Elimizde fener Türkiyeci arıyoruz

Türkiyecilik adına “Rusçu-Çinci” yakıştırmalarını yapanların hiçbiri Türkiyeci değil ve en sonunda Amerikancıdır" diyen Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı, "Bugün Türkiyecilik Rusya, Çin, İran, Suriye ile ABD-İsrail tehditlerine karşı beraber olmaktır." ifadelerini vurguladı.

Atlantik’in işgalindeki, ekranlardan, gazetelerden her dakika maruz kaldığımız ABD propagandasının bombardımanı altında başımızı kaldırdık, Sinoplu Diyojen gibi elimizde fener arıyoruz. Ne arıyoruz,

Gelişmelere Türkiye’nin menfaatleri açısından bakan,

Süreci vatan bütünlüğümüz, karşı karşıya olduğumuz ABD-İsrail tehditleri açısından değerlendiren,

Antalya’daki salatalık üreticimizi, Muğla’daki turizmcimizi düşünen,

Elektrik, mazot ve benzin fiyatlarını aklına getiren,

KKTC’nin tanınması gibi bir derdi olan,

Ekonomi, Bankacılık, havacılık, milli savunma, teknoloji, eğitim gibi çok sayıda olağanüstü fırsatı görebilen

Siyasi parti, Televizyon kanalı, gazete, köşe yazarı, “uzman”, emekli general, siyaset bilimci, ekonomist, tarihçi, anketçi… Aranıyor!

Haksızlık etmeyelim, Vatan Partisi dışında elbette süreci doğru okuyan, Türkiye’nin önündeki zorlukları gören ve sorumlulukla doğru analizler yapan aydınlarımız da var.

Ancak geniş bir kesimde zihinlerdeki NATO işgalini görüyoruz.

YASAKLI GERÇEKLER

Yeni dünya, silahlı kararlılıkla kuruluyor. Rusya, kendisinin ve Asya’nın bağrına saplanan ABD-NATO hançerini çıkartmak için harekata girişti. Bu harekat öncelikle Türkiye’yi ferahlatan bir Asya savunmasının, hatta taarruzunun bayrağı oluyor. Ukrayna harekatı, Türkiye’yi kuşatan ABD-İsrail eksenli tehdide ağır bir darbe indi. O ezberlediğimiz, Karadeniz ve Yunanistan’dan Suriye ve Irak’ın kuzeyine kadar uzanan tehdit haritasındaki Türkiye’ye dönen bir ABD bayrağı ya da namlusu silinmiş oldu.

Kamuoyu günlerdir bu gelişmeyi tartışıyor. Ancak hakikati bulmak çok güç. Bütün bu gerçekler ve olgular kenara itilirken,

Koskoca kanallar Rusya “işgalinde” gün sayıyor. Kiev sokaklarında yatıp kalkıyorlar.

Medyanın büyük çoğunluğu (Aydınlık ve Ulusal Kanal dışında) Ukrayna Ordusunun üniformasını üstüne çekmiş.

“İnsan haklarcılar” ölüm, yıkım, gözyaşı, savaşa hayır edebiyatı yapıyor.

Emekli Askerler NATO’ya sadakat yeminleri ediyor.

NATOCULUK İÇİN 'KAPI GİBİ' MAZERETLER

Ahmet Hakan’ın Hürriyet Gazetesi’ndeki 15 Mart 2022 tarihli köşesinden aktarıyoruz,

“Bir insan, Ukrayna’dan yükselen feryatlardan etkilenebilir, Putin’in saldırganlığından etkilenebilir, şehirlere yağan bombalara bakıp çileden çıkabilir, hamile kadınların perişan fotoğraflarına bakıp kahrolabilir ve elbette “NATO’cu falan olabilir.”

Utangaç bir edayla ve dostlar alışverişte görsün tavrıyla ekleniyor: “yaptığı tabii ki yanlış olur, hiç değilse kapı gibi sağlam mazeretleri vardır elinde”

Atlantik’in bütün suçlarını örtme işlevini görürken devam ediyor, “peki hangi motivasyonla Rusya’nın tarafında yer alabilirsiniz?”

Rusçu değil ama, Türkiyeci olmak ve ABD-NATO tehdidini görmek için kapı gibi mazeretlerden çok daha ötesi var.

Ahmet Hakan bombalardan bahsederken, 15-16 Temmuz gecesi Ankara’ya, TBMM’ye yağdırılan NATO bombalarını görmez,

Feryatlardan bahsederken, Irak, Suriye, Afganistan’daki ABD silahlarının yükselttiği feryatları duymaz.

Saldırganlıktan bahsederken Biden’ın Tayyip Erdoğan’ı devirme senaryolarını, PKK-PYD gibi yüzlerce terör örgütüne merkezi bütçeden ayrılan milyarlarca doları, verilen binlerce tır silahı, 2014’de Ukrayna’da olduğu gibi, en son Kazakistan’a kadar dünyanın dört bir yanında tezgahlanan renkli darbe tertiplerini ve yakın tarihte yerini alan, onlarca ABD merkezli müdahale ve işgallerini bilmez.

Ya da görüyor, duyuyor, biliyor olabilir, ancak bir tercih yapmaktadır. Üstüne bir de ABD’ye tavır alan herkesi “Rusçu” olarak etiketler ve yine ABD-NATO tehdidini örten, saklayan propagandaya bir şekilde hizmet eder.

'NE ŞUCU NE BUCU' KAMPANYASI

Ahmet Hakan’ı bitirip Televizyonu açıyoruz, bu kez Habertürk TV’de Kübra Par anket başlatıyor: “Rusçu musun, Amerikancı mısın?”

Türkiyecilik denklemde olmadığı gibi, soru da sözüm ona Türkiyecilik adına soruluyor! Türkiyecilik ya da “tarafsızlık” adına ABD ve NATO’nun düdüğü çalınıyor.

Mehmet Perinçek ekranda tek başına sürecin Türkiye’nin güvenliği ve ekonomisi açısından fırsatlarını ve olguları sıralarken, Kübra Par’dan hemen bir “tarafsızlık” uyarısı geliyor! “Tarafsız” olunuyor ama Türkiye’den yana olunamıyor. Amerikancı propaganda, sözde tarafsızlıkla örtülüyor.

Cem Küçük’ün köşesine dönüyoruz, “Türkiye’de ne çok Rusçu varmış arkadaş! İnanılır gibi değil… Amerika’yı suçlamak için Rusya nerdeyse kalkan olarak kullanılıyor.” Devamında 80 yıllık NATO uydurmalarını, Kars-Ardahan masallarını köpürtüyor ve en sonunda finansın Batı’da olduğunu ve oradan kopmayalım feryadıyla tamamlıyor. Bu yazıdaki köklü yanlışları önümüzdeki günlerce yazacağız.

Türkiye’den yana tavır almayı hedef alan, Rusya’nın meşru müdahalesini bir şekilde “itibarsızlaştırmanın” yeni yöntemi, “Rusçusun, Çincisin, şucusun, bucusun, şucu mu olacaksın, bucu mu olacaksın…” kampanyasıyla karşımıza çıkıyor.

TÜRKİYE’Yİ YALNIZLAŞTIRMA OPERASYONU

Artık Amerikancılık ve NATO’culuk Türkiye’yi ABD tehditleri karşısında yalnızlaştırarak, gerçek dostlarını sistemli olarak hedef alarak yapılıyor.

Yarın Türkiye, Doğu Akdeniz’de karşısındaki büyük tehditlere karşı yalnız kalırsa, o tehditleri dengeleyecek bir ittifak potansiyelini yaratamazsa ve etrafındaki namlular ateş alırsa, Batı’da batan ekonomisine Asya’da alternatif yaratamazsa bu sorumsuz propagandanın bedelleri ağır olur.

Nesnel olarak sözde Türkiyecilik adına “Rusçu-Çinci” yakıştırmalarını yapanların hiçbiri Türkiyeci değil ve en sonunda Amerikancıdır. Ne ABD, ne Rusya, Ne Çin demek, en sonunda Yaşasın Amerika demektir. Bu çok kullanışlı sanılan propaganda da artık tutmamaktadır. Yapılan anketler de gösteriyor, Türk halkı yönünü Rusya ve Çin dostluğuna, Avrasya’ya çevirmiştir. Tehdidi görmektedir.

Bugün Türkiyecilik Rusya, Çin, İran, Suriye ile ABD-İsrail tehditlerine karşı beraber olmaktır.

Bugün Türk Milliyetçiliği, bütün Türk dünyasının, Dünya Türklüğünün yaptığı gibi Avrasya’da konumlanmaktır.

Bugün bağımsızlık, üretim, insancıllık, çağdaşlık, Yükselen Asya Uygarlığındadır.

Sonraki Haber