Bozguncu bildirinin temelindeki gerçekler

Aydınlık ve Ulusal Kanal'ın çabalarıyla, 104 emekli amiralin bildirisine önderlik eden Ergun Mengi'nin GİF (Global İlişkiler Forumu) üyesi olduğu ve bu örgütün de ABD merkezli CFR (Dış İlişkiler Konseyi) ile bağlantısı ortaya çıktı. CFR çeşitli ülkelerde kurduğu konseylerle örgütleniyor. Bu konseylerin toplandığı merkez, CFR'ye bağlı Consil of Consils (CoC-Konseyler Konseyi)'tir. GİF, işte bu merkeze bağlıdır ve CFR'nin Türkiye şubesidir. Şimdi kamuoyumuzun oldukça aydınlandığı bu bilgilerden sonra biraz daha derinlere inelim. Böylece 104 imzalı bozguncu bildirinin gerçek sahibini ve amacını daha iyi kavrayacağız.

Önce şu GİF'i biraz daha tanıyalım. GİF'in kuruluşu doğrultusunda ilk adım 1999 yılında atıldı. CFR'nin kurucusu, dünyanın en zenginlerinden David Rockefeller, 1999 yılında Koç Müzesi'nde Koç Grubu'nun davet yemeğine katıldı. Rockefeller burada Rahmi Koç'un CFR'nin Dış İlişkiler Uluslararası Grup Üyeliği'ne alındığını açıkladı ve kendisine madalya taktı. Rahmi Koç bu tarihten sonra yıllarca CFR'de yöneticilik yaptı.

CFR'nin Türkiye'de yerel Konsey çalışmaları ise, 2008'de başladı. 40 kişiden oluşan seçkin bir grup, Rahmi Koç başkanlığında GİF'in temellerini attı. 11 Mayıs 2009'da GİF resmen kuruldu.

GİF'in kurucularını ve üyelerini, başta Koç ve Sabancı olmak üzere, Türkiye'nin büyük holdinglerinin temsilcileri; Koç, Sabancı, Boğaziçi, ODTÜ, Bilkent ve Özyeğin üniversitelerinin rektör, dekan ve hocaları; büyük bankaların temsilcileri ve emekli subaylarla, devlet görevlileri oluşturuyordu. İşte önce GİF'in kurucu üyelerinin bazıları:

Piraye Antika (HSCB Genel Md.), Pekin Baran (Armatör), Edip Başer (e. Orgeneral), Aslı Başgöz (White&Case Hukuk Şti. Türkiye sorumlusu), Feyyaz Berker (Tekfen Holding YK. Bşk.), Hanzade Doğan Boyner (Doğan Gazetecilik YK. Bşk. Vekili), Yılmaz Büyükerşen (Eskişehir Bld. Bşk.), Yavuz Canevi (TEB YK. Bşk.), Hikmet Çetin (e. Dışişleri Bakanı), Hasan Çolakoğlu (Çolakoğlu Holding YK. Bşk.), Salim Dervişoğlu (e. Oramiral / e. Deniz Kuvvetleri Komutanı), Ömer Dinçkök (Akkök Grubu YK. Bşk.), Ali Doğramacı (Bilkent Üniversitesi Rektörü), Turgay Durak (Koç Holding CEO Vekili), Bülent Eczacıbaşı (Eczacıbaşı Holding YK. Bşk.), Vili Kamhi (Profilo Holding), Rahmi Koç (Koç Holding Şeref Bşk.), Sönmez Köksal (e. MİT Müsteşarı), Altan Öymen (e. Turizm Bakanı), Ersin Özince (Türkiye İş Bankası Genel Md.), İlter Türkmen (e. Dışişleri Bakanı), Rona Yırcalı (DEİK Bşk.), Volkan Vural (e. Büyükelçi).

GİF üyelerinin bir kısmını ise şu isimler oluşturuyordu: Bekir Ağırdır (TESEV Yönetim Kurulu üyesi ve KONDA Araştırma Genel Md.), Leyla Alaton (Alarko Holding Yönetim Kurulu üyesi), Mehmet Yiğit Alpogan (e. MGK Sekreteri), Mehmet Ali Bayar (Demokrat Türkiye Partisi e. Genel Bşk.), Emin Murat Bilgel (e. Deniz Kuvvetleri Komutanı), Tayyibe Gülek Domaç (Bilderberg üyesi), Salim Dervişoğlu (e. Deniz Kuvvetleri Komutanı), Murat Ülker (Ülker Holding), Yaşar Yakış (e. Dışişleri Bakanı), Durmuş Yılmaz (Merkez Bankası e. Bşk., şimdi İP milletvekili).

Ayrıca, GİF'in bir de kurumsal üyeleri var. Bunların bazıları ise şunlar: Citibank, Anadolu Sigorta, Borusan, Denizbank, İNG, İş Bankası, İş Yatırım, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, General Sigorta, Vodafone, Siemens, Deloitte, Oracle.

GİF'i daha iyi tanımak için 2010'dan beri yoğun bir şekilde sürdürdüğü etkinliklerine bakmakta yarar var. GİF bu tarihten beri, dünyaca ünlü çeşitli NGO'ların (STK'ların) temsilcilerinin; Türkiye'den ve çeşitli ülkelerden devlet yetkililerinin, büyükelçilerle, özellikle ABD üniversitelerinden yetkililerin ve hocaların, zaman zaman da başta CFR'nin yayın organı Forreign Affairs'ten olmak üzere çeşitli yayın organlarından gazetecilerin katıldığı paneller, konferanslar vb. düzenliyor. Bu sayısız etkinlikten en dikkat çekici biri, Consil of Consils'in 8. Bölgesel Konferansı. Bu konferans 2015 yılında GİF'in evsahipliğinde yapıldı. Gladyo örgütlenmesi CFR'nin yıllık konferansları bizzat CFR tarafından düzenlenirken, bölgesel konferanslar CFR üyelerince gerçekleştiriliyor. İstanbul'da yapılan 8. Bölgesel Konferans'ta da, bölgesel önemi olan konular, tabii özellikle PKK-YPG'ye verilen destek, Batı Asya ve Kuzey Afrika'daki gelişmeler ele alındı. Ayrıca, Ukrayna'daki son durumla, Avrupa'nın geleceği tartışıldı.

Bütün bu etkinliklerde konuşulan konuların özetini, sayın Şükrü İzmirlioğlu arkadaşımız USMER İstanbul Komisyonları'na gönderdiği bir mesajla duyurdu. Şöyle diyordu İzmirlioğlu: "GİF üyeleri Türkiye ve NATO arasındaki S-400 krizinin nasıl aşılacağına ilişkin bir makale yayınlamışlar. Makalenin linki bir kaç gün önce GİF'in sayfasında vardı ama 104 amiral bildirisinin ardından çıkan tartışmalardan sonra kaldırılmış. Makalenin linki GİF'in Twitter hesabında halâ duruyor.

"Makalede S-400 krizinin çözümü için 'dahiyane' bir öneri var. Özetle; 'Türkiye S-400'leri aktivite etmeyeceğini taahhüt ederse, bunun karşılığında da ABD Türkiye'yi F-35 Programı'na geri alır ve yaptırımları kaldırırsa bu iş çözülür' diyor."

CFR NEDİR?

Şimdi biraz da GİF'in bağlı bulunduğu CFR'ye mercek tutalım.

CFR, ABD Derin Devleti Gladyo'nun operasyon merkezi NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı'nın (ACT) yan kuruluşu. Aynı zamanda bu kurumun psikolojik savaş merkezi.

CFR'nin Başkanı, eski ABD Başkanı George Bush'un yardımcılığını yapmış Richard Nathan Haas. CFR'yi tanımak için bazı üyelerini sıralamak yeterlidir. İşte o üyeler: George Bush, Condelezze Rice, Angeline Jolie, Madeline Albright, Brzezinski, Jimmy Carter, Dick Cheney, Bill Clinton, Henry Kissinger, Robert Mc Namara, Colin Powell... Yani 50 yıldır ABD'yi yöneten başkanlar ve onları da yöneten Derin Devlet'in has elemanları.

Ama yine de bunların yanı sıra öne çıkan iki ismi vurgulamakta yarar var: CFR'nin Danışmanı Henri Barkey ve Batı Asya ve Türkiye uzmanı, Foreign Policy'nin yazarı Steven Cook.

Bunların marifetlerine geçmeden önce, CFR'yi daha iyi tanımak için Steven Cook tarafından kaleme alınan, CFR'nin 13 Kasım 2018 Türkiye Raporu'na göz atmakta yarar var. Rapor özetle;

1. ABD'nin Türkiye ile stratejik ortaklığı bitti. Türkiye artık ABD'nin hasmı ve rakibi.

2. Türkiye F-35 Projesi'nden çıkartılmalı ve Suriye'nin kuzeyinde YPG ile çalışmaya devam edilmeli.

3. Türkiye'nin Rusya'dan S-400 alması, ABD ile farklılıklarının en önemlisi.

Önceki gün Ulusal Kanal Ana Haber Sunucusu, arkadaşım Teoman Alili, Steven Cook'un 104 imzalı bozguncu bildirinin yarattığı ortamla ilgili açıklamasını okuyordu: "Bu bildiri hükümetle laikler kavgasının başlangıcıdır." Ne Teoman şaştı, ne de ben şaştım. Tam da Cook'tan beklenen açıklama. Adamlar zaten tezgahı kurmuş ve pususuna yatmış. O bildiriye imza atanlar düşünsünler ve görsünler bu gerçeği.

Cook bu bildiriden çok daha önce bakın ne bildiriler çıkartmış:

"Türkiye artık olması gerektiği gibi bir ortak değil." (S-400'lerden sonra CNN'e. Temmuz 2019)

  • "Erdoğan Türkiye'yi otoriterleştirdi. Tayyip Erdoğan TRT ve AA'nın darbeciler tarafından işgalini, otoriterleşmenin politik bir aracı haline getirdi." (15 Temmuz darbe girişiminden sonra The Atlantic dergisine. 23 Temmuz 2016)
  • "Türk Halkı sevinç duyacağı yerde, darbenin Erdoğan'ı görevinden uzaklaştırma girişimine öfkelendi." (15 Temmuz'dan sonra, Forreign Affairs'e. 20 Temmuz 2016)
  • "Kürtler erken bir tarihte bağımsızlık kazanacak." (Washington'da düzenlenen bir seminerdeki sözleri. Temmuz 2014)
  • "Türkiye Stratejik müttefiklik perspektifinden uzaklaştı. Ancak Haziran 2019 Seçimleri'nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı Ekrem İmamoğlu'nun kazanması, Türkiye demokrasisi adına umut verici bir gelişme." (CFR'nin düzenlediği paneldeki sözleri. 26 Temmuz 2019)
  • Henri Barkey'i ise konuşmaya değmez. Hayatı boyunca Türkiye düşmanlığına kilitlenen bu Gladyo elemanı, en son 15 Temmuz Fetullahçı Gladyo darbe girişiminin örgütleyicisi olmak suçundan Türk yargısı tarafından aranıyor ve kaçak durumda.

CFR'NİN TEMELİ

Şimdi CFR ve CoC'dan biraz daha derine inelim.

Kurucusu Rockefeller olan CFR'nin mülkiyeti bir süre sonra silah şirketi Raytheon'a devredildi. Aslında buna, "Raytheon-Lockheed Martin ortaklığına devredildi" de diyebiliriz. Yani ABD'nin ve dünyanın en büyük iki silah şirketi. Silah şirketleri ve psikolojik savaş merkezi..."Ne alâka" denebilir. Çok ilgisi var. İşte tam da ABD Derin Devleti'nin 90'lardan sonra uyguladığı asimetrik savaşın temel kuralı bu; sert güç ve yumuşak gücün eşgüdümüyle yürütülecek bir savaş.

ABD Derin Devleti Gladyo'nun operasyon merkezi Virginia'daki NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı(ACT)'dır. NATO 90'lardan sonra yeni stratejik dönüşümünü "yumuşak güç" ilkesine dayandırıyor. Açalım; "Dünya kamuoyunu ikna etmek, zihinleri etkilemek ve örnek ülkeler yaratmak." Bu faaliyeti propaganda araçları ve özellikle STK'lar üzerinden yürütüyorlar ve adına kamu diplomasisi diyorlar. Yani Gladyo'nun 40 yıldır bildiğimiz psikolojik savaş merkezini, örgütlü mücadeleyle güçlendiriyorlar. 2010'dan sonra ACT'de Kamu Diplomasisi Merkezi kuruldu. ACT bu amaçla NATO üyesi ülkelerdeki üniversitelerle ilişki geliştiriyor.

Bu noktada temel bir değerlendirme yapalım: Demek ki, 90'lardan itibaren Gladyo Merkezi'nin dünya çapında askeri, ekonomik, siyasi vb. her alanda stratejisinde bir değişikliğe gidildi. Askeri alanda; Asimetrik-Siber Savaş ön plana geçiyor. Ekonomide; IMF ve uluslararası sermaye üzerinden, ülkeleri işbirlikçileriyle yönetme döneminden Mafya-Gladyo Sistemi'ne geçiliyor. Psikolojik savaşta ise, genel propaganda ve ajitasyon döneminden, Kamu Diplomasisi'ne transfer ediliyordu.

"Geleneksel Diplomasi", devletler arası ilişkileri ifade ediyordu. Ama Kamu Diplomasisi doğrudan halkları hedef alıyor. Kamu Diplomasisi'ne "Akıllı Güç Stratejisi" de diyorlardı ve bunu, "sert ve yumuşak gücün sentezi" olarak tanımlıyorlardı. "Sert güç", Gladyo Merkezi'nin kumanda ettiği askeri ve ekonomik güçmüş. Bundan sonra bu gücü, "insanlara seslendikleri yumuşak güçle" birleştireceklermiş. Gördünüz mü, silah şirketleriyle CFR nasıl da birlikte çalışırmış.

Şimdi biraz da Raytheon'u tanıyalım. Her şeyden önce, Patriot füze sisteminin üreticisi olarak bilinen bir silah şirketi ve bu konu Türkiye'de de çok tartışıldı. En kritik tartışma, 2009'da başlatılan Türkiye'nin füze ihalesinde aldığı tutum konusunda oldu. 4 milyar dolarlık bu ihaleyi kaybetmesinin ardından, Raytheon'un sahibi olduğu CFR üyeleri ayağa kalktı.

Türkiye'nin 2009'da düzenlediği Uzun Menzilli Hava Savunma Sistemi alımına ilişkin ihaleye, Amerikan Raytheon-Lockheed Martin Konsorsiyumu, Rus silah şirketi Rosoboroneksport, Eurosam Fransız-İtalyan ortaklığı ve Çin şirketi CPMIEC katılmıştı. İhaleyi Çin şirketi kazandı.

Patriotların üreticisi Raytheon, Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın açtığı ihalede 4 milyar dolar maliyet önermiş, Türkiye'ye teknoloji transferini reddetmişti. Bunun üzerine hükümet, ihaleye 500 milyon dolar daha az teklif veren, üstelik teknoloji transferini kabul eden Çin şirketi CPMIEC'den yana ağırlığını koymuştu. Çin şirketinin ihaleyi kazanmasında teklifinin yüzde 50'den fazla yerli sanayi katılımını içermesi ve teklif fiyatını 3,44 milyar dolar vererek maliyet avantajı sağlaması etkili olmuştu.

İhaleyi kaybetmesinin ardından Raytheon Şirketi Türkiye karşıtı kampanyaya girişti. İhalenin kaybedildiği gün şirket yetkilisi Mike Doble, "Türkiye'yi Suriye'ye karşı Patriot füzelerinin koruduğunu" söylemiş, ihalenin kendilerine verilmemesiyle ilgili olarak da, "Türkiye'den açıklama bekliyoruz" demişti.

Raytheon yetkililerinin ardından, Amerikan - İsrail çıkarlarını savunan gazetelerinin Türkiye'yi topa tutması dikkat çekti. Financial Times 20 Ekim 2016’daki haberinde, "Türkiye'nin füze ihalesi nedeniyle, 61 yıldır üyesi olduğu Batı'dan kopacağını" ileri sürdü. Financial Times, "Türkiye'li bazı yetkililerin, El Kaide'nin uzantısı El Nusra'yı övdüğünü ve El Kaide'ye destek verdiğini" de vurguladı.

Daha sonra CFR önderliğinde Türkiye'ye karşı kampanya başlatıldı. Bu kampanyada MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın İsrail'e hedef gösterilmesi dikkat çekti. Wall Street Journal'da Hakan Fidan aleyhine yayınlanan haberin ardından, Washington Post yazarı ve CFR üyesi David Ignatius 17 Ekim 2016'da yayınlanan yazısında, "Hakan Fidan'ın, Türkiye topraklarında İsrail'e çalışan İran'lı ajanları İran istihbaratına sattığını" ileri sürdü.

Steven Cook boş durur mu? "Türkiye'nin yaptıklarına bakınca, bunun neresi 'model ortak'? Obama bu Türkiye'ye nasıl müttefik olarak davranabilir" diyordu.

Çin şirketiyle yapılan anlaşma 2015'te iptal edildi ve 2017-18'de Rusya'dan S-400 füzeleri için 2 milyar 500 milyon dolarlık anlaşma yapıldı.

Bütün bu gelişmelerden sonra Trump, başkanlığı döneminde, "Türkiye bu olayda suçsuz. Patriotları vermeyerek hata yaptık" diyordu. Bugünkü Başkan Biden'in Savunma Bakanı, Raytheon'un da yönetiminde yer almış Lloyd Austin ise, "Patriotların S-400'lerin en büyük rakibi olduğunu" söylüyor, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ise, "Sözde müttefik Türkiye, S-400 konusunda ısrar ederse, daha fazla yaptırımlar gelecek" diyordu.

Bu kararlı duruşumuzdan sonra ABD, Türkiye'yi F-35 Projesi'nden çıkardığını ve bundan sonra Türkiye'ye Patriot verilmeyeceğini açıkladı. Türkiye'nin Lockheed Martin'e ait F-35'lerin proje ortağı olduğunu ve bu konuda büyük yatırımlar yaptığını da hatırlatalım. Yani bu kararı alan ABD şimdi Türkiye'ye borçludur ve bunun hesabını verecektir.

Raytheon üzerinden ABD'yle ilişkilerimizde en dikkat çekici noktalardan biri de şu; ABD'deki FETÖ örgütlenmesi. Raytheon bu örgütlenmedeki rolüyle dikkat çekiyordu. En başta, Raytheon içinde bir sürü Fetullahçı bulunuyor ve bu şirket Gülen okullarına sürekli bağış yapıyordu.

Sadece Raytheon'un Araştırma bölümünde görev yapan Dr. Yalçın Ayaslı'nın hikayesi bu ilişkiyi açıklamaya yeter. Dr. Ayaslı Türk Kültür Vakfı'nın (TCF: Turkish Cultural Foundation) ve Amerika-Türk Koalisyonu'nun (Turkish Coalition of America) kurucusu ve başkanıdır. Aynı zamanda Dünya Türk İş Konseyi Yüksek İstişare Kurulu üyesidir.

Bu ismi tanıtmak için sözü, o tarihlerde Sabah Gazetesi'ndekk yazısıyla Mahmut Övür'e ve Takvim'deki yazısıyla Ergün Diler'e bırakalım. Mahmut Övür 23 Ağustos 2016 tarihli yazısında Ayaslı'yı şöyle tanıtıyordu: "Önceki gün MHP'li 12 siyasetçiye yapılan kaset komplosunda adı geçen Bora Jet Firması'nın sahibi İbrahim Faruk Bayındır'ın sır dolu iş yaşamını anlatmış, iki ilginç isimden söz etmiştim. Biri ABD'de yaşayan Dr. Yalçın Ayaslı, diğeri de İbrahim Koca. Bu üç ismin iş ortaklıkları var ama görünen başka bir ortaklıkları daha var: FETÖ lideri Gülen'le ilişkili olmaları. Ayaslı, bugün en büyük gelirini Boeing ve NASA'ya sattığı patentlerden sağlıyor. Türkiye'deki yatırımları arasında Nar Firması ve Bora Jet de var. Ayaslı'nın Bora Jet'te ortaklık yaptığı iki isim İbrahim Faruk Bayındır ve Av. Halil İbrahim Koca. İkisi de FETÖ soruşturmalarından aranıyor."

Ergün Diler ise 2 Eylül 2016 günlü yazısında Ayaslı hakkında şunları yazıyordu: "MHP kasetleri bazı gazetecilerin içinde yer aldığı bir kumpastı. Faruk Bayındır önemliydi ama, asıl önemi, büyük ortak Yalçın Ayaslı'dan kaynaklanıyordu. Yıllardır Cemaat'la yan yana duran Habertürk bile bu Bayındır'in satın aldığı jeti haber yaptı. Jet Türkiye'de kimsede yoktu. Parayı verenin Bayındır olduğu yazılıp çizilse de patron Yalçın Ayaslı'ydı. Bayındır ile Ayaslı Tarkim Havacılık'ta ortaktı. Daha sonra da şimdiki Bora Jet'te. Uçaklar garip bir şekilde peşin parayla alınıyordu. Yalçın Ayaslı gerçekten özel bir isimdi. Dünyada belki de Obama ile en sık görüşen tek Türk'tü. Ortağı Faruk Bayındır gizli sandığı toplantılarda 'MHP'yi devirdim. Kimse artık önümde duramaz' diyordu. Faruk Bayındır ile Yalçın Ayaslı ortak olunca, Cem Uzan'ın sahip olduğu hangara çöktüler...17-25 Aralık operasyonu başlayınca bazı işadamları Faruk Bayındır'i arayıp jetlerini hazır tuttu, 24 saat. Atatürk Havalimanı'nda en özel hangar Bayındır ve Ayaslı'nındı. Çok özel misafirler kayıtsız bir şekilde buradan uçağa biniyor ve istedikleri yerlere gidiyordu. Çoğu yabancıydı. Yalçın Ayaslı'nın kurduğu TCF'nin başındaki G.K isimli şahsın eşi CIA ajanı. Bizlerin bilmediği Amerika-Türkiye arasında muazzam bir hat var. Büyük planın içindekiler para sahipleri. İstanbul'un Orta yerinde, dünyanın merkezinde Atatürk Havalimanı'nda karargah kuruldu. Kimselerin giremeyeceği kapıların arkasında özel sır dolu toplantılar yapıldı."

Yalçın Ayaslı TCF aracılığıyla, Koç Üniversitesi, Vehbi Koç Araştırmalar ve Uygulamalar Merkezi (VEKAM)'yle ve Sabancı üniversitesi'yle işbirliği halinde sergiler açtı, etkinlikler düzenledi.

FETÖ örgütlenmesi üzerinden, ABD'nin tüm eyaletlerinde yüzlerce vakıf, dernek kurdu. Bunları New York'taki Ortak Değerler Birliği ile Washington'daki Türk Amerikan Birliği adlı kuruluşlarda topladı. Bunlar ABD yetkilileriyle, Kongre üyeleriyle ve işadamlarıyla sürekli ilişki halindeydiler. ABD'nin Fetullah Gülen'e verdiği bütün desteğine rağmen, Türkiye'deki FETÖ operasyonlarından sonra dağılma sürecine girdiler.

İşte GİF budur değerli okurlar. Özetle:

GİF=CFR=ACT=GLADYO.

Bu Merkezin Doğu Akdeniz'den, Ege'den, Karadeniz'den Türkiye'yi kuşattığı ve krizin Ukrayna'da yoğunlaştığı bugünkü koşullarda bu bozguncu bildiri rastlantı değildir. Ve kuşkusuz yukarıdaki denklem içinde görevli olanlar tarafından hazırlanmıştır. İçimizde fitne ve bölünme yaratmayı, TSK'ni zaafa düşürmeyi hedefleyen bu bildiriye imza atanların ve bildiriyi destekleyenlerin tekrar tekrar düşünmesi dileğiyle.