Fasulye/ Fasilis

Antalya, Kemer, Tekirova beldesinde bulunan bu antik kentin adının anlamı “Fasulye”dir. Çünkü deniz ticareti, bir fasulye boğumunun genişliği ve uzunluğunu örnek alınarak yapılan ve kürekle çekilen “mavnalar” ile gerçekleştirilir. Çok yakın zamana kadar Akdeniz, Ege ve İstanbul Boğazında özellikle sebze ve meyve taşımacılığına uygun bu tekneler hâlâ Antalyalıların ve İstanbulluların hafızalarındadır. Eski eser buluntuları, mezar taşlarının okunması ve tarihi coğrafya bilgilerine dayanarak, bu antik kent kuzeyde Gökdere vadisi, güneyde Üç Adalardan Tahtalı dağı doğrultusunda genişleyen, batıda Çandır Vadisine uzanan yerel sınırlara sahiptir. Ancak Akdeniz çevresinde deniz ticareti sayesinde oldukça önemli bir kenttir (www.phaselis.org).

Akdeniz Üniversitesinden Kazı başkanı Prof. Dr. Murat Arslan (1) ve ekibini 16 Ağustos 2020, pazar günü ziyaret ettik. Bize yaptıkları territoryal (çevre belirleme), Kent ve Akropolis (Tapınak/hisar), epigrafi (yazıtlarının okunması), ekolojik (doğal afet ve iklim koşulları); liman (batık limanlar) ve sualtı yüzey araştırması ile deniz bitki ve canlı örtüsü tespiti çalışmalarından bahsetti.

FASULYE TEKNE İLE ANTALYA- İSKENDERİYE SEFERİ

Kültür Bakanlığınca desteklenen Fasilis Projesinin amaçlarından bir tanesi de mozaikte görülen yaklaşık 600 kişilik mavna ile bir Antalya – İskenderiye seferini canlandırmaktır. Uluburun batığının aynısını yapan “360 Derece Araştırma Grubu’nda” Prof. Dr. Hayat Erkanal ve arkeolog Osman Erkut’un desteklediği bu girişimle, Fasilis’te bulunan sedir ağaçlarıyla tıpkısı inşa edilecektir. Sayın Aslan şöyle söylüyor: “Antik çağda olduğu gibi Mısır ve İskenderiye’ye bu gemiyle gitmeyi planlıyoruz. Bunun örnekleri 1947 yılından beri yapılıyor. Dünyada Atlantik ve Pasifik’i geçen gemiler var. Sualtı arkeoloji ekibinden çalışan arkadaşlar bu projede bize yardımcı olacaklar. Beş sene içinde projenin hayata geçirileceğini düşünüyorum. Geminin antik çağdaki mozaik resimlerini biliyoruz. Tanımları üzerine çizimi ana hattıyla bitirdik. Daha sonra inşaat mühendisleri ve bu konulardaki tecrübeli insanlarla görüş birliğine vararak gemiyi inşa edeceğiz (2). Öncül bir örnek şöyledir: 1914 – 2002 yılları arasında yaşamış olan Larvik doğumlu Norveçli Profesör Thor Heyerdahl, 1947 yılında genç bir bilim insanı ve kâşif iken coğrafya eğitimi sayesinde, ekvator çevresindeki rüzgarların, dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesinden meydana gelen Alize rüzgarlarının okyanuslarda büyük su kütlelerini iterek sürekli deniz akıntıları oluşturduğunu bilir. Güney Amerika’nın ekvatoral bölgesinde yetişen hafif balsa ağacı kütüklerinden meydana gelmiş bir ahşap sal ile üstünde hasır bir kulübe ve onun üstünde yelken, arkasında bir dümen, radyo, sekstan, harita ile 1947 yılında 5 arkadaşıyla birlikte Peru’nun başkenti Lima’dan yola çıkarlar. 101 gün, (3 ay kadar). 8 bin km yol alırlar. Bu deney, 1950 yılında KON TİKİ (Güneş Tanrısı) ismiyle siyah-beyaz belgesel film olarak kendi dalında Oscar ödülü kazanır. Film 2012’de renkli çekilir. Aynı deneyi torun Olav Heyerdahl 2006’da yeniler (The Tangoroa Expedition) (3). Dolayısıyla Antalya-İskenderiye seferini yapan tekneler giderken sivri altıları kuma gömülmüş amforalar (küpler) içinde zeytinyağı ve şarap götürür; dönerken “boyanmış kumaştaki rengin uzun süre parlak ve kalıcı olması için” Natron (sodyum bikarbonat) getirir (Prof. Dr. Murat Arslan, 27.08.2020, Antalya).

GÜL YAĞINDAN ANTİK KOKU PEŞİNDE

Disiplinler arası Fasilis Projesinin araştırmalarının bir diğer hedefi ise ünü Nepal, Capua ve Praeneste dahil bütün dünyaya yayılmış Fasilis Gülü ve Kırmızı Zambak kokularını yeniden üretmektir. “Bir kilo gül yağı elde etmek için, 2 milyon gül yaprağı, yani 4-5 ton gülün işlemden geçirildiği gerçeği göz önüne alındığında, kentteki güllerin çok büyük bir alan kapladığı düşünülmelidir. Gül yetiştiriciliğinin böylesi geniş bir sahaya yayılması ve ünlü sofist (sufi) ve kültür tarihçisi Athenaios ile doğa bilimci Plinius’un aktardığı bilgiler, Phaselis’te gül yetiştiriciliğinin antikçağ ölçeğinde ihraç ürünleri olarak ön sıralarda geldiğini gösteriyor.”

Prof. Dr. Murat Arslan, arkeolojik yöntemlerle koku üretileceği konusunda bitkilerin bir kısmının tespitinin, ekibin flora (bitki örtüsü) grubu tarafından yapıldığı konusunda şu bilgileri vermektedir: “Antikçağdaki bilinen ürünlerin yerinde tespit ve kayıt çalışmaları devam ediyor. Çünkü bu bitkilerin çiçek açma mevsimleri değişiyor. Ekibimiz bitkilerin tespitine, bilimsel tanıtımına ve kenti ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlerin açıklayıcı tabelalar aracılığıyla bilgilendirilmesine odaklanıyor. Ancak ileriki safhalarda üniversitemiz kimya bölümünün de katkılarıyla söz konusu koku ve yağların elde edilmesine, analizine ve deneysel arkeolojik yöntemlerle üretilmesine çalışılacak” (2).

Başarılar diliyoruz.

(1) Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü Müdürü, Akdeniz Eski Çağ Araştırmaları Anabilim Dalı

(2) www.phaselis.org

(3) https://www.ankarahavadis.com.tr/deneysel-arkeoloji-makale,2955.html