Almanya ve F-35 uçağı

Bir savaş sistemi tedariki sadece bir silahlanma projesi değildir. Böyle bir karar aynı zamanda bir siyasi tercihtir. Eğer yetenekler içinde ise sistem ülke içinde de üretilebilir. Aslında bu da bir siyasi tercihtir. Ya da yurt dışından tedarik edilebilir. Harekât ihtiyaçları tabii ki vazgeçilemez bir değerlendirme faktörüdür. Ama benzer özelliklere sahip sistemler arasında seçim yapmak, daha çok karşı karşıya kalınan bir durumdur. Bölgesel ya da küresel hareketlenme yaşandığı dönemlerde, ülkenin tedarik edilecek sistem seçiminde ağırlıklı olarak siyasi eğilimler rol oynar.

93 TORNADO AYRILIYOR...
Almanya, savaş yeteneği giderek azalan 93 adet Tornado uçağını yenileme kararı almıştır. Çünkü bu uçakların teknolojik ömürleri dolmuştur. Tam bir modernizasyona tabi tutulsa bile maliyet-etkin bir sonuca ulaşılamayacağı tespit edilmiştir. Bu uçakların hizmet dışına çıkarılması ve yerine yeni nesil bir savaş uçağının alımı daha avantajlı görülmüştür. Tornado, Avrupa üretimi bir savaş uçağıdır. Alman, İtalyan, İngiliz ve Suudi Hava Kuvvetlerinde kullanılmaktadır. Bu süreçte Almanya’nın çarpıcı bir karar aldığı ve seçeneklerden bir olan F-35 uçağını gündemden düşürdüğü, basın organlarında yer almıştır. Bilgi ilk kez ‘AugenGeradeaus’ haber sitesinde yayımlanmıştır. Bu uçaklar lehine görüş beyan eden eski Hava Kuvvetleri Komutanı’nın emekli edilmesini bu kapsamda değerlendirenler de olmuştur.

EUROFIGHTER TAYFUN VE F-18 SUPER HORNET
Bu çerçevede Almanya’nın kararını etkileyecek askeri bir faktör ortada durmaktadır. Almanya, NATO’ya kendi uçaklarında ABD nükleer bombalarını taşıyabileceğini taahhüt etmiştir. Bu ise Almanya için kısıtlayıcı bir faktördür. Bu nedenle “bir miktar ABD dördüncü nesil F-18 Süper Hornet uçaklarından da alım yapılabileceği” ifade edilmektedir. Almanya’nın uçak seçimi aslında net olarak Atlantik ile Avrupa arasındaki rekabeti yansıtmaktadır. Almanya F-35 uçaklarını dışlayarak tercihini açıkça Avrupa’dan yana ortaya koymuştur. Airbus, Leonardo ve BAE konsorsiyumunun ortak üretimi olarak modernize edilmiş dördüncü nesil ‘Eurofighter Tayfun’ tedariki seçenekler arasındadır. Bu sayede Avrupa’da bu işkolunun da canlı tutulması hedeflenmektedir.

FRANSA İLE DAYANIŞMA
Diğer taraftan Fransa ile son dönemlerde yapılan ortak savunma girişimlerinin de bu kararda ağırlıklı rol oynadığı görülmektedir. Almanya, Fransa ile olan savunma işbirliği faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdürmek istemektedir. Ayrıca Almanya ve Fransa, önümüzdeki dönemde Alman-Fransız ortak yapımı beşinci nesil yeni bir savaş uçağının üretilmesini müzakere etmektedir. Almanya muhtemelen tercihini ‘Eurofighter Tayfun’dan yana kullanacak, NATO görevi için de yeterli miktarda F-18 Süper Hornet’i ABD’den tedarik edecektir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Almanya’nın F-35 tedarikini seçenekler dışına çıkarması, Avrupa’da son dönemlerde görülen ABD karşıtı siyasi eğilimlerin bir yansımasıdır. Aynı zamanda ABD’ye dolaylı bir meydan okumadır. Avrupa’nın iki devi olan Almanya ve Fransa, kendilerine Atlantik dışında bir silahlanma rotası çizmektedir. Bu ise Avrupa’nın ABD’den bağımsız politikalar izlemek üzere arayışlar içinde olduğunu göstermektedir. Almanya ve Fransa, Atlantik etkisi nedeniyle Avrupa’da, özellikle güvenlik politikalarında tam bir birlik ve bütünlük sağlayamayacağının farkındadır. Bu nedenle Avrupa’nın geneli yerine ikili savunma projelerine daha büyük bir önem ve öncelik vermektedir.
Diğer taraftan Almanya ve Fransa, gelecekte büyük bir rekabet alanı olacağı şimdiden belli olan beşinci nesil savaş uçağı üretiminde, Avrupa’nın yarışın içinde kalmasını istemektedir. Görüldüğü gibi devletler sadece bugüne bakarak değil geleceği de tasarlayarak silahlanma projeleri içine girmektedir. Geleceğin siyasi ve askeri ortamını öngörmek ve buna göre adımlar atmak son kerte önemlidir. Bu alanda bugün yapılan hatalar gelecekte savunma boşlukları oluşturur. Silahlanma ve modernizasyon projelerinde sağlıklı analizler yapılmadığı takdirde yüklü ekonomik kayıplar da karşımıza çıkar.
Türkiye, Avrupa’daki bu gelişmeleri iyi değerlendirmelidir. Geleceğe siyasi, ekonomik ve askeri bir projeksiyon tutulmaksızın yapılan silah alımları istenen etkiyi yaratmayabilir. Dünyanın köklü bir değişim ve dönüşüm içinde olduğu unutulmamalıdır. Her ülke değişen jeopolitik ortama göre yeniden mevzilenmektedir. Günümüzün paradigmaları ile yapılan analizler hatalı sonuçlar doğurabilir. Ancak her hal ve şartta Türkiye özgün savunma sanayi üretimini merkeze koymalı ve bu yolda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamalıdır.