Ekonomi enflasyonist sürece girdi

Enflasyon, bir süreden beri Türkiye ekonomisinin odak noktasıdır ve olmaya da devam edecek gibi görünmektedir. Öte yandan, bütçe açığı da GSYİH’nın yüzde 5’ine yaklaşma eğilimine girmiştir ki tolere edilebilir açık oranı yüzde 3’ün altında olmalıdır. Bütçe açığını finanse edebilmek için kamu iç ve dış borçlanmaya gidilirken ekonominin bir takım riskler arz etmesinden dolayı yüksek faizle borçlanılmaktadır. Bunun sonucunda da kamu ve özel mal ve hizmetlerinin maliyetleri artarak fiyatlarına yansıtılmaktadır.

***

Öte yandan, küresel girdi fiyatlarının yükselmesi, ABD dolarının spekülatif hareketleri ve yurt içi döviz fiyatlarının yukarı yönlü hareketleri sonucu birçok mal ve hizmetin fiyatı bir süreden beri artış eğilimine girmiştir. Diğer yandan, fiyatlardaki bu artış eğilimlerini izleyen üretici ve tüketiciler, bazı mal ve hizmet fiyatlarının yükseleceğine yönelik beklentilere girdikleri de çeşitli anketlerden anlaşılmaktadır.

***

Beklentiler çok önemlidir çünkü bir ekonomi için olmayacağı oldurabilirler. Örneğin, bir ekonomide fiyatlar artmıyor hatta kıpırdanma dahi göstermiyor ama toplumda enflasyon beklentisi varsa genelde beklentilerden dolayı o ekonomide önünde sonunda enflasyon oluşur. Bu tür durumları inceleyip teori haline getiren İngiliz akademisyen J.M. Keynes enflasyonu belirleyen ekonometrik modellere beklentiyi de ekleyerek ekonomi düşünceler tarihine önemli bir katkıda bulunmuştur.

***

Geçen haftalarda bu köşede Türkiye ekonomisi için bir ekonomik modelin denklemi oluşturulduktan sonra çıkan sonuçlara dikkat çekilmişti. Bu denklemde üretici ve tüketici fiyatlarının birbirini yüksek yoğunlukta aynı yönde etkilediği ve döviz fiyatları ile üretici fiyatları arasındaki oluşan pozitif korelasyonun yanında belirli bir zaman gecikmesi ile tüketici fiyatlarının da bu iki veri ile artan bir korelasyona girdiğine işaret edilmişti. Devamında da politika faizleri ile piyasa faizleri zıt yönlere kaymaya başladığında bu ikisine, döviz fiyatlarının daha kısa bir süre içinde tepki vermeye başladığı anlatılmıştı. Aynı zamanda, üretici fiyatlarının da döviz fiyatlarına verdiği tepki süresinin kısaldığı ve tüketici fiyatlarının da üretici fiyatlarına daha kısa süre içinde tepki vermeye başladığı vurgulanmıştı. Kısaca, üretici fiyatları artınca, tüketici fiyatları artmakta ama son yıllarda daha kısa süre içinde birbirlerini etkilemektedir. Döviz fiyatlarındaki artışın da üretici ve dolayısıla tüketici fiyatlarını artık çok daha kısa sürede etkilediği görülmektedir. Eğer politika ve piyasa faizleri birbirlerini aynı yönde takip etmezse, zıtlaşırsa döviz fiyatlarının bu zıtlığa kısa sürede tepki verdiği gözlemlenmiştir.

***

Bu denklemin içine enflasyon beklentileri eklendiğinde daha ilginç bir sonuç çıkmaktadır. Yukarı yönlü enflasyon beklentilerinin hem döviz fiyatlarından hem üretici fiyatlarından etkilendiği; ayrıca, politika faizleri ile piyasa faizleri arasındaki zıtlaşmanın da beklentiler üzerinde ciddi etkileri olduğu görülmektedir. Enflasyondaki bu beklentilerin devam edeceği de anlaşılmaktadır. Keynes’in dediği gibi piyasalar aşağı yönlü fiyat hareketlerine, fiyatların düşmesine direnir ama yukarı yönlü fiyat hareketlere, fiyatların artmasına çok hızlı tepki verir ve uyum sağlar. Buradan yola çıktığımızda Türkiye ekonomisi, beklentilerden kaynaklanan bir enflasyonist sürece girmiş olabilir.

***

Bunun anlamı da son aylarda bazı mal ve hizmetlerde izlenen fiyat artışlarının önümüzdeki günlerde geçilecek normalleşme döneminde de devam edebileceği şeklindedir. Diğer bir deyişle, önümüzdeki aylarda bazı mal ve hizmetlere zamların yapılması gündeme gelebilir. Piyasada bazı fiyatlar artabilir. Enflasyon da beklentilerden dolayı biraz daha yukarıya ivmelenebilir.