Çin’le askeri ilişkiler bildiğimiz gibi değil

İlker Başbuğ, Bilgin Balanlı ve Kadir Sağdıç.

3 Türk generalin Çin seyahatine devam.

***

Önce: 24 yıl geriye gideceğiz.

Tarih: 1992. Yer: Moskova.

Sovyetler henüz dağılmış. Merkezi devletin adı artık Rusya Federasyonu’dur.

Hava Pilot Albay Bilgin Balanlı: Moskova’da kıdemli ataşe.

Çin askeri ataşesi kapısını çalar bir gün.

Önerisi: Ataşelerin bir Çin seyahati yapması. Aileleriyle birlikte.

Seyahate farklı ülkeler katılır. Avrupa, Asya ve Latin Amerika’dan. Organizasyonu Albay Balanlı yapar. Çin tarafının tercihi öyledir çünkü.

***

Çin niçin Türk ataşeyi tercih etmiştir?

Balanlı’ya sordum. Cevabı: “Benden önce kurulmuş bir ilişkiydi ve iyiydi. Çin tarafı Türkiye’ye önem veriyordu.”

Devletler arası ilişki iklimi kişisel alana da yansımış. Ataşeler ailecek de görüşürmüş.

Kayda geçiriyorum.

***

Malum: Balanlı, bugün emekli orgeneral. Son Çin seyahatine de katıldı.

26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Emekli Koramiral Kadir Sağdıç ile birlikte.

Çin tarafıyla toplantıda özel bir sunum yaptı.

Konu: Türkiye ve Çin askeri işbirliği. Kesin konuştu. Verilere dayanan.

Anladığım: Birinci el bilgiler.

***

Balanlı’nın sunumundan uygun olanları aktarıyorum.

Bir: Türkiye-Çin askeri ilişkileri hayli eski.

Karşılıklı heyet ziyaretleri 1985’te başlamış.

(Not: 12 Eylül askeri yönetimi henüz etkili.)

***

İki: Askeri heyet trafiği hep sürmüş. Karşılıklı olarak.

30 yılın bilançosu şöyle:

Türkiye’den Çin’e 18 heyet gitmiş. Katılan subay sayısı 200.

Çin’den gelen heyet sayısı ise 14. Çinli subay sayısı daha kalabalık.Tam 330.

***

Ziyaretlere, heyetlerin bileşimine bakıyoruz.

Turistik olmadığı kesin. Tanışma amaçlı da değil.

Belli ki: “İş” amaçlı. Ayrıntıya gireceğim.

***

Burada biraz duralım. Askeri ziyaret trafiğine ad koymaya çalışalım.

Denklemde üç ülke var.

Türkiye: Bir NATO üyesi.

ABD: NATO’nun en büyük ülkesi. Hatta “patron”u.

Çin: ABD’nin en büyük stratejik rakibi.

Türkiye’nin yaptığı: NATO’nun rakibiyle ortaklık kurmak.

***

Şimdi şu soru yerindedir: Türkiye-Çin askeri işbirliği hangi seviyede?

Orgeneral Balanlı ciddi bir asker. Özenli, dikkatli. Elbette ayrıntıya girmedi.

Dönüşte başka kaynaklarıma baktım.

Öğrendiklerimin özeti:

Genel durum: Türkiye ve Çin yakın işbirliği içinde. Özellikle askeri endüstride.

Öncelik: Füze sistemlerinde.

Biliniyor: NATO’da hiçbir ortağımız füze teknolojisi vermeye yanaşmıyor.

***

Anladığım: Çin ile yola çıkalı epey olmuş. Bazı aşamalar geçilmiş. Bilinenlerin ötesinde sonuçlara varılmış.

Mesela: Güdümlü roketlerde.

Güdümlü hassas mühimmatlarda.

Güdümlü füze başlıklarında.

Sonuç: Hava savunmasında sevindirici gelişmeler var. Türkiye kendi teknoloji havuzunu kurmaya başlamış.

Bu durumda: Ankara ne yapmış oluyor?

Adını koyalım: Türkiye, NATO’nun karşı mahallesiyle özel ilişki kurmuş

***

Bir hayıflanma: Türkiye eğer ABD’nin baskısını göğüsleyebilseydi...

Çin’le füze savunma sistemi ihalesini iptal etmeseydi...

Bugün: Türkiye havada daha “uzun menzilde” olacaktı.

Malum: Kasım 2015’te Antalya’da G 20 zirvesi yapıldı.

Barack Obama-Tayyip Erdoğan buluştu. Zirveden hemen önce.

Toplantı henüz bitmeden füze ihalesi iptal edildi (15.11.2015).

***

(Geçmiş notu: Erdoğan’a çok yakın bir kaynakla sohbet etmiştim.

Konu: Füze ihalesinin iptal hikayesi. Anlattıklarının özeti:

Çin Cumhurbaşkanı Şi Jinping önceden haber gönderiyor. Antalya’daki G 20 zirvesi öncesinde.

Diyor ki: Füzede imza atılacaksa geleceğim.

Kendisine tamam deniyor. Cumhurbaşkanlığı sarayında tören hazırlıkları yapılıyor.

Erdoğan’ın hissiyatı: Bütün dünyaya ilan edeceğiz. Neler yapabileceğimizi görsünler.

Kastettiği: Batılı ülkeler.

Sonuç? Maalesef yukarıda yazdığım gibi oldu.)

***

(Bir not daha: Erdoğan çevresindeki hava yine Avrasya yönünde.

Askeri endüstride iki ortak seçmişler: Rusya ve Çin.

Ayrıca: Çin ile tekrar temas kurulduğu anlaşılıyor. Uzun menzilli füze üretiminde.

Erdoğan cenahındaki niyet: Kaldığı yerden devam etmek.

Umarım: Bu kez “havuç” ya da “sopa” kazası olmaz.)

***

Son söz:

Bir: Son 30 yılda farklı hükümetler kuruldu. Sağ, sol, İslamcı bütün partiler iktidara geldi.

Aynı şekilde: TSK’da farklı komuta heyetleri görev aldı.

Şimdi anlıyoruz ki: Değişmeyenler içinde Türk-Çin askeri işbirliği de varmış.

Bakıyoruz: Askeri işbirliği istikrarlı şekilde artmış.

?Zaman zaman ivme kaybetse de süreç ilerlemiş. Uzun menzilli füzede stratejik işbirliğine dayanmış. Bunun bir anlamı olmalı.

Konu: Şu veya bu partinin özel programına bağlı gözükmüyor. Niyetler değil, şartlar konuşuyor.

Dünya şartları... Türkiye’nin ve Çin’in stratejik ihtiyaçları bir noktada buluşuyor. İki ülkeye diyor ki: İşbirliği yapın.

Siyasi heyetlere de düşen de belli: Stratejik mecburiyetlerin gereğini yapmak. Devam edeceğim...