Cumhur Protokolü üzerine

Pazar günkü yazımda Cumhur ve Millet ittifaklarının protokollerini karşılaştırdım. Çok söz, az değerlendirme aldım. Cumhur İttifakı’nın Atatürk’ün hedeflerine ve Türk Milleti’ne dayandığını ilan eden protokolüne karşı Millet Protokolü’nün Atatürksüz ve Türksüz haline ilişkin olarak, “biri yazmış, ama yazdıklarında samimi değil; öbürü yazmamış ama yazmadıklarına bağlı”şeklindeki değerlendirme çoktu ve en dikkat çekici olan buydu. Dikkat çekici, ama niyet okumakla sınırlı.

*

Cumhur Protokolü, AKP, MHP ve ekli BBP tarafından imzalanan seçim anlaşması, 4 Mayıs 2018 günü Yüksek Seçim Kurulu’na verilmişti. Bu anlaşma metninde dikkat çeken bir parça daha var. Sayın İsmet Eroğlu, katkılarıyla birlikte, Cumhur İttifakı’nın ‘vizyon’u diyebileceğimiz “o cümle üzerinde durmaya değer” dedi. Gerçekten de, herhangi bir ajitasyon metninde olsa üstünde durmaya gerek görmeyebilirdik. Ama bu, tarafları bağlayıcı bir hukuk-siyaset belgesi. Ayrıca ortaklar seçimi kazanacak olurlarsa, kuracakları iktidarın zihniyetini yansıtıyor, es geçilmemeli.

*

Cumhur Protokolü’ndeki o ifade şöyle:

“İttifakımız İ’la-yı Kelimetullah uğruna asırlarca dünya barışının ve adaletinin teminatı, İslam aleminin ve bütün mazlum milletlerin yegane ümidi olan Türkiye’yi küresel bir güç haline getirecek, 2053 ve 2071 vizyonunun altyapısını adım adım inşa edecektir.”

*

2053 vizyonu, Recep Tayyip Erdoğan tarafından 7 Mayıs 2013’te AKP Grup Toplantısı’nda açıklanmış. Bu tarih, İstanbul’un fethinin 600. yılı olduğu için seçilmiş. Zaman zaman dile getirilen bu vizyonun ne olduğunu anlatan bir belge yok.

2071 vizyonunun durumu da böyle. Yine Erdoğan tarafından 2012 yılında bu kez partisinin kongresinde dile getirilen bu hedefle ilgili olarak da herhangi bir belge, açıklama yok. Erdoğan’ın şu cümlesi vizyonun ne olduğunu tam olarak açıklamıyor, ama belki bir fikir verebilir: “2071’e, bininci yıl dönümüne Allah’ın izniyle, o zaman Türkiye Selçuklu’da, Osmanlı’da ulaştığı dereceye yeniden ulaşacak.” Artık bundan kim ne anlıyorsa o...

*

İ’la-yı Kelimetullah, Arapça bilmeyenlerden bazılarına, çoğu zaman yapıldığı gibi, dinî inanç göstergesi sayılıp sorgulanması bile gereksiz bir söz gibi gelebilir. Hatta o kadar gereksiz ki, aralarında “bundan rahatsız mı oldun, seni din düşmanı!”sözlerini savurmaya hazır olanlar bile var. Oysa bu terim, 2018 yılında yapılan bir seçimin hukuk-siyaset belgesine girmiş durumda. Burada kutsallık taşımıyor. Artık saf cinsten siyasal bir terim.

Terimin siyasal mücadele arenasına girişi, 1978 civarına rastlıyor. Taşıyıcısı, o zamana kadar bazı yazarlarca tarihsel inceleme aracı olarak kullanılan Türk-İslam Sentezi deyişine karşı çıkan ve bunun yerine “Türk-İslam Ülküsü demek daha doğru olur” diyen Ahmet Arvasi. Siyasallaştırdığı “İ’la-yı Kelimetullah için” ve “Nizam-ı Alem” terimleri, Muhsin Yazıcıoğlu eliyle şimdiki Büyük Birlik Partisi’nin (şimdi Cumhur Protokolü’nde ekli BBP’nin) siyasal programıyla zihniyetinin özeti.

*

Cumhur Protokolü, renksiz-ideolojisiz-siyasetsiz Millet Protokolü’ne göre, tartışmasız olarak renkli-ideolojili-siyasetli. Bu protokoldeki sorun, renklilikteki çokluk. Sorun, daha düne kadar Atatürk’e karşı rahatsız edici sözler sarf edip Türklükten rahatsızlık sergileyenlerin şimdi onlara yaslanmalarından ötede.

Bu protokolde büyük gövde AKP-fikri yok. AKP’nin fikri mi yok? Protokolde, küçük gövde MHP var mı; seçemedim. Ama, kendisi milletvekili adayı çıkaramayan ekli BBP zihniyeti, Arvasi esintisiyle tartışmasız ve baskın biçimde var.

Öyle görünüyor ki, Millet İttifakı gibi Cumhur İttifakı da, Türkiyelilik etiketi altında uzun yıllardır tehdit edilen Türkiye’de Türk Milletinin egemenlik hakkını savunmak için gerekli zihniyet gücünden yoksun.

Niyete sahip olabilirler; ama zihniyetler -bilinçler bulanık.