Kadına seçme-seçilme hakkından 'boş ol' fetvasına

Mustafa Solak yazdı...

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın basına yansıyan "boş ol" sözüyle sadece erkeğin kadını boşayabileceğine dair fetvasının yayınlandığı bugünlerde aynı zaman da 5 Aralık 1934'te TBMM tarafından kadına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının yıldönümünü kutluyoruz.

Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir:

“Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir.”

1923 yılında Konya’da yaptığı bir konuşmada, Türk kadının fedakarlığını şöyle dile getirir:

“Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.”

KADINLARIN TEMSİL ORANI ARTIRILMALIDIR

3 Nisan 1930 tarihinde belediyelerde, 26 Ekim 1933'te köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık seçimlerinde, 5 Aralık 1934'te ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadına seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Ülkemizde, kadınlara seçme ve seçilme Fransa, Belçika, İtalya ve İsviçre gibi pek çok Avrupa ülkesinden önce tanındı. Diğer yandan ise ilk kadın bakan 1971 yılında 33. hükümet döneminde yılında görev almıştır.

Türkiye, meclisteki kadın üye yüzdesi açısından; 1935’te yapılan seçimlerde 399 milletvekilinin 18’i kadın olup kadın oranı % 4.5 idi.1 Bu haliyle dünyada 21. sıradaydı. 1 Kasım 2015 milletvekilliği seçimlerinde ise 550 milletvekilinin 81’i kadın olup kadın oranı % 14.7’dir. 2014 yılı yerel seçimlerinde kadınlarımız; % 10.7 ile belediye meclis üyeliğinde, % 4.3 ile il genel meclisi üyeliğinde, % 3 ile belediye başkanlığında ve % 1.2 ile muhtarlıkta temsil edilmektedir. Kadın milletvekili oranı Birleşmiş Milletler’e göre % 22 iken, bizde oran %14.7’dir. Bu haliyle Türkiye dünyada 91. sırada yer almaktadır.2

Bu oranlar gösteriyor ki; kadınımız siyasette yeterince temsil edilmiyor. Anayasa’da, siyasi partiler ve seçim yasalarında, parti tüzüklerinde, kadınların daha fazla temsil edilmesi noktasında düzenlemeler yapılmalıdır.

ATATÜRK DÖNEMİNDE KADIN HAKLARI

Mustafa Kemal Atatürk, 1925'te Kastamonu'da yaptığı konuşmada şöyle demişti:

“Toplumu kalkındırmak istiyorsak, izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır. O da Türk kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, kadının, bilimsel, toplumsal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapma yoludur.

Bu sözler ışığında 1926 yılında TBMM tarafından Türk kadınlarını "şeriat" zincirinden kurtaran Medeni Kanun kabul edildi. Çok eşlilik yasaklandı, miratsa eşit pay getirildi, kadınlara istediği işte çalışma olanağı sağlandı. Böylece hukuk önünde kadın erkeğe eşit oluyordu.

3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile kadına belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır. 1931 ilk kadın cerrahımız çalışmaya başlamıştır. 26 Ekim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanınmıştı.

MUHTARLIKTAN İLK KADIN MİLLETVEKİLLİĞİNE SATI KADIN

Satı Kadın kadınlara, muhtar ve ihtiyar meclisi seçimlerinde oy kullanma ve seçilme hakkı tanınmasıyla Kazan köyüne muhtar seçilir. Sait Arif Terzioğlu, Satı Kadın ile Atatürk’ün karşılaşmasını “Yazılmayan Yönleriyle Atatürk” adlı kitabında şöyle anlatır:

“Ankara’da yakıcı bir yaz günü idi. Atatürk beraberinde arkadaşları ve yaverleri olduğu halde Kızılcahamam’a giderken, Kazan Köyü yakınlarında durmuş ve otomobilinden inmişti. Köyün kadını, genci, yaşlısı, ihtiyarı köylerinin içinden geçen, şosede duran bu yabancı konukları görünce hep koşuştular. Kimi su seyirtti, kimi ayran, bunlardan biri, güğümünden aktardığı soğuk ayranı Ata’ya uzattı:

-“Bir soğuk ayran içer misiniz,” dedi.

Bu çorak iklimin kavurduğu yüzünde, bronzlaşmış Türk kadınının en bariz ifadelerini taşıyan, bir Türk Anası idi. Böğrüne sıkıştırdığı kundağı biraz daha bastırdıktan sonra, sağ elindeki ayran bardağını uzattı, bekledi. Ata’sı, ayranı kana kana içmiş ve biran durakladıktan sonra ona:

-“Senin kocan kim?”diye sormuştu!

Köylü kadını, yüzü tunçlaşmış, elleri nasırlı bir Türk Anası, Ankara’nın kendine has şivesi ile kocasının Sakarya harbinde boğazından yaralanmış bir cengaver olduğunu söyledi. Ata bir soru daha sordu:

- “Ne zaman doğdun?”

- “1919’da Atatürk Samsun’a çıktığı zaman doğdum.”

Ata, bir an düşündü. Yıl 1934 idi. Kadının bu ifadesine göre 15 yaşında olması lazım gelirdi. Hâlbuki karşısındaki kadın 25 yaşlarında görünüyordu, tekrar sordu:

- “Nasıl olur!”

Evet, nasıl olurdu. Bu Satı Kadın hiç tereddütsüz, o her zamanki nüktedan haliyle ve memleketin işgal altında geçirdiği acı yılları ima ederek:

- “Evet, Paşam, ondan evvel yaşamıyordum ki!”

Bu espiri Ata’yı bir hayli düşündürdü. Ayrılırken yaverine kadının ismini ve adresini not ettirdi. Daha sonra biz Satı Kadını Büyük Millet Meclisine giren ilk kadın milletvekili olarak görmekteyiz.”

“O geldi de Satılar adam yerine geçtiler”

Satı Kadın, milletvekili olması ile ilgili süreci şöyle anlatır:

“Aradan birkaç ay geçti. Bir gece yarısı köye bekçi geldi ki. Seni nahiyeden bölük kumandanı istiyor diye. Bölük Kumandanı bana:

-“Biz seni kariya (köy) muhtarlarının başına reis yapacağız” dedi.

-“İyi ya olurum,” dedim. Hökümetin emrine kellem bile feda olsun.

Ulu Atatürk’ümüze de uzun ömür versin. O olmasa köylü Satı’yı Meclisin önünden bile geçirmezlerdi. O geldi de Satılar adam yerine geçtiler. Mebus bile oldular. Bin yaşasın Atatürk’üm.”

1938 yılında Halkevi’nde verilen bir gösteride Satı Kadın, bir köylü gurubunun içeri alınmadığını görür. Sebebini sorduğunda kapıdaki görevli “Efendim bugün milletvekillerinin günü” der. Bunun üzerine Satı Kadın köylüleri göstererek:

“Bunlar milletin vekilleri değil, asıllarıdır” diyerek yana çekilir ve köylülere yol gösterir.

BUGÜNKÜ DURUM: DİYANET’İN “BOŞ OL” FETVASI

Diyanet İşleri Başkanlığı “ ‘Boşarım’ demekle boşanma meydana gelir mi?” sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Boşama, kişinin eşine söylediği “Boşsun”, “Boş ol”, “Boşadım” veya “Karım boştur” gibi boşama iradesini ortaya koyan “şimdiki veya geçmiş zamanlı” ifadelerle ya da mahkemenin kararıyla gerçekleşir.”3

Diyanet, mahkeme olmaksızın sözle de erkeğin karısını boşayabileceğini savunuyor. Diyanet “Boşama yetkisinin eşe veya başkasına devredilmesi mümkün müdür?” sorusuna verdiği yanıtta da “boşama yetkisi prensip olarak kocaya verilmiştir” diyerek kadına bu yetkinin verilmediğini ima yoluyla dile getiriyor.

MEB’İN FIKIH KİTABINDA KOCAYA ÇOK EŞLİLİK

Benzer ifadeler İmam Hatip Lisesi “FIKIH” ve “FIKIH OKUMALARI” ders kitaplarında var. Fıkıh ders kitabında sayfa 185’te erkeğin kadını boşaması şu şekilde düzenlendi:

Talak Fıkıh ders kitabının ifadesiyle “kocanın tek taraflı irade beyanıyla eşini boşamasıdır.” Talak, “sen benden bir talak ile boşsun” veya “kendine artık başka koca ara” gibi cümlelerle olmaktadır. Boşama yetkisi kocaya verilmekle birlikte koca evlenirken veya daha sonra, dilerse bu konuda karısını da yetkili kılabilecekmiş.4

Mahkemeye başvurulmadan boşanmanın önü açılıyor. Bakara suresinin 229. ayetine de dayanılarak bu durum pekiştiriliyor:

“(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helal olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur.”5

Fıkıh ders kitabının 185. sayfası şöyle:

Ders kitabında görüldüğü gibi sadece erkeğin boşaması değil aynı anda kadının kızkardeşi, halası, teyzesi ile olmamak koşuluyla erkeğin çok eşli olabileceği de dile getiriliyor.

Dahası “Fıkıh Okumaları” ders kitabında da bir erkek eşini üç kez “boş ol” veya yukarıda belirttiğimiz ifadelerle boşarsa onunla yeniden evlenebilmek için eşinin bir başka erkekle evlenip boşanması veya yeni kocanın ölmesi gerekir. Fıkıh Okumaları ders kitabında yeni koca ile evliliğin zifafı içereceği yazılıdır.6

EVLENMEDE VELİ SÖZ SAHİBİ VE KADIN KOCASINA İTAATKÂR OLACAK

MEB, evlilik hayatının da mutlu ve huzurlu sürebilmesi için öngördüğü kurallardan biri “kadının kocasına itaatkâr, kocanın karısına şefkatli yaklaşması”dır.7

Nikâhın gerçekleşmesi için gerekli şartların arasında velinin söz sahibi olmasına yönelik velayet ifadesi şu şekilde açıklanmaktadır:

“Evlilik her ne kadar bir erkek ve kadın arasında olsa da kız ve erkeğin ailesini etkilediğinden İslam hukukçuları özellikle kızın ailesinin nikâha müdahil olabileceğini söylemişlerdir. Bu şart Malikîler, Şâfiîler ve Hanbelîlere göredir. Ebû Hanîfe’ye göre kızın evleneceği erkek kıza denk değilse (küfüvvet yoksa) kızın velisi evliliği feshettirebilir. Ancak aileyi rencide edecek bir durum bulunmadığında tam ehliyetli kızın evliliğinde kız veliden daha çok söz sahibidir.”8

Görüldüğü gibi uygulama mezheplere göre değişebiliyor.

ANNELERİ İLE ZİFAFA GİRİLMEYEN ÜVEY KIZLARLA EVLENİLEBİLİR

“Fıkıh Okumaları” ders kitabında bu konuda şu yazılıdır:

“Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız –eğer anneleri ile zifafa girmediyseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur-, öz oğullarınız karıları, iki kız kardeşi (nikah altında) bir araya getirmeniz ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır ve çok merhamet edicidir.”9

MECELLE’NİN YASALAŞTIRILMASI ARZULANIYOR

Milli Eğitim Bakanlığı, Temel Dini Bilgiler İslam 1 dersinde, 1926’da Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle yürürlükten kaldırılan Mecelle’yi anlatacak. “İslam ve Hukuk” ünitesinde öyle bir ifade var ki Mecelle, sadece tarihte kalan bir düzenleme olarak anılmıyor, yeniden uygulanması isteniyor. İşte o ifade:

“Helal ve haram koyma yetkisinin Allah ve Resulüne ait olduğuna vurgu yapılacaktır. Ayrıca konular Mecelle’nin külli kaideleri ile ilişkilendirilerek ele alınacaktır.”10

Helal ve haramın neler olduğu İslami bir yasa olan Mecelle’deki düzenlemeye göre belirlenmesi isteniyor. Bu Mecelle’nin yeniden gündeme getirilmesini istemektir. Müftülere resmi nikah yetkisi vermek Mecelle’ye adım atmaktır.

Lise Temel Dini Bilgiler (İslam 1) dersinde evlilik ve nikâh, eşlerin karşılıklı sorumlulukları, boşanma, zina konuları ayet ve hadislerle açıklanıyor. Bu noktada ayet ve hadislerin kadın onuruna uygun yorumlanıp yorumlanmadığı önem kazanıyor.

İslam tarihçisi Aydın Tonga İslam tarihinin önemli ölçüde hadisler ışığında belirlendiğini, hadislerin “din içinde din” olduğunu şu sözleriyle anlatır:

“Kuran’da yer alan ve hüküm içeren ayetlerin sayısı 200 ila 800 arasında değişmektedir. Daha doğru bir ifade ile İslam tarihi içerisinde bu konuda mutabık kalınmış bir sayı yoktur. Örneğin Gazzali ile Fahreddin er-Razi Kuran’daki ahkam (hüküm) sayısını 500 olarak vermiştir. Kuran bağlamında baktığımızda ‘hüküm’ bu kadar bu kadar sınırlı sayıda bir rakamla karşımıza çıkarken ve üstelik, hüküm yorumlayanın bakış açısına göre, örneğin başka bir ayet bağlamında, bu hükmün yorumu değişebilir iken, hadislerde karşımıza neredeyse insana nefes aldırmayacak kadar hüküm çıkar.”11

KIYAMET ALAMETİ OLARAK KADIN

Beylerin hanımların emrine girmesi, kadınların sosyal konum açısından ön plana çıkarılması, köle kadının efendisini doğurması, elli kadına bir erkek düşecek şekilde kadın nüfusunun artması, kıyamet alameti sayılıyor.12

ÇÖZÜM: PLATFORMLAR KURARAK KADIN AYRIMCILIĞINA KARŞI MÜCADELE ETMEK

Cumhuriyet devriminin kazanımlarının, Medeni yasanın ortadan kalktığı bu duruma karşı her il ve ilçede platformlar kurmalı, bu platformlar aracılığıyla kadının onuru için mücadele etmeliyiz.

1 Abdullah Aydın-Ömer Fuad Kahraman, Türkiye’de Kadın Temsili Sorunsalına Kadın Bakanlar Bağlamında Bir Bakış, Yasama Dergisi, Sayı 31, sayfa 51.

2 “5 Aralık Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması”, 2.12.2016, erişim tarihi 03.12.2017, http://www.barobirlik.org.tr/Detay.aspx?ID=73587

3 https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/839/%E2%80%98bosarim--demekle-bosanma-meydana-gelir-mi-, erişim tarihi 01.12.2017.

4 Orhan Çeker, Saffet Köse, Abdullah Kahraman, Servet Bayındır, İbrahim Yılmaz, Recep Özdirek, Adnan Memduhoğlu, Hasan Serhat Yeter, Editör: Recep Özdirek, Fıkıh, MEB Yayınları, Ankara, 2017, s.185.

5 Age, s.186.

6 Abdullah Kahraman, Servet Bayındır, Recep Özdirek, Adnan Memduhoğlu, İbrahim Yılmaz, Ahmet Özdemir, Fıkıh Okumaları, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2017, sayfa 108. FIKIH OKUMALARI kitabına http://www.eba.gov.tr/ekitap?icerik-id=2626 adresinden erişebilirsiniz.

7 Orhan Çeker, Saffet Köse, Abdullah Kahraman, Servet Bayındır, İbrahim Yılmaz, Recep Özdirek, Adnan Memduhoğlu, Hasan Serhat Yeter, Editör: Recep Özdirek, Fıkıh, MEB Yayınları, Ankara, 2017, s.182.

8 Age, s.184.

9 Abdullah Kahraman, Servet Bayındır, Recep Özdirek, Adnan Memduhoğlu, İbrahim Yılmaz, Ahmet Özdemir, Fıkıh Okumaları, 3. Basım, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2017, s.104.

10 Ortaöğretim Temel Dini Bilgiler (İslam 1-2) Dersi Öğretim Programı, s.22.

11 Aydın Tonga, Derin İslam, Doğu Kitabevi, İstanbul, 2015, s.248.

12 U. Murat Kılavuz, Nihat Morgül, Veli Karataş, Eba Müslim Yaşaroğlu, Ed. Ahmet Saim Kılavuz, Akaid, MEB Yayınları, Ankara, 2017, s.152.

Sonraki Haber