Enflasyonun üzerine petrol bombası düştü

Petrol fiyatları bu hafta başı itibarıyla 90 doları aştı. Bloomberg HT'nin haberine göre, "Petrol üreticisi ülkelerin oluşturduğu OPEC+ liderleri Suudi Arabistan ve Rusya'nın yıl sonuna kadar arz azaltımı uzatacaklarını ve küresel piyasayı sıkılaştıracaklarını duyurmasının ardından geçen kasımdan bu yana en yüksek seviyesine yaklaştı. ABD ham petrolü de salı günü yapılan açıklamaların ardından varil başına 87 dolar civarında işlem gördü."

Brent petrol fiyatına baktığımızda son altı ayda dalgalı bir seyir izlemesine karşın bunun son üç ayı yukarı yönlü oldu. Uluslararası Enerji Ajansı, küresel ham tüketimin rekor bir hızda ilerlediğini açıkladı. Ajans Başkanı Dr. Fatih Birol pandemiden çıkışla birlikte seyahatlerin yoğunlaşacağını bunun da akaryakıt talebini artıracağını daha önce duyurmuştu.

JEOPOLİTİĞİN BEDELİ

Talep yüksek seyrederken arz cephesinde ise Rusya ve Suudi Arabistan'ın başını çektiği ülkeler ilave petrol üretimine yanaşmıyorlar. Bu sayede fiyatlar dönem dönem yükseliyor. Yüksek seyreden petrol fiyatları enflasyonu tetiklerken, 100 dolarları aşan seviyelerin görülmemesi için ABD ve diğer hem büyük tüketici hem de üretici olan ülkeler ise stoklarını eriterek piyasa ihtiyacını karşılıyorlar. Uluslararası piyasalarda fiyatlar yüksek seyretse de Suudilerin Çin'e milli paralarla enerji ihraç etmesi bunun yanında Rusya'nın zaten Çin ile bu yöndeki ticaretine Hindistan'ı da eklemesi Asyalı güçlü alıcıların elini kuvvetlendiren gelişmeler. Avrupa ise tam aksi Ukrayna krizi ile birlikte Rusya'ya yönelik düşmanca politikası yüzünden adeta cezalandırılıyor. Avrupa çeperinde bir çevre ekonomisi olan Türkiye de her ne kadar Rusya yaptırımlarına katılmasa da Avrupa ve ABD politikalarından etkileniyor.

ERKAN'IN TAHMİNİ ŞAŞAR MI?

Seçimlerin ardından göreve gelen ekonomi yönetimi akaryakıtta sert vergi artışına gitti. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada akaryakıt fiyatlarının döviz bazında dünyanın gerisinde kalması buna gerekçe gösterilse de peşi sıra gelen zamların mal ve hizmetlere katlamalı etkisinin yeterince hesap edilemediği ağustos ayı enflasyonu ile görüldü. Enflasyonun yıllık bazda yüzde 58'i aşarak Merkez Bankası'nın yılsonu tahmininin şimdiden aşılmasına neden oldu. Yılın kalan dört ayında enflasyonist etkiler sönümlenirse ancak Hafize Gaye Erkan Başkanlığındaki Merkez'in tahmini tutabilir. Aksi halde piyasa ekonomistlerinin görüşüne göre enflasyon yüzde 65 civarında gelebilir.

ŞİMŞEK'İN HESABI SANKİ TUTMADI

Ekonomi yönetiminin akaryakıt zamlarını yaparken bunun katlamalı etkisini ve son altı aylık fiyat seyri ile jeopolitik gelişmelere bakıldığında küresel petrol fiyatlarının yukarı yönlü olduğunu hesap etmediğini düşünmeyiz. O halde burada ya bir beklenti ya da hesap hatası yapıldı.

Çünkü Merkez Bankası'nın aylık fiyat gelişmeleri raporuna baktığımızda şöyle diyor; “Akaryakıt fiyat artışları ulaştırma hizmetleri fiyatlarına hızlı şekilde yansımış, grup aylık enflasyonunda yüzde 27.62 ile 2003 bazlı TÜFE kapsamında hesaplanan en yüksek artış kaydedilmiştir... Ulaştırma hizmetleri fiyatlarında akaryakıt fiyatlarındaki sert artışa bağlı olarak aylık bazda yüzde 27.62 oranı ile 2003 bazlı endeksteki en yüksek artış kaydedilmiştir. Bu gelişmede, yönetilen-yönlendirilen kalemlerin (otobüs ve taksi ile şehir içi yolcu taşımacılığı ve hava yoluyla yolcu taşımacılığı) yanı sıra karayoluyla şehirler arası yolcu taşımacılığı fiyatları belirleyici olmuştur.”

DAHA YENİ BAŞLIYOR

Oysa enflasyon dizginlerken tüketimi ve bilhassa ithal tüketimi kısmak için yapılması gereken bilindik "IMF aklı" maliye politikası olan toplu bir vergilendirmeden ziyade spesifik vergilendirme olmalıydı. Üretim ve bilhassa da gıda ürünlerinin lojistiğine yönelik yakıtta ayrı oranda vergi artışı yapılmalıydı. Bunun yanında yanlış jeopolitiğin bedeline katlanmak yerine doğru bir adımla Rusya'nın Ural petrolü daha uygun fiyata ithal edilerek, ki bu yönde haberler var, iç pazarda da fiyatlamayı buna göre yapılmalıydı. Ne yazık ki hem enerjinin hem kiraların piyasadaki mal ve hizmetler üzerindeki doğrudan ve katlamalı etkisi göz ardı edildi. Bundan dolayı kirada adım atmakta geç kalınırken bir yandan da gayrimenkul rantı vergilendirilmediği için sosyal huzur bozulmaya başladı. Ekonomi yönetiminin ve Twitter ekonomistlerinin unuttuğu hadise iktisat para politikasından ibaret değildir. Paranın pula çevrildiği ortamda faizin de kısa vadede ise yaramadığı ve hatta yüksek faizin enflasyonist beklentilerini güçlendirdiğini hep beraber izlemeye daha yeni başlıyoruz.