Zirai dona çare var
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Kapıkıran, iklim değişikliği nedeniyle coğrafik birimlerde ekolojik ortamın değiştiğini, her coğrafya için uygun ürün deseninin kamu otoritesi tarafından yeniden belirlenmesi gerektiğini söyledi
Geçen kış meydana gelen zirai don nedeniyle üreticiler büyük zarara uğradı. Üreticinin bir daha aynı zararla karşı karşıya kalmaması için sigorta yaptırmasına dönük çağrılar yapıldı. Ancak tarım ürünlerinin özellikle geçen yıl en çok etkilenen meyvenin dondan nasıl korunabileceği konuşulmuyor, buna yönelik çabalar bireysel olmanın ötesine geçmiyor. Oysa ürünün korunması hem ülke ekonomisi hem vatandaşın ürüne erişimi açısından da önemli.
Öte yandan Tarım Bakanlığının gündeminde, ürünü dona karşı korumak doğrultusunda bir hazırlık olmadığı ifade ediliyor. Yetkililer, üreticilere sigorta yaptırmaları çağrısıyla yetindi.
‘SPRİNG SU YÖNTEMİYLE YÜZDE 70 VERİM SAĞLADIK’
Kayseri’de bir üretici, elma bahçesini ‘spring su’ uygulamasıyla zirai dona karşı korudu ve sistem yüzde doksan işe yaradı. Üretici 43 yaşındaki Basri Bedirhanbeyoğlu, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada 60 dönüm bahçesinin 35 dönümünde sistemi kullandığını söyledi.
‘Spring su’ uygulaması ile yaklaşık sekiz yıl önce tanıştığını anlatan Bedirhanbeyoğlu, “Bahar ayında etkili olan don, bahçelere yüzde 90 zarar verdi. Tüm bahçemize bu sistemi kuramadık. Sistemi kurduğumuz bölgede yüzde 70'e yaklaşan bir verim var. Kuramadığımız yerlerde ise zarar yüzde 90'ları buluyor.” dedi.
SİBİRYA’DA YAYGIN
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Kapıkıran, ‘spring su’ uygulamasının yeni bir teknoloji olmadığını, Sibirya'da kullanılan bir yöntem olduğunu söyledi. Yöntemin çiçeğe dönmüş veya taç yaprakları dökülmüş, meyveye dönmüş ağaçlarda etkili olduğunu belirten Kapıkıran, “Onun etrafında buzdan bir sera oluşturuyor gibi düşünebilirsiniz, bir mikro sera.” dedi.
Elma üreticisi Basri Bedirhanbeyoğlu, sistemin işleyişini şu sözlerle anlattı: “Ağacın üzerine püskürttüğümüz su, soğuk havanın etkisiyle donmaya başlıyor. Suyun buza dönüştüğü esnada ortaya çıkan gaz, meyve gözünü eksi 9'a kadar koruyor.”
Büyük halı sahalar gibi büyük çimliklerin benzer bir yöntemle sulandığını anlatan Kapıkıran, meyve bahçelerinde etkili olabildiğini ancak kolay bir yöntem olmadığını ifade etti. Sistemin kurulma maliyeti bir yana bırakılsa bile uygulama, sıkı bir meteorolojik takip gerektiriyor. Sistemin, hava sıcaklığı sıfırın altına düştüğünde çalıştırılması, her donda tekrarlanması gerekiyor.
SU KUYUN YOKSA YAPAMAZSIN!
Su, yukarı doğru ve damlacıklar ağacın tüm dallarına ulaşabilecek biçimde atılıyor. Sistemin gereklerinden biri yeterli su kaynağı.
Susuzluk karşısında büyük bir çaresizlikle karşı karşıya olunan Kayseri’de elma üreten Basri Bedirhanbeyoğlu şöyle konuşuyor: “Üreticiler sistemi yeni yeni tanımaya başlıyor. Sondaj suyu olmayanlar bu sistemi kullanamıyor. O yüzden herkes bu sistemi kuramıyor. Su sorunu olmayan yerler bunu kullanıyor.”
Uzmanlara göre ise kapalı su havzası içinde yer alan Kayseri, su sıkıntısı nedeniyle meyve yetiştiriciliğine hiç uygun değil. Bölgede yer altı sularının da ‘son damlaları’ kullanılıyor.
Bir başka sorun, hava sıcaklığının saatler içinde değişebilmesi. Murat Kapıkıran, “Don tekrar başlar, yine meyveniz yanar.” diyor. Isı sıfırın altına her düştüğünde sistemi tekrar harekete geçirme olanağı elbet var ama bunun için sürekli takip gerekiyor. Kapıkıran, su fakiri ülkemizde su kullanımına dayalı bir sistem yerine sera öneriyor.
MEYVE SERASI YER YER UYGULANIYOR
“Ağaçların tamamı pratik ve ekonomik bir yöntemle sera koşulları altına alınabilir. Diyelim bir elma ağacınız var, dört direği dikiyorsunuz, pat diye üstüne naylonu geriyorsunuz.”
Bunun da yer yer uygulanan bir yöntem olduğunu belirten Kapıkıran, şöyle sürdürdü:
“Hep ithal ettiğiniz ürünler için de uygulanabilir bir yöntem. Kooperatif kurarsın, ülke politikası halinde, istersen yaparsın. Korona salgınından sonra pek çok ülke bu tür uygulamalar başlattı.”
Kapıkıran, tropik bitki üreticiliği başladıktan sonra Antalya'da, Mersin'de, Adana'da tropik bitkiye uygun iklimlendirme için sera koşulları sağlandığını söyledi ve ekledi:
“Muzcular da artık büyük ölçüde seralarda muz üretiyorlar. Doğal koşullarda muz üreten de var ama serada daha yüksek verim alınıyor, daha kaliteli oluyor.”
YENİ BİR METEOROLOJİ İŞÇİLİĞİ YAPILACAK
Bizde hemen her meyvenin kendi ihtiyacına uygun değişik iklim coğrafyalarının bulunduğunu belirten Kapıkıran, ‘yeni bir meteoroloji işçiliği’ ile her coğrafyanın yeniden ele alınabileceğini söyledi.
Her coğrafyada iklimsel ekolojik yapıya uygun ürün desenini üretmenin önemini vurgulayan Murat Kapıkıran, bunun tarımda planlamayla belirlenmesi gerektiğini belirtti. Aşırı sıcakların da ürün verimini düşürdüğünü, üretim planlamasıyla meteoroloji arasında çok sıkı bir bağ oluştuğunu söyleyen Kapıkıran şöyle konuştu: “Bir coğrafyada eğer bundan sonra don yaşayacaksak, iklim böyle değiştiyse, siz artık burada elma değil de örneğin erik yetiştirin, diyeceksiniz. Yani çiftçiye böyle bir planlama yapacaksınız. Orta ve uzun vadede bu plana uygun bir uygulamaya geçebilirsiniz.
“Kısa vadede, çiftçiye dondan korunmanın yollarını öğretebilirsiniz. Üreticilerimizin donda meyve bahçelerinde ateş yakmaları da bir ölçüde çözüm oluyor.”
PLANLAMAYI TÜCCARLAR YAPIYOR!
Bu sene don olursa çiftçi ne yapacak? Bakanlığın bir yönlendirmesi ya da çabası var mı? Kapıkıran, “Görünen ya da bizim duyduğumuz herhangi bir şey yok.” dedi ve şöyle sürdürdü:
“Bizde tarım maalesef ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ anlayışıyla gidiyor. Sadece Tarsim çiftçi kayıplarını tazmin ederken hangi fondan yararlanılacağı konuşuldu. Bir yandan da tüccarlar iklim değişikliği ya da don etkisinin olmadığı bölgelerdeki çiftçilerle alım anlaşmaları için görüşmeler yapıyor.
“Biz falanca ürünün üretimini nasıl yeterli hale getiririz, diye bir çalışma da yok. Diyelim üzüm x bölgede donuyorsa, y bölgelerde büyük plantasyonlarla hemen bir milyon kök, iki milyon kök üzüm dikimi yaptıralım, gibi bir plan da hiç duymadım ben bugüne kadar.”
TÜKETİCİ DE DÜŞÜNÜLMELİ
Kapıkıran, planlama yapılmadığı, çiftçi kendi haline bırakıldığı ve zamanında önlem alınmadığı için raf fiyatlarında, pazar fiyatlarında korkunç bir artış olduğuna dikkat çekti:
“Havza bazlı etki analizlerin sonucu yeni üretim modelleri, yeni üretim alanları gibi planlamalarla üreticilere destek vermek lazım. Bu arada oluşacak kayıplar karşılığında hem üreticiye hem de tüketiciye subvansiyonda bulunmak lazım. Üreticiye kayıplarının karşılığını vermek, ailesini geçindirmek, bir sonraki sene üretim yapma motivasyonu vermek lazım. Tüketiciye de sağlıklı beslenebileceği miktar ürünün raf fiyatının belli bir miktarını devletin ödemesini sağlayarak destek verilebilir.
“Amerika'da uygulanan bir destekleme modeli. Bazı ürünlerde raf fiyatlarının yüzde 65'e yakınının kamu tarafından, devlet tarafından desteklendiğini biliyoruz. Dünyada başka modeller de var. Hem üreticiyi hem de tüketiciyi desteklemek gerekiyor. Zira olağan dışı, kimsenin suçu olmayan, üreticiyle tüketicinin suçu olmayan bir durum söz konusu. Büyük suçlu küresel endüstriyel sistem, fosil yakıt tüketimi ama bedeli insanlar ödüyorlar.”