Ben seçilmezsem dolar yedi lira olur!

Batıya güven vermek ne demek?
Neyin bedelini ödüyoruz? Hani seçimlerden önce hem CHP hem de İYİ Parti söylüyordu ya biz gelirsek güven sağlanır... Hatta Muharrem İnce en yüksek sesle “yoksa...!” diyordu, “ben seçilmezsem dolar yedi lira olur, Türkiye batar...”
Demek bir bildiği varmış. Bir bilen varmış.
Peki! Denklemi öyle kuralım!
“Batı”ya; hadi adını koyalım, o da ekonomik silahlarını artık açık çekti, tıpkı PKK-PYD’ye gözümüzün önünde gönderdiği silahlar gibi...; “ABD”ye güven vermek için ne yapmamız gerekiyor.
Ana başlıklar verelim.
GÜVEN İÇİN NE YAPMAMIZ GEREKİYOR
Büyük Ortadoğu Planı’na bir eş başkan tayin edildi. Eline iktidar sopası verildi. Yetmedi yanına ne isterse vermesi gereken gerici bir terör örgütü, açılıp saçılması gereken bölücü terör örgütü katıldı. Beceremediler.
Ergenekon dediler tutturamadılar.
Çünkü Türk milletini ve onun tarihten gelen köklerine dayanan siyasi liderliğini bu plan-programları yaparken bilgisayara veri olarak yüklemeyi unuttular... Aslında haklılar. İnsan makineye ancak bildiğini yükleyebilir. Şuramızda çarpan vatan sevgisi gerçekten özel. Binlerce yılın özel bilgisi.
Duruşma salonlarından bir baş kaldırdık. Yüzbinler olup duvarlara bir dayandık...
Daha kapıda parmaklar sallandı. Bu tarikatların, bölücü ve gerici terör örgütlerinin kökü kazınacak!!
Hâlâ kazı kazı bitmedi! Hendeklere gömüldüler. Hâlâ gömülüyorlar.
15 Temmuz’da bombalarla Meclis’imize özel mesajlar gönderildi.
Türkiye; silahlı kuvvetleriye, ordusuyla, polisiyle, milletiyle ve korkup kaçan ya da sararıp solan değil daha ilk saatlerde doğru önderlik eden siyasi merkeziyle yanıt verdi.
TİYATRO DİYECEKSİNİZ GUGUK DİYECEKSİNİZ
Hah şimdi geldik göreve. Güven sağlamak için filmi geri saracaksınız.
Tiyatro diyeceksiniz... Guguk diyeceksiniz...
ABD’nin karada, havada, suda araçlarını eline geri vereceksiniz.
Adaylar var mı? Var.
Programları inceleyin. Nutukları dinleyin. Cezaevi ziyaretlerinin kayıtlarına bakın.
Açılsın kapılar! Adalet!!
“Kürtlerin siyasi temsilcileri” ve gerici terör “mağdurlarına” özgürlük!!
Dediniz.
Peki, güven sağlayınca ne olacak?
Onu da söylüyorlar. Para gelecek, borç gelecek. IMF keseyi açacak.
AKP’nin bıraktığı yerden borçlanma ekonomisine devam. Batağa sürükleyen bu değil mi? Türkiye bunun için, bu noktaya getirilmedi mi? Üretimden vazgeçirilip kırılgan bir ekonomisi olsun ki burnuna kanca takılabilsin...
“Güven vermezse”, Türkiye kendi başına, kendi menfaatine göre kararlar alırsa, küçücük müdaheleler, hatta sosyal medyadan “algı operasyonları” depremlere yol açabilsin...
BATI’DAN KOPMAYALIM
Neyse ki neredeyse 20 yıldır uyaran bir siyasi merkez var. Parlak bir öneri gibi sunulan, sihirli kavalı çalınan küreselleşme, özelleşme şarkılarını herkes; güya solcusu-sağcısı bir ağızdan söylerken akıntıya kürek çektik. Türkiye yeniden üretim ekonomisine dönmek zorundaydı.
Yüzünü Avrasya’ya dönmek zorundaydı.
İşte burada ikinci güven görevi!
Batı’dan kopmayalım.
Aman “demokrasiye” ve “özgürlüklere” engel olmayalım.
Ne yapalım?
Bırakalım Merkez Bankası örneğin Ankara’dan değil ABD başkentinden, oradaki bilgisayarlardan yönetilsin.
Çin kötü.
Rusya kötü.
Latin Amerika’nın başkaldıranları kötü.
Asya kötü.
İran’da mollalar var.
Araplar zaten aman geri geri...!
Hatta Almanya, Fransa, son dönemde ABD’yle bağlarını gevşeten İngiltere de kötü...
Bunlar da aynen seçim konuşmalarında var.
20 YIL SONRA DEĞİL HEMEN ŞİMDİ
Güven demek ki, kime verilecek?
Kala kala kaldık mı...
Hem karada, havada, suda güçleriyle hem de borsada, tahvilde, bankada, yatırımda cephe cepheye geldiğimiz ABD’ye.
Dolara yedi lira olma şansı vermemek için demek ki, biz de bu filmi geri saracağız.
Ama!
Ne yapıldıysa yapmamak üzere.
Türkiye’nin bu eylemi güvenli ve kararlı bir biçimde sürdürecek siyasi bir güce, bu gücün iktidarına gereksinimi var.
20 yıl sonra değil hemen şimdi!
EKONOMİK VE YERLİ
Gaziantep’ten dostumuz Uğur Can Bey uyardı. Ne yalan söyleyeyim ben de bilmiyordum. Hemen Etimaden’in sitesine girdim. Etimatik’le tanıştım. Sizlerle tanıştırayım. Diğer yazacağım yazıları iptal ettim, biraz uzun ama olduğu gibi aldım:
“Dünya Bor Lideri Eti Maden’in bor ve borlu ürünlerin temizlik sektöründe kullanılması amacıyla yürütülen Ar- Ge projelerinin sonucu olarak üretilen Etimatik bordan elde edilen boraks, bitkisel sabun, soda aktif oksijen ve benzeri tamamen doğal maddelerden üretilmektedir. Etimatik üretiminde kullanılan boraks bileşenleri; su, oksijen, sodyum ve bordan meydana gelen, toprakta ve bitkilerde bulunan doğal bir mineraldir. Etimatik; insan sağlığını tehdit etmeyen, fosfat içermeyen çevreye duyarlı, borat özlü ve yerli bir temizlik ürünüdür. Petro - kimya içerikli deterjanlar çamaşırlar üzerinde kimyasal kalıntılar bırakarak çamaşırların kullanım ömrünün azalmasına neden olmaktadır. Borlu temizlik ürünü Etimatik ise kullanım alanlarında hiçbir kalıntı bırakmaz. Antibakteriyel özelliği ile insan sağlığını tehdit etmez. Yüksek hijyen sağlayarak çamaşırların kullanım ömürlerinin uzamasına yardımcı olur.
RENKLERİ SOLDURMADAN
Güçlü bir beyazlatıcı ve ağartıcı olan bor, beyaz çamaşırlarda yüksek hijyen sağlamaktadır. Eti Maden tarafından geliştirilen Etimatik’te beyaz ve renkli çamaşırları üzerinde oluşan evsel ve endüstriyel lekeleri renkleri ve çamaşırları olumsuz olarak etkilemeden kolaylıkla çıkarmaktadır. Koku giderici özelliğe sahip olan boraksla üretilen Etimatik; köpüksüz ve ek bir petro- kimya içerikli ürüne ihtiyaç duymadan çamaşırları yumuşatır.
Çamaşırlar üzerinde oluşabilecek mantar oluşumunu engelleyerek kötü kokuların oluşmasının önüne geçer. Leke çıkarmada petro - kimya içerikli deterjanlarla aynı seviyede olan Etimatik, hem endüstriyel alanda hem de evde rahatlıkla kullanılabilir.
SAĞLIKLI
Çamaşır makinelerinde petro-kimya içerikli ürünlerin kullanıma bağlı oluşan deterjan kalıntıları çeliğin aşınmasına ve makinenin hem temizlik performansını hem de kullanım ömrünü olumsuz olarak etkilemektedir. Doğal ürünlerden üretilen Etimatik ise çamaşır makinelerinde hiçbir kalıntı bırakmaz. Çeliğin aşınmasını azaltarak makinelere zarar vermez.
En zorlu lekeleri kolaylıkla temizleyen Etimatik, suda bulunan aktif oksijeni dengeleyerek suyu yumuşatır ve lekelerin kolaylıkla çıkmasını sağlar. Yıkama süresini düşürerek hem su tüketimini minimum seviye indirir hem de tasarruf edilmesini sağlar.”
Uğur Can Bey haklı olarak şu soruyu da soruyor:
“Neden market zincirlerinde kendine yer bulamıyor?”
Geçtiğimiz hafta 7.7 milyarlık ödeneği yetmediği için 600 milyon ek ödenek alan ve makam aracı Mercedes olan Diyanet, “Milli ürünleri tercih edin, israftan kaçının” çağrısı yapmış.
Biz de uyalım diyoruz