Anayasa suçu işlenmiştir

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “İstediğiniz kadar yok deyin, fiili başkanlık var” dedi ve bu televizyonlarda yayınlandı.

Çok şikayet ettiğimiz darbeler de, anayasal düzene fiili müdahalelerdir. Bu nedenle Adalet Bakanı’nın bu açıklaması anayasal düzenin fiilen ihlal edildiğinin açık ikrarıdır.

Anayasanın bu açık ihlaline neden olanlar Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çoğunluğa sahip fiili durumun yaratılmasına, yani anayasanın ihlaline yardım eden Adalet ve Kalkınma Partisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunup da bu olayı sessiz bir şekilde seyredip gerekli müdahale ve mücadeleyi yapmayan muhalefet partileridir.

Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim tarzı parlamenter demokratik sistemdir.

Cumhurbaşkanları seçilip göreve başlarlarken, anayasaya bağlı kalacağına, büyük Türk Milleti önünde “namusu ve şerefi” üstüne and içer.

Anayasamızın 68. maddesinin 4.fıkrasının son cümlesine göre siyasi partiler “suç işlenmesini” teşvik edemeyecekleri gibi, Siyasi Partiler Yasası’nın 90. Maddesi’ne göre, siyasi partiler, anayasaya ve siyasi partiler kanuna aykırı faaliyette bulunamazlar.

Gerek anayasa koyucunun ve gerekse kanun koyucunun yukarıda belirttiğimiz Anayasa ve yasa hükümlerini koymasının sebebi, çoğunluğun diktasını önlemek içindir. İktidar kötü niyetle kullanılırsa, tek başına anayasayı ihlal için elverişli vasıtadır.

Adalet Bakanı’nın bu açıklaması Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin müştereken bilerek ve isteyerek anayasayı ihlal ettiklerinin açık ikrarıdır.

Bu anayasayı korumak tüm ülke vatandaşları için bir görevdir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tüm üyeleri bu anayasaya sadakat gösterecekleri konusunda and içmişlerdir.

Mecliste bulunan muhalefet partileri Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu andan itibaren, Adalet Bakanı’nın söylediği gibi fiili başkan gibi hareket etmesini sessiz bir sinema seyircisi gibi izlemektedirler.

Anayasaya aykırı olarak yaratılan bu fiili başkanlık sistemine karşı en ufak bir tepki vermemişlerdir.

Fiili başkanlık yapan Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üstüne kaçak saraya gitmişlerdir.

Hiçbirisinin aklına “Seni muhatap kabul etmemiz için Anayasal sınırlara çekilmen gerekir” demek gelmemiştir.

Büyük açık hava toplantıları düzenleyip, halkı bu yolda bilinçlendirmeye ne akılları ermiş ne de toplumun desteğini alacak siyasal liderliği ortaya koyabilmişlerdir.

12 EYLÜL’DEN FARKI NE!

12 Eylül’ün, sonradan yargıladığınız generalleri de fiili durum yaratarak Anayasa’nın belli maddelerini yürürlükten kaldırmışlardı.

Hatırlayın o günleri generaller, bizim söylediklerimizle Anayasa çelişirse anayasa bu yönde değişmiştir, diyorlardı. Bu söylemle “Biz fiili başkanlık yarattık” demek arasında ne fark var.

Bugün de Adalet Bakanı’nın açıkça ikrar ettiği gibi, anayasanın belli maddeleri fiilen yürürlükten kaldırılmış durumdadır.

Bu açık suç ikrarına rağmen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın kendisinin harekete geçmeye niyeti olmadığı anlaşılmaktadır.

O zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan siyasi partiler bu konuda, bu açık suç ikrarını işaret ederek Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapatılması için dava açılmasını isteyebilirler.

Görünen köye kılavuz istemez, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bugüne kadarki tutum ve davranışından bu davayı açmayacağı anlaşılmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gerekçeleriyle beraber başvuru yapan siyasi partiye niçin bu davayı açmayacağını bildirecektir. Bu bildirimden sonra da başvuruyu yapan siyasi parti Siyasi Partiler Yasası’nın 99. maddesinde belirtilen “yasakları inceleme kuruluna” başvurabilir.

Elbette bu yazdıklarımın olabilmesi için, bu anayasa ihlaline karşı demokratik hakların kullanılabilmesi veya yasal yollara başvurulabilmesi için önce Atatürk’ün kurduğu bu demokratik laik cumhuriyete aşk ile bağlı olmak ve sonra da siyasal liderlik ve siyasal bilincin olması gerekir.