Beşinci Tablet, Ey Ölü

Neyi bekliyoruz, “gömülmüş” koltuklarımıza?
Bir zamanlar yüz binlik ordu da gömülmüştü kuma,
Bir de çocuklar, “aklını şaşıran” bombalarla, hey!
Bir de sürmeli kızlar, bir de esmer şarkıları kızların.
Bir evden iki ölü alan günler ıraktaydı,
Dünyanın da kalanı öldürülmüştü kendi koltuğunda.
Tanığı olmuştuk hani, kendi çukurlarımızda,
Apaçık bir sapıklığın içine düşürülmüştü ya dünya.
Biraz daha mısır cipsi, bir fincan daha nefs kafe, lütfen!
Yalayın parmaklarınızda şerbetlenen kanı, la ilah,
Almaz mıydınız, bir tabak daha Arabistan humması?
Önünüzde kurulu rızık sehpası: Usa, Musa, İsa!
Ruhları kuşatılanlar, büyük çadırın direğini kesiyor.
Yıkılacak yedi kat gökler dünyanın başına. Yâ Sîn!
Elçi olmuşsun, çerci olmuşsun yüzü kara Beyaz Ev’e.
İnsan etinin kilosu, kanın litresi, Memet’in tanesi kaça?
Yüzyılın kan dökmesine çanak tutuyor yerli Yanki!
Eceli gelen köpek, Türk duvarına işermiş, bilmiyor!
Ama bilmemek ayıp değil, öğrenmemektir ayıp,
Ant olsun ki, öğretilecektir!