Blinken’in Pekin gezisi taktik? Çaresizlik?

Uçaklar artık Batı siyasal merkezlerinden Pekin’e doğru kalkıyor! Son altı aydır bu böyle!
Alman Başbakanı Scholz, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Fransa Devlet Başkanı Macron, AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen ve Brezilya Devlet Başkanı Lula’dan sonra şimdi de ABD Dış İşleri Bakanı Antony Blinken listeye eklendi!

18 Haziran Pazar günü Pekin’e gelen Blinken, burada Çin Dış İşleri Bakanı Qin Gang ve Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüştü. İki günlük bu ziyaret sırasında tüm dünyanın gözü ABD-Çin ilişkileri üzerindeydi. Medyada bazıları Macron ve Lula’nın aksine Blinken’a pek öyle şaşaalı karşılama ve törenler yapılmadığına dikkat çekti.
Geçen yazdan beri, “Ukrayna’ya karşı Çin Rusya’yı destekliyor. Ayrıca Çin’e ekonomik bağımlı hâle düşersiniz.” korkutmalarıyla Avrupa`nın Çin’e yaklaşma çabalarını sabah akşam baltalayan Washington, neden birdenbire Pekin yolcuları arasına kendisi de katılmayı ve Blinken’ı göndermeyi kararlaştırıverdi ansızın? Üstelik Çin-ABD ilişkilerinin Trump’tan beri dibe vurduğu, yerlerde süründüğü şu sıralarda? Washington daha geçen şubatta “Çin’in ABD hava sahasına casus balon gönderdiği ve bunu düşürdükleri” iddiasıyla olası bir Blinken ziyaretini iptal ettiğini açıklamıştı!
Geçen yıl kasım ayında Bali’de G20 Zirvesi’nde ilk kez bir araya gelen Biden ve Şi, ABD-Çin ilişkilerini iyileştirme amaçlı ortak bir mutabakata vardıklarını açıklamışlarsa da o günden beri ilişkiler bozulmaya devam etmişti. Bu nedenle bütün dünya, bu ilişkilerin Blinken ziyaretinden daha soğuyarak mı yoksa biraz yumuşayarak mı çıkacağını merak ediyordu. Üstelik Blinken, son beş yıldır Pekin`e giden ilk Amerikan Dış İşleri Bakanı olacaktı!

Burada şuna da dikkat çekelim: Dünya pürdikkat Blinken ziyaretine odaklanmışsa da Batı’da ve Çin’de kimse ciddi bir sonuç beklemiyordu aslında. Bali’de geçen yıl Biden ve Şi, en azından asgari bir temelde ilişkileri sürdürmek ve istikrarı korumak konusunda anlaşmamış olsalardı, Blinken’ın ziyareti gerçekleşmeyebilirdi de. Beyaz Saray görünüşte, Blinken’ı Bali mutabakatını ilerletmek amacıyla gönderdiğini söylüyordu.
Pekin görüşmelerinden sonra taraflar son aylarda dibe vuran ikili ilişkilerde istikrarı korumak, kalıcı kılmak ve görüşme yollarını açık tutmak konularında mutabakata vardıklarını açıkladılar.

GÖRÜŞME SONRASI İLK
DEĞERLENDİRMELER

Biden, görüşmenin hemen sonrasında pazartesi günü “Çin ve ABD doğru yolda.” şeklinde bir açıklama yaptı. Çin-ABD ilişkileri “rayına giriyordu” Biden`a göre. Blinken da dönüşünde, Pekin’in yıllardır “İki ülke de hem karşılıklı rekabet hem de barış içinde yaşayabilmeli.” sloganına atıfta bulunarak şöyle dedi: “Ekonomik rekabet çatışmaya dönüşmeyecek.” Beyaz Saray’a göre, Bali mutabakatı ruhunda geçen Blinken ziyaretiyle bundan sonra ABD ve Çin arasında sorunlu konularda çok daha fazla temas kapısı açılmıştı.
Pekin ziyaret sonrası, ABD`nin şimdiye kadar normalde her iki ülke için de yararlı olabilecek birçok konuda ortak iş yapma imkânını bloke ettiğini tekrar hatırlattı ama bu ziyaretin bunun önünü açabileceğini de vurguladı. Eğer Blinken’ın vaatlerini Washington gerçekten uygularsa, bazı güncel ve pragmatik konulara teknik çözümler bulmanın yolu görülmüştü. Bu durumda önümüzdeki kasım ayında APEC Zirvesi’nde Biden-Şi zirve toplantısı beklenebilirdi. Pekin ayrıca ziyaretin olumlu havasının, gergin Japon-Çin ilişkilerinin rahatlayacağı olasılığıyla Japonya’yı da memnun ettiğine dikkat çekti. Tayvan meselesinin Çin’in iç meselesi olduğunu, ABD`nin her resmî açıklamasında bu durumu tanımasına rağmen pratikte Tayvan’ı “Çin’i kuşatma” politikasının bir parçası olarak kullanmayı yoğunlaştırdığını vurguladı.
Pekin ayrıca Blinken ziyaretiyle, bir yıldır dibe vuran ABD-Çin ilişkilerinin yumuşaması ihtimalinin özellikle Avrupa’ya rahat nefes aldıracağını da açıklamasına ekledi. Çünkü ABD onları hiç de istemedikleri bir “Çin karşıtı” cephede mevzilenmeye zorluyor, baskı yapıyordu.

AVRUPA’YI ÇİN KARŞITI
MEVZİYE ZORLAMAK MI?

Bu doğrudur. Özellikle Almanya ve Fransa’nın (İtalya da dâhil) etkisiyle Brüksel, son altı aydır Çin’e tekrar yaklaşmada önemli adımlar attı. Scholz ve özellikle Macron’un geçen aylarda büyük iş heyetleriyle yaptıkları devasa Pekin ziyaretleri, Washington`da çaresizlikle karışık müthiş bir stres doğurdu. Zaten Blinken ziyaretinin, sessiz sedasız ve alelacele planlanması, asıl bu nedenden kaynaklandı.
Aydınlık’ta nisan ayındaki yazılarımda, Macron’un Pekin ziyareti sonrası yaptırımlar nedeniyle telaşa kapılan Biden hükûmetinin, Avrupa’yı zor ve propagandayla Çin’den uzaklaştırma politikasının tutmadığını artık anladığını ve önünde iki seçenek kaldığını vurgulamıştım: ya Avrupa’nın peşine takılarak süreçten tecrit olmamak ve sürecin içine girerek etkili olmaya çalışmak ya da Çin-Avrupa ekonomik yakınlaşmasına karşı baskı jargonunu devam ettirerek yalnız kalmak!
Biden galiba ilkini seçiyor! Geçen yazdan beri küresel planda ve küresel platformlarda şöyle diyordu Amerikalılar: “Çin, Ukrayna konusunda Rusya’ya karşı net tavır almadıkça ve desteğini sürdürdükçe, Avrupa’nın Çin’le ekonomik ilişkileri sürdürmesi, Rusya’ya karşı mücadelemizi zayıflatır ve ayrıca Avrupa’yı Çin’e bağımlı kılar.” Ama Blinken’ın bu Pekin ziyaretinin öncesindeki günlerde, bu jargon değişiverdi! Şunu demeye başladılar şimdilerde: “Hiçbir ülkeyi bizim yanımızda taraf tutmaya zorlamıyoruz.” Yani Brüksel-Pekin ticaret ve yatırım ilişkilerini, bundan böyle Pekin’in Kremlin’e karşı tavrına endeksli kılmayacakları anlamına geliyordu bu yeni cümleleri! Görünüşte olsa da!
Ayrıca Trump döneminden beri süren “ticaret savaşı”, ABD ekonomisine ve firmalarına zarar veriyor. Amerikan firmaları yaptırımların iptali için Biden hükûmetine gidip lobi yaparlarken, Amerikalı akademisyenler ve bazı politikacılar da Beyaz Saray’ı Çin’le ilişkileri gözden geçirmeye davet ediyorlar.
Çin bu gelişmeyi değerlendirerek yaptırımların mantıksız olduğunu vurguluyor ve iptalini istiyor. Örneğin, tıp dünyasında güçlü ağrı kesici olarak kullanılan, aynı zamanda da uyuşturucu olan Fentanil’in dört yıldır Çin’den ithal yasağının kaldırılması. Eğitim ve kültür alışverişlerinde vizelerin kaldırılması ve buna benzer daha başka birçok örnek…
Blinken ziyaretinin Japonya, Avrupa ve hatta Çin üzerindeki rahatlatıcı etkilerine hatta Pekin’in ABD ile olan ilişkilerini ekonomik açıdan stratejik anlamda düzeltmeye her zaman istekli olduğunu bir kez daha vurgulamasına rağmen Çin hükûmeti fazla ümitli değil.


PEKİN YOLCULARINDAN DIŞLANMAMA ÇABASI

VE KAMUOYU TAKTİĞİ

Çin hükûmeti, Blinken döndükten sonra ABD liderlerinin görüşmelerdeki tavırlarından ziyade kendilerini ancak ABD devletinin pratikte atacağı somut adımların inandırabileceğini tekrar dile getirdi. Blinken’ın gönderilmesinin, ileride küresel kamuoyunda Pekin’i “barış ve diyalog istemeyen suçlu” durumuna düşürmeyi amaçlayan bir taktik olabileceğini hatırlattı!
Örneğin Blinken daha Pekin’e uçmadan önce Çin Dış İşleri Bakanı Qin Gang ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında Gang, “ABD Tayvan konusunda Çin’in iç işlerine karışmaktan vazgeçmediği sürece ziyaret verimli olamayacaktır.” diyor. Amerikan tarafı daha şimdiden bu sözlerin Çin’in barış ve diyalog yanlısı olmadığını gösterdiğini iddia ediyor!
1 trilyon dolara yaklaşan Avrupa-Çin ticaret hacmi Brüksel’e yeni seçenekler sunarken, Washington da bunu engelleme çabasında eli boş durmamalıydı tabii ki! Onlar da Blinken hamlesini devreye soktular. Ancak daha ziyaretin üzerinden çok az zaman geçmesinin ardından Biden’dan, “Çin Küba`da askerî eğitim merkezi kuruyor.” suçlaması ve şiddetli kınaması geldi! Çarşamba günü Kaliforniya’daki konuşmasında da Çin’in bir casus balonunu vurdurtarak düşürdüğünü tekrarladı ve ekledi: “Diktatörler için utanç verici!”