Özel İtalyan Lisesi’nde Türk öğretmenlere ayrımcılık ‘Çalışma ve ücret farkı kabul edilemez’
Okul yönetiminin yetersiz ücret teklifine tepki gösteren Türk öğretmenler, ‘Aynı okulda iki farklı dünya istemiyoruz.’ diyerek ayrımcılığa karşı ses yükseltti. Statü ve maaş farkının kapatılmasını isteyen öğretmenler, ‘Ülkemizde bize ayrımcı ya da kötü muamele yapılamayacağını öğreteceğiz.’ dediler.
Özel İtalyan Lisesi’nde aylardır süren toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, ücret eşitsizliği, artan ekonomik baskılar ve çalışma koşullarındaki adaletsizlikler nedeniyle çıkmaza girdi. Türk ve İtalyan öğretmenler arasındaki statü ve maaş farkının kapatılmasını talep eden Tez-Koop-İş, dün okul önünde, okul yönetiminin tekliflerinin gerçek ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğunu belirterek sürecin artık kritik bir eşikte olduğunu duyurdu. Öğretmenler eylem yaparak, giderek derinleşen yoksullaşma ve mesleki saygınlık kaybı karşısında sürdürdükleri mücadelenin yalnızca bir ücret pazarlığı değil, bir “haysiyet savaşı” olduğunu vurguladı. Vatan Partisi de öğretmenlere destek için okul önündeydi.
‘AYNI OKUL İKİ FARKLI DÜNYA’
Tez-Koop-İş ile Özel İtalyan Lisesi yönetimi arasında yaklaşık 3,5 aydır süren görüşmelerin sonuçsuz kaldığını belirten Tez-Koop-İş İstanbul 5 No’lu Şube Başkanı Selahattin Karakurt, öğretmenlerin adaletsiz çalışma koşullarına maruz bırakıldığını ifade etti.
Karakurt açıklamasında şunları söyledi:
“24 Kasım Öğretmenler Günü’nde yine buradaydık. Özel İtalyan Lisesi ile sendikamız Tez-Koop-İş arasında toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde gelinen aşamayı sizlerle paylaşmıştık. Öğretmenlerimizin maruz kaldığı çifte standart ve düşük ücret politikasına karşı hep birlikte buradan sesimizi yükseltmiştik.
“Görüşmelerin başlamasından bu yana yaklaşık 3,5 ayı geride bıraktık. Bu üç buçuk ayda okul yönetimiyle birçok kez bir araya geldik. Öğretmenlerimizin sorunlarını masada ve diyalogla çözme arayışında olduk. Baştan beri, ‘Aynı okul, iki farklı dünya’ uygulamasına karşı çıktık.”
‘EŞİT DERS YÜKÜ VE EŞİT ÜCRET İSTİYORUZ’
Sendikanın iki temel talebi olduğunu vurgulayan Karakurt, Türk ve İtalyan öğretmenler arasındaki çalışma ve ücret farkının kabul edilemez olduğunu dile getirerek, “Tüm bu görüşmelerde istediğimiz iki şey vardı. Birincisi Türk öğretmenlerin İtalyan öğretmenlerle eşit ders yükünü paylaşarak onlarla eş değerde çalışmaları, diğeri ise oldukça düşük kalan ücretlerinin ülkemizde faaliyet gösteren yabancı özel okullarda çalışan öğretmenlerle eşit seviyeye getirilmesiydi. Geldiğimiz aşamada haftalık ders yükünün 27 saatten 20 saate indirilmesi mevzuatımızın bir gereği olarak kabul edilse de ücretler noktasında kayda değer bir ilerleme yaşanmadı. Okul yönetimi 2025 yılı için yüzde 0, 2026 yılında yüzde 15 artış ve 2027 yılı için yüzde 0 teklif etti.” dedi.
‘ÖĞRETMEN MAAŞI YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA’
Karakurt, öğretmenlerin giderek yoksullaştığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Tartışmalı olan TÜİK verileri bile son 4 yılda yüzde 500 enflasyon artışı yaşandığını gösteriyor.Peki bu son dört yılda öğretmenlerimiz ne aldı? Gerçek şu ki; enflasyonun yarısını bile alamadılar. 2022 Ocak ayında bir öğretmen maaşı 16 bin 750 TL, yoksulluk sınırı 13 bin 843 TL idi. Bugüne geldiğimizde bir öğretmen 60 bin TL alırken yoksulluk sınırı 97 bin 158 TL’ye çıktı. Yani öğretmenler yoksulluk sınırından yüzde 40 daha az maaşa mahkûm edildi. Aynı dönemde okul ücretleri Euro bazında tam yüzde 300 arttı. Peki öğretmene yatırım olarak dönmeyen bu para nereye harcandı? Herkes bu sorunun cevabını merak ediyor.
“Adil olmayan ders yükü, eşit olmayan koşullar, ayrımcı uygulamalar ve düşük statüye karşı verilen bu mücadele tüm yönleriyle devam ediyor. Bu, okullarına yabancılaştırılmış ve küstürülmüş öğretmenlerimizin kaybettiği meslek onuru ve haysiyetini geri kazanma savaşıdır.
‘SON GÖRÜŞMEDE DE ANLAŞMA SAĞLANAMADI’
“Bugün okul yönetimi ile bir görüşme daha gerçekleştirdik. Bu görüşmede yine bir anlaşma sağlanamadığını üzülerek bildirmek istiyoruz. Öğretmenlerimiz artık yıllardır devam eden bu sorunun çözümlenmesi ve tüm enerjisini sınıfın içine yöneltmek istemektedir. Buradaki haksızlığı ulusal ve uluslararası tüm mecralarda daha güçlü haykırmak zorundayız.
“Yasal mevzuata göre toplu iş sözleşme müzakere uyuşmazlığını bir noktaya kadar götürebiliriz. Uyuşmazlığın devam ettiği yerde grev bir seçenek olmaktan çok zorunluluk olarak hayata geçirmek durumunda olduğumuzu bilmenizi isteriz.
“Velilerimizin haklı endişesini anlıyoruz. Ancak takdir edersiniz ki hiçbir çalışan, emeğinin karşılığını alamadığı ve değersizleştirildiği bir ortamda sonsuza kadar aynı motivasyonu koruyamaz. Velilerimizin taraf olması gereken konu okul yönetiminden çözüm istemek olmalıdır.”
‘Gerekirse Avrupa’ya insan haklarını biz öğretiriz’
Öğretmenlerden biri şu ifadeleri kullandı:
“Biz Mustafa Kemal’in öğretmenleriyiz; ondan öğrendiklerimizi öğretiriz. İşle, eylemle, duruşla öğretiriz. Ülkemizde bizi küçümseyenlere, bize köle gibi davranmaya çalışanlara karşı önce el ele vermeyi, sonra örgütlenmeyi, ardından zafere ulaşmayı da öğretiriz. Avrupa Birliği’nin ‘olmazsa olmazımız’ diye ifade ettiği demokrasiyi, insan haklarını, işçi haklarını, adaleti ve hukuku gerekirse Avrupa Birliği’ne de biz öğretiriz. Bugünkü ders konumuz: Öğretmek. Bir Avrupalının, bizim ülkemizde bize ayrımcı veya kötü muamele yapamayacağını öğretmek. Anlamazlarsa ne yazık ki onları sınıfta bırakacağız. Türk öğretmenleri, ataları gibi eğilmez; ataları gibi öğretir.”
Başka bir öğretmen de, “Okul yönetimine sorunlarımızı aktardığımızda, ‘Beğenmiyorsanız başka okula gidin!’ dediler. Çalışma koşullarımızı beğenmiyoruz ama başka okula da gitmeyeceğiz. Bize gösterilen şu kapıdan yıllar önce girdik; binlerce öğrencimizi üniversiteye uğurladık. Hiçbir yere gitmiyoruz, çünkü öğrencilerimizi çok seviyoruz.” dedi.