ilerleme söz konusu olduğunda, özellikle, son iki veya üç yüzyıllık değişmeye odaklanmak zorunda olduğumuzda ısrar ediyorum çünkü tarihin hiçbir evresinde görülmemiş hızda değişimlerin yarattığı yenilikler son iki veya bilemediniz üç yüzyılda gerçekleşmiştir.

ENDÜSTRİ DEVRİMİ TAMAMLANMADI

İnsanlık tarihinde elbette yazının bulunuşu, kentin ve devletin inşa edilişi gibi devasa yenilikler var, ama hiçbirinin endüstri devrimi kadar etkili olmadığını söylemeliyiz. Dünya tarihinde ilk defa üretici güçlerin yarattığı zincirlerin kırılması ve sınırsız sayılabilecek düzeyde mal ve hizmet üretilmesi anlamına gelen Endüstri Devrimi “tarihsel ilerlemeye” işaret etmektedir. Endüstri toplumu öncesindeki hiçbir toplum, Hobsbawm’ın deyişiyle, yetersiz bilim ve teknolojinin ve buna dayalı olarak da kıtlığın ve ölümün üretime dikte ettiği çerçeveyi kıramamıştır. Bu devrimin ilk aşamasından itibaren yaşanan değişimleri bir süreç anlamında endüstrileşme olarak tanımlamak doğrudur ki bu süreç farklı aşamalardan oluşmakta ve bugünlerde dördüncü Endüstri Devriminden bahsedilmektedir. Bir süreç olarak endüstrileşme, dolayısıyla, 1960’lardan itibaren bazı yazarların iddia ettikleri gibi aşılmamıştır, aksine, süreç yeni evreleriyle hayattadır.

Endüstrileşme buhar makinesini devreye sokarak, demir yollarını inşa ederek 1760’larda girdiği tarih sahnesindeki varlığını günümüze değin sürdürdü, sürdürüyor. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında elektrik enerjisini ve montaj sanayini devreye sokarak seri üretim evresine imza atan endüstrileşme, üçüncü evresini de bilgisayar devrimi veya dijital devrim olarak bilinen 20. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleştirdi. Günümüzde ise, Schwab’ın dediği gibi, yapay zekayla anılan ve bir önceki dijital devrim üzerinde yükselen dördüncü endüstri dönemi yaşanmaktadır.

YENİDEN İLERLEME PERSPEKTİFİ

İnsan aklının doğaya müdahalesi olarak özetlenebilecek olan bu ilerleme sürecinde öyle bir noktaya geldik ki bizzat ilerlemenin verdiği sonuç olan uygarlığın kendisi büyük tehditlerle karşı karşıya. Koronavirüs bu bağlamda önem kazanmaktadır; sadece insanlar sağlığını kaybetmiyor; sadece ulusal sağlık sistemleri çökmüyor ama aynı zamanda bütün toplumsal yaşam felç oluyor; ekonomi temellerinden sarsılıyor ve hatta hukuk sistemleri normal, olağan işleyişlerini sürdüremiyor. Kısacası, insanın bilim ve teknoloji sayesinde biyolojik sınırlarını aşması, doğanın bizzat insan müdahalesiyle dönüştürülmesini zorunlu kılmıştır ve gerçekten de doğa sosyalleşmiş bir sonuç veya ürün haline gelme noktasındadır.

İçinde bulunduğumuz dönem, değişim hızının bütün öngörüleri altüst ettiği bir dönemdir. Biz bu baş döndürücü ve öngörülmesi çok da kolay olmayan ilerlemelerin yönlendirdiği modernliğe tanıklık ediyoruz: Endüstrileşme bir süreç olarak yeni aşamalarıyla devam ediyor. Böylesine kontrol dışı bir hız ve değişim çağında, uygarlığın kendisine yönelik tehdide karşı bir çözüme ihtiyaç var! Doğanın dışında hatta üstünde kendisini konumlayan insanın bu sayede yarattığı uygarlığını koruması ve yaşatması, ancak ve ancak, doğayla olan ilişkisini yeniden yapılandırmasıyla mümkün olacağa benziyor. İnsanın doğayı dışsallaştırması ve onu kendi yararına dönüştürmesi, elbette, uygarlığın gelişiminin temeli olmuştur. Ancak, bugün sözü edilen dönüşümün getirdiği sonuçlarla baş etmek insanın doğayla olan ilişkisinin yeniden yapılandırılmasını gerektiriyor. Bu yeniden yapılandırma ise; insanın kendisini doğanın dışında değil fakat onun parçası olarak anlamasını ve bilimsel bilgiyi ve teknolojiyi doğa karşısında insanın koruyucusu olarak değil ama artık doğanın da koruyucusu olarak yeniden kavramasını gerektirmektedir. İlerlemeden vazgeçmek değildir bu yeniden yapılanma, ama ilerlemeye yeniden başka bir perspektifle sahip çıkmaktır. Bu yeni perspektif kuşkusuz insanın kazandığı zaferi önemsizleştiren ve uygarlığı ikincilleştiren bir perspektif olamaz, ama doğayı dışsal ve hakimiyet altına alınan nesne olarak anlamaya devam etmek de mümkün değildir. Kısacası, ne insanın evrendeki “özgünlüğünden” hızla ve tümüyle vazgeçmek gerekiyor ne de bu özgünlüğü doğaya karşı savunmada ısrar etmenin bir faydası var. Elbette yeni ilerleme sadece doğa ile insan ilişkisinin yeniden yapılanmasına dayanmaz, ama aynı zamanda insan-insan ilişkisinin yeniden düzenlenmesine de dayanmaktadır. Bu hususu bir başka yazıda ele almak ümidiyle, koronasız günlerin bir an önce gelmesini temenni ediyorum.

Sonraki Haber