Tarımda sert düşüş: yüzde 12,7 küçüldü! Çiftçiyi ve suyumuzu üretim ekonomisi için koruyalım
Bu yıl, kuraklık ve don felaketi tüm ürünlerde rekolte kayıplarına neden oldu. TÜİK verilerine göre tarımda rekor küçülme yaşandı. TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Yunus Kılınç ‘Sularımızı koruyalım!’ dedi, Vatan Partisi Çiftçi Bürosu Başkanı Cenk Özdemir de ‘Üretim Devrimi’ çağrısı yaptı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın üçüncü çeyreğine (temmuz-eylül dönemi) ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı. TÜİK verilerine göre tarım dışındaki tüm sektörler büyüdü, tarım sektörü ise bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 12,7 küçüldü.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu Üyesi Yunus Kılınç, bu yıl kuraklık ve don felaketlerinin bir gecede büyük ürün kayıplarına neden olduğunu belirtti, “Dünya alarmda ama biz hâlâ suların önünü kesemedik, Fırat’ın suyu Suriye’ye akıyor, 1970’lerden kalan kırık kanallar, yüzde 70 su kaybına neden oluyor.” dedi. Kılınç, öncelikli tedbirin kapalı sulama sistemlerine geçmek olduğunu söyledi, “Yoksa başka ülkelerin kapısına gidip gıda isteriz.” diye konuştu.
65 İLİMİZ ETKİLENDİ DİKKATE ALINMADI
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Malatya Ziraat Odası Başkanı Kılınç, küçülme rakamlarını ve tarımdaki son durumu Aydınlık’a değerlendirdi:
“Kuraklık, üretimde azalmayı öngörüyor. Mesela bu yıl buğday ve arpa rekoltesinde de düşüş vardı. Bunun en önemli sebebi, kuraklık ve don felaketi. 12-13 Nisan’daki felaket 65 ilimizi etkilemişti. Hükûmet sadece meyve ağaçları için üreticiye destek verdi. Tabi bunun yanı sıra tahıllarda da dondan dolayı hasar vardı. Ama hasar boyutu yüksek olmadığı için dikkate alınmadı. Eksi 17’leri bulan bir sıcaklık düşüşü olmuştu. Küçülmenin en büyük nedeni bu.
İKİNCİ ÜRÜN EKİLEMEDİ
“İkincisi, bazı yörelerde ikinci ürün ekiliyor. Örneğin arpa ektiniz, sonra yerine silajlık mısır ekebiliyorsunuz. Fakat barajlarımızda suyun olmaması sebebiyle bu yıl ikinci ürün de ekilemedi. Bu da düşüşe sebep oldu. Örneğin, bu yıl Konya Ovası’nda yonca ekimi yasaklandı. Neden? Orada yer altı sularına fazla asıldılar, obruklar meydana geldi, yonca bile yasaklandı.”
KAPALI SİSTEMLE YÜZDE 60 TASARRUF
Kılınç, kuraklığa karşı yapılması gerekenleri şöyle açıkladı:
“Birinci önceliğimiz vahşi sulamayı bırakmalıyız. Vahşi sulama demek suyu çok aşırı kullanmak demek. Kapalı sistem olduğu zaman sudan yüzde 60 tasarruf sağlanabiliyor. Artık sistemimizi öyle oluşturmalıyız ki bir damla suyu ziyan etmemeliyiz. Kuraklık neticesinde felaketler de çoğaldı. Dört mevsim yaşamıyoruz artık. Yağan yağmurlar ya doluya ya sele neden oluyor. Ya da don felaketi yaşıyoruz. Üretici son yıllarda bu felaketlerle uğraşıyor. Ürünü üretiyoruz ama bir gecede kaybedebiliyoruz.
DAMLAMA SİSTEMİ KAÇINILMAZ
“Kapalı sistem acildir, damlama ve fıskiye sistemlerinin kullanılması kaçınılmazdır. Bunun yanı sıra üreticinin TARSİM kapsamı genişletilmeli. Primler düşürülerek TARSİM kapsamı genişletilmeli, çiftçi mutlaka TARSİM kapsamına alınmalı. Yoksa bu felaketlerle üreticinin baş edecek gücü yok. Mesela Malatya kayısısı… Bir yıl emek verdik, çiçeklendi ama kaybettik. Türkiye ekonomisinde en az 1 milyar dolar kaybımız oldu.”
SUYUN YÜZDE 70’İ BOŞA AKIYOR
Kapalı sistem olduğu zaman her çiftçinin damlama sistemine geçebileceğini ifade eden Kılınç, “Barajdan gelen su basınçla geliyor, tarla sahibi bunu fıskiyeye bağladığı zaman hiçbir motor gücü kullanmadan kendi cazibesiyle o barajın basıncıyla bu sulama olabiliyor. Ama şu andaki açık kanallar, 1970-80’lerde yapılan kanallar. Hepsi kırık. Suyun yüzde 70’i ziyan oluyor. Ya buharlaşıp uçuyor ya da toprağa geçiyor.” diye konuştu.
FIRAT’IN ÖNÜNÜ KESEMEDİK
Yunus Kılınç, kuraklığın tüm dünyanın sorunu olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“İklim değişiklikleri ve kuraklık, artık dünyaya ikaz veriyor. Ama maalesef nehirlerimiz boşa akıyor. Fırat mesela. Keban Barajı’nda elektrik üretiyor oradan Karakaya Barajı’na akıyor, Karakaya’da elektrik üretiyor, oradan da Atatürk Barajı’na geçiyor, aynı elektriği üretiyor ve Suriye’ye gidiyor. Biz hâlâ suların önünü kesemedik.”
“Üretici üretmek istiyor.” diyen Yunus Kılınç, sözlerini şöyle tamamladı: “Üretici her zaman üretiyor. Eğer tarımda gerileme varsa üreticiyle alakalı değil. Üreticimiz tarlasının ekili olmasını, boş kalmamasını istiyor ve bunu gurur meselesi yapıyor. Şartlar ne olursa olsun, mazot 60 lira dahi olsa üretici tarlasını boş bırakmıyor. Sıkıntı şu: Ülke olarak yelkenlerimizi tarıma çevirmemiz lazım. Tarıma hor bakarsak geleceğimiz çok kötü olur. Şu anda dünyada 850 milyon insan açlıkla savaşıyor. Bunun tedbirini almamız lazım. Biz kendimize yeterli bir ülkeyiz ama tarıma biraz daha önem verirsek onun bunun kapısına gidip gıda satın almayız. Şu anda yağış yok. Her taraf alarm veriyor…”
VATAN PARTİSİ ÇİFTÇİ BÜROSU BAŞKANI CENK ÖZDEMİR: ÇIKIŞ: ÜRETİM DEVRİMİ
Vatan Partisi Çiftçi Bürosu Başkanı Cenk Özdemir, açıklanan verileri değerlendirdi. Özdemir, şunları belirtti:
“Tarımsal üretim, neoliberal ekonomi politikalarının kurbanı olmaya devam ediyor. İnşaatta yüzde 13,9 oranında büyüme, ‘tarım, ormancılık ve balıkçılık’ kolunda yüzde 12,7’lik sert küçülme bunun en iyi göstergesidir. Susuzluk, girdi maliyetlerindeki artış ve pazarlamada yaşanan sorunların yanında son dönemlerde yaşanan kuraklıklar ve don olayları bitkisel üretimi devam ettirmeyi zorlaştırıyor.
“Düşük enflasyon takıntısı yaşayan iktidar, üretimi desteklemek yerine ithalatla hayvancılığa en büyük darbeyi vurmaya devam ediyor. Yoğun hayvan ithalatıyla beraber gelen şap hastalığı ise üreticileri büyük mali zarara uğrattı ve hayvancılığımızda önemli miktarda üretim kaybı yaşandı. Tarımsal alanların, meraların da işgal edilmesinin önüne geçilmedi, geçilemiyor. Bu durumda üretim azalırken örgütsüz çiftçiler de üretimi bırakmak zorunda kalıyor.
RAKAMLAR UYANDIRICI OLMALI
“İşte bu manzara karşısında tarımda önümüze gelen bu rakamlar şaşırtıcı olmadı. Şaşırtıcı olmayan fakat uyandırıcı olması beklenen bu rakamlar, Türkiye’nin gıda güvenliği konusunda çalan son alarm zilleridir. Vatan Partisi’nin yıllardır işaret ettiği günleri yaşıyoruz. Çözüm yolunu da gösteren Vatan Partisi’nin devletçi, halkçı ve devrimci programı tarımsal üretimde yaşanan bu daralmadan çıkışın yoludur. Çıkış yolu Vatan Partisi’nin ‘Üretim Devrimi’ programındadır.”
Bitkisel üretim alarm veriyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 yılına ilişkin “Bitkisel Üretim 2. Tahmini”ninde de üretim miktarlarındaki azalışa dikkat çekmişti. Geçen yıla kıyasla tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 10,4, sebzelerde yüzde 0,8, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 30,4 azalma öngörüldü.
Tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2025’te geçen yıla göre yüzde 12,4 azalarak yaklaşık 34,2 milyon ton olacağı tahmin ediliyor. Geçen yıla göre, buğday üretiminin yüzde 13,9 azalışla 17,9 milyon tona, arpa üretiminin yüzde 25,9 düşüşle 6 milyon tona, çavdar üretiminin yüzde 20,9 azalarak 203 bin tona, yulaf üretiminin yüzde 22,3 azalışla 303 bin tona gerileyeceği, mısır üretiminin ise yüzde 4,9 artarak 8,5 milyon tona yükseleceği öngörüldü.
Yağlı tohumlardan soya üretiminin yüzde 17,4 azalarak yaklaşık 149 bin ton, ayçiçeği üretiminin ise yüzde 17,6 azalışla yaklaşık 1,8 milyon ton olacağı tahmin ediliyor.
Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarının 2025’te geçen yıla göre yüzde 30,4 azalarak yaklaşık 19,8 milyon ton olacağı öngörüsünde bulunuldu.


