Asıl çatışma burada 'Amigdala kortekse karşı '

Serebral korteks beynin, beyincik dışında kalan kısmı olan serebrumun en dış tabakasıdır.

Bu tabaka çoğunlukla hücre gövdelerinden meydana gelen gri maddeden oluşur.

Sadece 2 – 4 milimetre kalınlığında olmasına rağmen kapladığı alan ve içindeki hücre gövdeleri sayesinde beynin ağırlığının yarısını oluşturur.

Herkes beynin dış tabakasındaki kıvrımlı yapıyı görmüştür. O kıvrımlar serebral korteks üzerinde oluşur.

İnsanı hayvandan ayıran işte bu kortekstir.

Davranışları kontrol eder, dikkat, algılama, bilinç, öğrenme, hatırlama, düşünme, konuşma gibi işlevleri kontrol eder.

Nöroterapi Uzmanı Doktor Bora Küçükyazıcı diyor ki; “Eğer eğitim ile beyin korteksinde nöron iletimini yeterli sayıda arttırmazsan, devreye, beynin hayatta kalmayı ve yaşamı devam ettirmeye programlı bölgesi olan ”Amigdala” girer. Amigdala, tahmin edebileceğiniz gibi, ”oku, öğren, müzeye git, müzik dinle, sinemaya git, işe gir çalış, üret” falan diyen bir bölge değildir, Amigdala, ”sana tehlikeli olabilecek canlıyı yok et, senden olmayanı yok et!” diyen beyin bölgesidir. Eğitim ile beynin korteks bölgesini geliştirmezsen, al sana, devreye amigdala bölümü girer, şu anda ülkemizde ve coğrafyamızda olanların bilimsel yanıtı budur.”

Sanırım bazı gizemler aydınlanıyor, bu bilimsel açıklama sonrası.

Mesela son 15 yılda kadına şiddetin 14 kat artması.

Mesela TV dizilerinin şiddet, çatışma ve savaş dolu olması.

Mesela çocuk ve gençlerin gaddar kavgaları, aile içi cinayetleri, bir birini pompalılarla öldürmeleri.

Mesela çocuklara tecavüz olaylarının patlaması.

Pompalı tüfek satışlarının kat be kat çoğalması.

Sınırımızın hemen dibindeki kafa kesmeler, canlı insan yakmalar, toplu katliamlar.

Hep amigdala devrede.

‘Yaşamak için öldür’, ‘Ya benimsin, ya toprağın’ mottosu.

Toplumsal kültüre de yansıdı.

Millet korteks ve amigdala kullananlar olarak ortadan ikiye bölündü.

Çöl bedevileri, hatta Arap ülkelerinin tümü biraz doğal olarak biraz da saldırı altında amigdala ile hayatlarını sürdürüyorlar.

Bu bize de sirayet etti.

Toplumu bölüp buradaki gerilimden yararlanmak, seçmen tabanını konsolide etmek siyasetçinin sıklıkla başvurduğu bir taktiktir.

Hele ki, taban da bu söylemi istiyor ve seviyorsa, ne ala.

Siyasetçiler, özellikle de konuyu değiştirme ihtiyacı duyduğu zamanlarda bunu çok sık yaparlar, yapıyorlar.

Gerçek şu ki, ekonomik kriz fena vurdu.

Dolar krizi, geniş çaplı bir durgunluk ve enflasyon, neticesinde küçülmeye devam eden bir ekonomi ile karşı karşıyayız.

Sanıyorum bu yüzden, seçime doğru krizi gündemden düşürme, toplumu germe, tabanı konsolide etme durumu var.

FETÖ ve PKK ile (ve siyasetteki uzantılarıyla) mücadele son derece haklı ve doğru olmakla beraber, Gezi soruşturmaları, sıradan muhaliflere hapis, sanatçılara baskı ve giderek tavana vuran liyakatsizlik rahatsız edici.

Bu sadece AKP cenahında değil, CHP için de geçerli.

İzmir’de yeniden aday olmayıp, ve fakat yine de aday olmak isteyen fevri ve otoriter Başkan Aziz Kocaoğlu, sürekli partisinden birilerini hedef alan pederşahi söylemlerle amigdalayı; tüm hakaretlere karşın efendiliğini bozmayan, siyasal mezunu, uluslararası ilişkiler yüksek lisanslı, eski Expo koordinatörü, AST oyuncusu kökenli, Cittaslow’u Türkiye’ye taşıyan Tunç Soyer korteksi temsil ediyor.

Türkiye’nin zor şartlarda hayatta kalabilmek için amigdalaya olduğu kadar, asıl eğitimi, aklı ve bilimi öne alan kortekse ihtiyacı var.

Son olarak Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın “sanatçı müsveddesi” ilan edilip, polisiye tedbirlerle adliyeye götürülmeleri, hukuken olduğu kadar siyaseten de yanlış.

Çünkü Metin Akpınar, tıpkı Kemal Sunal ve diğer Türk tiyatro ve sinema mizah geleneğinden gelenler gibi Türk Halkının topyekün sevdiği simalardan.

AKP’lisi olsun CHP’lisi olsun sıradan insanın hep sevgiyle baktığı bir figür.

Metin Akpınar, hem amigdala, hem kortekstir.

O bizim milli hafızamız, eski güzel günlerimizdir.

Söylediklerinin, demokrasi dışındaki kısmına ben de katılmıyorum, Suriye ve Rusya söylemine de karşıyım, ama sanatçıdır, manevi dokunulmazlığı vardır.

Ünlü Fransız yazar ve düşünür Jean Paul Sartre, Fransa’nın Cezayir’i işgal altında tuttuğu yıllarda hükümeti kınayan bildiriler dağıtır, Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle’e hakarete varan eleştiriler yağdırır.

Çok göze batınca, De Gaulle’e “kulağını çekelim”, “haddini bildirelim” derler.

De Gaulle, kendisi hakkında da atıp tutan ve düşünceleri taban tabana zıt olan Sartre’ın arkasında durur ve şu veciz sözü söyler: “Sartre’a dokundurmam! Çünkü Sartre Fransa’dır.”

Metin Akpınar da Türkiye’dir.

Kaynaklar:

https://sinirbilim.org/serebral-korteks/

https://sinirbilim.org/amigdala/