Enflasyona temel çözüm ve yurt dışındaki altınlar

Önceki haftaki köşe yazılarından birinde üretici fiyatlarındaki artışın tüketici fiyatlarına henüz tam olarak yansımadığı ifade edilmişti. İlgili köşe yazısının sonuç bölümünde, “Üretici fiyatlarından kaynaklanan fiyat artışların tüketici fiyatlarına izdüşümü rakamsal olarak ... iki ayrı ekonomi modeli tarafından aşağı yukarı hesaplanıyor. Henüz bu rakamı paylaşmak için erken...” şeklinde bir ifade kullanıldıktan sonra bir de toplumda oluşan beklenti enflasyonun da ekonomi modeline katılması ile yıl sonu enflasyon oranının daha yüksek bir seviyede oluşması ihtimali vurgulanmıştı.

***

Ayrıca, bu köşede üç ay önce yazılan ilk yazılarda üretici enflasyonun tüketici enflasyonunu yoğun olarak etkilemesi ve üretici enflasyonunun döviz fiyatlarından birebir ve kısa sürede etkilenmesi açıkça anlatılmıştı. Hatta, Türkiye’de bu etkileşimi ilk ifade edenler arasındadır o yazılar...

TCMB’nin temmuz ayı anketlerinden birinde yıl sonu ABD doları için beklentilerin 8.99 TL’ye ve 12 sonraki beklentilerin de 9.23 TL’ye yükseldiği kamuoyu ile geçen hafta paylaşıldı. 2020 yılının temmuz ayında 6.87 TL olan 1 ABD doları, bir yıl sonra yüzde 25’in üzerinde artış göstererek 7.70 TL civarında seyretmektedir. Yıl başında da 7.44 TL’ye çıkan 1 ABD dolarının 2022 başında yüzde 20 artış göstererek 8.99 TL’ye çıkması beklenmektedir. Rakamlardan da anlaşılacağı gibi TL’nin döviz karşısında değer kaybı son 18 ay içinde sürekli yüzde 20’inin üstünde seyretmektedir ve 2022 yılı başına kadar seyretmeye devam edeceği anlaşılmaktadır. Böylece, dövizdeki bu süregelen yükselişin ara mal ithalatına bağımlı bir ekonomide üretici fiyatlarına ve bu köşede çeşitli ekonomi modellerin sonuçlarına bakılarak açıklandığı gibi belirli bir süre içinde tüketici fiyatlarına yansıması beklenmektedir.

***

Ancak, üretici ve tüketici fiyatlarına, 2021 ve 2022 yıllarında başka etkenler de yansıyacaktır. Yurt dışında gerçekleşen enerji-hammadde-gıda fiyatlarındaki artışlar da dövizin TL üzerindeki etkisine benzer şekilde önümüzdeki 12 ay içinde enflasyona yansımaya devam edecektir.

Bunun yanı sıra TCMB’nin anketlerinden de anlaşıldığı gibi toplumun beklenti enflasyonu da özellikle tüketici fiyatlarına yansıyacaktır.

Şunu tekrar etmekte yarar bulunmaktadır. Dövizden kaynaklanan ve üretici fiyatlarına yansıyan enflasyonun tamamı tüketici fiyatlarına henüz yansımamıştır. Toplumun enflasyona yönelik artış beklentileri de öyle...

***

2021 yılı sonuna kadar tekstilden beyaz eşyaya, inşaat melzemelerinden elektroniğe kadar çok geniş bir spektrumda mal-hizmetlerin fiyatları artmaya devam edecektir. Diğer bir deyişle, zamlar aralıklarla sürecektir. Bu durum muhtemelen 2022 yılının ilk yarısına kadar devam edecektir. Sonrasında devam eder mi sorusuna önümüzdeki ayların bu alandaki gelişmelerine göre yorumlanabilir şeklinde yanıt vermek mümkündür.

Ancak, mal-hizmetler daha ne kadar zamlanacak? Ya da genel mal-hizmet fiyatlarına ortalama yüzde kaç daha zam yapılır sorusuna yanıt yukarıdaki rakamlara bakılarak aşağı yukarı tahmin edilebilir...

***

TCMB’nin kamuoyu ile paylaştığı bir başka bilgi de TL’nin değerinin tüm zamanların en düşük seviyesine ulaştığı yönündedir. Bunun toplum için anlamı, satın alma gücünün çok ciddi bir oranda düştüğü ve geçmiş yıllara göre önemli ölçüde yoksullaşıldığıdır. 2017 yılı başına göre TL, reel olarak yani enflasyon vs.’den arındırılmış olarak yüzde 35’in üzerinde değer kaybetmiştir.

Bu noktada bazı neoliberal ekonomistler ihracat kabiliyetimiz artıyor diyebilir ama ithalata bağımlı bir üretim sisteminde ulusal paranın değer kaybı ancak sanayiciyi daha fazla döviz borçlusu yapar ve ekonomiyi döviz açığı-enflasyon-bütçe açığı sarmalına iter. Üstelik, ihracatta artış olsa da ithalattaki artışın yanında devede kulak gibi kalabilir.

***

Sorunun temel çözümünü tekrar etmekte yarar var: Ara malını ve teknolojisini kendi üreten ulusal bir üretim sistemini uzun dönemli planlamak ve bu plana göre teknoloji, sanayileşme ve kalkınma programları uygulamak...

***

Üç ay önce Sayın Recep Erçin, TC Merkez Bankası’nın yurt dışındaki altınlarının bir kısmının ülkeye geri getirme süreci konusunda ayrıntılı bilgi vermişti. Geçen hafta bu sürecin doğru olduğu resmi makamlarca kamuoyu ile bir ölçüde paylaşıldı. Yurt dışında bulunan bu altınların ülkeye getirilmesinin asıl nedeni de kamuoyu tarafından bir süre daha tartışılacak gibi görünmektedir. Ancak, dövizin kıt olduğu bu dönemlerde yurt dışındaki altınların ülke ekonomisine getirilip birçok açıdan garanti altına alınması bu sürecin sadece ekonomi açısından değil siyasi açıdan da ele alınmasına işaret etmektedir...