II. Grup Üyesi Adalet Bakanı Ahmet Rifat Çalıka’nın Politik Yaşamı ve Düşünceleri (1888-1963)
Bu makalede Cumhuriyet tarihinin unutulmuş kıymetli şahsiyetlerini hatırlamak ve hatırlatmak amacı vardır. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında ve Cumhuriyet rejiminin inşasında önemli görevler üstlenmiş değerli vatan evladı şahsiyetlerin hatıralarına ve hizmetlerine tarih önünde hatırlatmak gerekmektedir. Bu değerli şahsiyetlerden olan Ahmet Rifat Çalıka, 1914’de daha 27 yaşında Kayseri Belediye başkanı olmuş 1919 tarihine kadar bu görevde bulunmuştur. Milli Mücadele döneminde Kayseri Müdaafa-i Hukuk Cemiyetini kurmuştur, Misak-ı Milli sınırlarının İstanbul meclisinde kabul edilmesinde hizmetler etmiş ve Ankara hükümetine desteğini açıkça ifade etmiştir. Sivas Kongresine katılmış, kurucu mecliste milletvekili olarak hizmet etmiştir. Rauf Orbay kabinesinde 35 yaşında iken Adalet Bakanı görevini üstlenmiştir. Bir akademisyen olarak amacım; bu değerli vatan evladının hatırlanmasına ve hizmetlerinden dolayı adsız vatansever kahramanlarına vefa gösterilmesini sağlamaktır. Mustafa Kemal Paşa’ya göre Çalıka Bey “iflah olmaz bir muhalif” idi. Ahmet Rifat Çalıka’nın yer aldığı II. Grup’ta halifeci-padişahçı olanların sayısı fazlaydı. Çalıka Bey tasfiye edilmesine rağmen ülkesine hizmet etmeye devam etmiştir. Örneğin; Adana’da nebati yağlar fabrikasını Türkiye’ye kazandırmıştır. Bu fabrikaya sermaye koyanların arasında Hacı Ömer Sabancı’da vardır.
Ahmet Rifat Çalıka Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine tanıklık etmiş, Milli Mücadele dönemini ve Cumhuriyetin doğuşu ve siyasi çekişmelerin en yakınında olmuş biridir. Çocukluğundan beri günlük tutan Ahmet Rıfat Çalıka babasının Adana’nın Kozan ilçesine tayini sırasında (1903) Mersin limanında gemiye binerken bir sandık kitabı imha edilmiştir. Daha sonra 1918’de savaşın son bulması ve Sevr Anlaşması ile Batı’nın baskısı neticesinde soykırım yapmakla suçlanmış ve siyasi baskıya maruz kalmıştır. 1915 Tehciri sonrasında Ermeniler Osmanlı Devleti’ne isyan etmiş ve neticesinde Ermenilerin büyük bir bölümü göçe zorlanmıştır. Bu göç sırasında birtakım acı olaylar yaşanmıştır. Bu süreçte zarar gören Ermeniler için ülkede soruşturmalar başlatılmıştır. 1918’den sonra İstanbul 1 numaralı Harp Divanı kurulmuş, Ermeni tehcirinde görevli yetkililer haksızca suçlanmış ve işgalci kuvvetlere şirin gözükmek adına idama mahkum edilmişlerdir. Bu taraflı suçlamalarla idam edilen Yozgat Mutasarrıflığı ve Boğazlıyan kaymakamı olan Mehmet Kemal Bey Damat Ferit Hükümeti tarafından İstanbul’a getirilmiş Nemrut Mustafa Paşa tarafından idama mahkum edilmiştir. Ancak Mehmet Kemal Bey’e daha sonra Mustafa Kemal Paşa ahde vefa göstermiş ve itibarını iade etmiştir. Ahmet Rifat Çalıka 1915’de Kayseri sınırları içinde yer alan Bünyan ilçesi kırsalındaki Ermenilerin devlete sadakatsizlik emrini bildirmiş hükümet kararıyla tehcir işlemini başlatmıştı. İstanbul 1918 itibariyle 1 Numaralı Divanı Harp yetkisi altındaki Bünyan Bidayet Ceza Mahkemesi sorgu hakimliğince Çalıka Bey hakkında tutuklama emri çıkarılmıştır. Çalıka Bey uzun süredir yazdığı hatıralarını topladığı belgeleri, Damat Ferit hükümetinin kukla Divanı Harp mahkemesinin eline koz vermemek adına yakarak imha etmek zorunda kalır. Tanık olduğu tarihi olayları gelecek kuşakların faydalanması ve gerçek tarihi olguları bilmesi gerektiğine inanan Ahmet Rıfat Çalıka zaman zaman bu hatıra ve belgeleri imha etmek zorunda kalmıştır. Bir başka olayda ise 1934 Şubatında politik düşüncelerini yazdığı anılarını yok etme zorunda kalacaktır. Cumhuriyetin kurucu ilkelerine muhalefetten ziyade gittikçe otoriterleşen ve baskıcı bir sistem haline getiren yönetici kadrolarına yönelik itirazların ve eleştirilerin arttığı dönem içinde 1933’de Kazım Karabekir’in Erenköy’deki köşkünde kitap, belge ve anılarına el koyulması olayı Ahmet Rıfat Çalıka’yı temkinli davranmaya sevk etmiş ve böyle bir olayın kendi başına de gelebileceğini varsayarak anılarını ve elindeki belgeleri imha etmek zorunda kalmıştır. Ahmet Rıfat Çalıka bu korkularında haklıdır. Çünkü 1919-1923 dönemleri arasında TBMM çatısı altında II. Grup muhalefetinin kurucu liderleri arasındadır. Aynı zamanda II. Grup muhalefetinin adayı olarak Adalet Bakanlığı görevini yapmıştır. Zira bu dönemde Ali Şükrü Bey’de siyasi bir cinayete kurban gitmiştir. Dönemin gergin siyasi konjonktürün getirdiği bu menfur siyasi cinayet, Cumhuriyet tarihinin önemli olayları arasında yerini almış ve siyasi sonuçları olmuştur. Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi II. Grup muhalefetinin üzerinde korku yaratmış, meclis 2 Nisanda tatil edilmiş yeni bir seçim kararı alınarak II. Grup muhalefet TBMM’den tasfiye edilmiştir. Ahmet Rıfat Çalıka milletvekilliğinden ayrıldıktan bir süre sonra Belediye başkanlığı yapmış, 1927 yılında Kayserili işadamlarını bir araya getirerek Kayseri’nin Bünyan ilçesinde yün iplik/ dokuma fabrikasının kurulmasına öncülük etmiştir. Sümerbank Fabrikasını devir almış, fabrika müdürlüğünden 1934 yılında istifa ettirilmiştir. Yetkili bir şahsın içki sofrasında Rıfat Bey’in “koyu muhalif” olduğu söylenmiş ve bütün görevlerinden azledilmesi gerektiği ifade edilmiştir Bu süreçten sonra sıkı bir polis takibine maruz kalmıştır. Çalıka Bey 1934-1938 arası işsiz kalmıştır. 1938 sonrası Adana’da Kayserili işadamları ile beraber Adana Türk Nebati Yağları fabrikasının kurulmasına öncülük etmiştir. Oğlu Hurşit Çalıka babasının anılarını topladığı kitabını piyasada yayınlatmakta tereddüt etmiş ve sadece kendi aile efradı çevresinde okunmasını istediği şekliyle kitaplaştırmıştır. Ahmet Rıfat Bey’in anılarının kitap halinde elime geçmesi iş dünyasında dürüstlüğü, kibarlığı ve beyefendiliği ile tanınan Çalıka Bey’in torunu iş insanı Murat Çalıka’nın babam ile yakın dostluğu vesilesiyle olmuştur. Murat Çalıka’nın dedesi Ahmet Rıfat Çalıka’yı Damar Arıkoğlu şöyle anlatır: “II. Grup üyesi Kayseri milletvekili Ahmet Rıfat Çalıka hukukçu, az konuşur, kibar, yakışıklı, dostluğuna güvenilir, vicdanının emrettiği yolda yürümeyi kendine düstur edinmiş bir insan”(1)
Ahmet Rifat Bey’in Anılarında Savaş Dönemi- Kayseri’de Şehir Hayatı- İdareciler ve Halkın Sorunları (1914-1918)
Osmanlı İmparatorluğu geniş topraklar üzerinde merkezi otoritesini tam olarak uygulama ve denetim alanı sağlayamadığı bilinmektedir. Bölgelerarası merkezi otorite boşluğu Tanzimat’la başlayan Batı tipi modernleşme serüveni ile merkezi otoriteyi her bölgede hissettirme çabası gündeme gelmiştir. İktidar gücünün ve bürokrasinin merkezi olan İstanbul, Tanzimat’la başlayan II. Meşrutiyet ve Cumhuriyetle devam eden merkezden bürokrat ve idareci sınıfın bölgelere gönderilme süreci başlatılmıştır. Bu politika, merkezi idarenin otoritesini tesis etmek ve işleyişi kolaylaştırma yöntemi olarak düşünülmüştür. Osmanlı devlet bürokratı, büro ve daire kademelerinde çalışan zümreye “Ehl-i Kalem” denilmiştir. Hepsi “Reis-ül Küttaba” bağlıdır. (2) Birinci Dünya Savaşı’nın 1914’de başlamasına rastlayan süreçte Ahmet Rıfat Bey Kayseri Belediye Başkanı olarak atanır. Aslen Kayserili olan Ahmet Rıfat Bey ilk tahsilini Girit’te, orta tahsilini Selanik’te Askeri Rüştiye’de, İdadi tahsilini Adana’da tamamlamıştır. 12 Ağustos 1911’de Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur. 20 Temmuz 1914’de Mutasarrıf Mithat Bey tarafından Kayseri Belediye Başkanı olarak atanmıştır.(3) İstanbul Haricinde Anadolu’nun her yeri taşra görünümündedir. Anadolu’nun merkezinde taşra görünümündeki Ankara’nın başkent ilan edilmesi de Cumhuriyetin en büyük inkılabı(4) olarak görülmektedir. Anadolu’nun merkez olarak görülmesinin nedenleri arasında Anadolu halkında Milli hareketin “genetik şifreleri”ni temsil etmesidir. Ömer Seyfettin’in Osmanlının son bozgun dönemi içinde “Şimdi İstanbul Taşranın nuruna muhtaç” derken Milli Hareketin Anadolu’da daha güçlü bir ses getireceğini bildiğini (5) gösterir. Ahmet Rıfat Bey Kayseri’ye Belediye Başkanı olarak atandığında Kayseri taşra görünümünde bir şehirdir.
Birinci Dünya Savaşı öncesi Kayseri’nin şehir hayatı uygarlık göstergesi içinde değerlendirdiğimizde etnik ve dini farklılıkların uzlaşı içinde yaşamayı gerçekleştirmiş bir ortamı vardır. Dış koşulların getirdiği siyasi ortamda Osmanlının Millet-i Sadıka olarak nitelendirdiği Ermenilerin düşman ülkelerle işbirliği iç güvenlik sorunu olarak kendini göstermiştir. Osmanlı’nın birçok cephede savaşta olması nedeniyle pek çok bölgede başlayan Ermeni terör saldırılarıyla başa çıkamayacağını anlayan hükümet, kaçınılmaz çöküntüden kurtulmak için Ermenilerin Anadolu dışına çıkarılması kararı vermiştir. Ahmet Rıfat Bey Kayseri Belediye Başkanı olarak savaş ortamında Kayseri de tespit ettikleri sosyal yaşamın zorluğu ve idarecilerden kaynaklı sorunları hatıralarında şöyle anlatır: “Meşrutiyetten önce mabeyne (Saraya mensup olanlar) hükümet görevlileri halka minareden bakarlardı.” Meşrutiyetten sonra “Yaşasın müsavat diye bağıranlardan idim. Herkes eşit olacak sandım. Aksine halkın çekmediği kalmadı Neticede halk aç bırakıldı.” Kayseri Belediye Başkanı Ahmet Rıfat Bey savaş ortamında akşamdan ekmek bekleyip sabahı çıkaranlarla çıkaramayanların öldüğünü gördüğünü belirtir. Halkın açlıkla mücadelesinde çevreden toplattığı Zahireye askeri idareciler el koyduğunu “cephede askerin doyması gerektiğini, geride kalanların kanaatkâr olması lazımdı” cevabını alır her seferinde. Faaliyete geçirdiği “Muin-i Fukara Cemiyeti” savaş döneminde yerlerinden yurtlarından edilen halkın ihtiyaçlarını karşılamak bir yerlere yerleştirme çabası içinde olmuştur. Yurt savunmasında bilinç ve duygu birliğini oluşturma yönünde bir gazete çıkarma düşüncesindedir.” (6)
Dünya Savaşı’nın başladığı dönem içinde Türkiye’de en önemli sorun asker kaçağı sorunudur. 27 yaşında Kayseri Belediye Başkanı olan Rıfat Bey asker kaçağı olarak tutuklanması ve askerlik şubesine teslim edilmesi emir yazısı ile karşılaşır. Evrakın üzerinde “Çağrıya icabet etmediği” yazılıdır. O dönemde çağrıya icabet etmeyenlerin cezası kale duvarı dibinde kurşuna dizilmekti. Askerlik Şubesi Başkanı kendi imzası olan belgeye “Haberim yok” cevabını verilir. İşin aslı sonradan anlaşılır. Buna göre Belediye Başkanı Rıfat Bey’in yakın dostu olan Mutasarrıf Zekai Bey’e bağlılığı nedenler arasındadır. Mevki Komutanı ve Kalem Reisi Albay Şahap Bey’in Mutasarrıf Zekayi Bey arasındaki rekabetin husumete dönüşmesi neticesinde böyle bir olay gerçekleşir. Asker kaçaklarını kale dibinde kurşuna dizmek veya idam etmek sıradan bir olay haline gelmiştir. Asker kaçaklarının artması ve idamın hemen gerçekleştirilmemesi konusunda yeni bir yöntem uygulamaya sokan Ordu Komutanı Vehbi Bey askerlikten ilk kaçan askerler için sağ elinin üzerine kaçak işareti olan (F) damgası vurulmasını emretmiştir. Buna rağmen askeri firarilerin önü alınamadı. Firariler ellişer, yüzer kişilik gruplar halinde ellerinde tüfek ve makinalı tüfeklerle müfrezeler halinde haydutluk ve soygunculuk yapmışlardır.
Hurşit Çalıka babası Ahmet Rıfat Çalıka’nın anılarını yayına hazırlamasında önemle üzerinde durduğu konulardan biri de Ermeni Tehcir olayıdır. Hükümetin malum sebeplerle Ermeni tehciri kararını uygulanmasında İl Mutasarrıfı Zekai Bey tehcirde güvenilir ve dürüst memur bulmakta zorlandığını ve kaymakamlara güveni olmadığını bu tehcir olayında görev alması için Çalıka Bey’den rica eder. Bunun üzerine Ahmet Rifat Bey güvenilir memurlardan bir grup kurarak Bünyan ilçesi merkezine gider ve oradan köylere gidilerek Köy Meclisini toplayarak hükümetin kararını tebliğ eder. Kurul hükümetin emrine göre yolcu edilmeleri için gayret sarf ettiğini belirtir. Hükümetin kararında “Ama” diyor. devletin bütün kanunları yürürlüktedir. Ermenilerin malına, canına, ırzına zarar verenler hakkında müsamahasız cezai işlem yapılmasının da emredildiği bildirilmiştir.”(7) Kayseri sınırlarından başlayan tehcirde göç edilenler Sivas’a bağlı Aziziye ilçesinin Sarız bucağı müdürlüğüne teslim edilmeleri gerekiyordu. Buradan Halep’e hükümet emri ile yolcu ediliyorlardı. Tehcir olayında Bazı Müslümanların Ermeni komşularını sakladığı ve koruma altına aldığı da bilinmektedir. Tehcirden kurtulmaya çalışan Ermenilerin çoğunlukla din değiştirerek Müslümanlığa geçmiştir. Bu süreçte Türk hükümeti Müslümanlığa geçen Ermenilerin yerlerinde kalabileceği kararını vermiştir. Ahmet Rıfat Bey ve Ermenileri koruyan Müslüman ahaliden bazıları Ermenilerin din değiştirmeleri tavsiyesinde bulundular. Ermenilerden bazıları bu kötü günler geçtiğinde tekrardan dinlerine dönebilecekleri önerisini kabul ettiler. Bünyan ve çevre köy ve kasabalarda yaşayan 16.000 Ermeni nüfusundan 4.000’i tehcirden kurtulmuştur. Osmanlı Devleti döneminde Kayseri’nin köy ve merkez nüfusun çoğunluğu Müslümanlardan oluşmaktaydı. (8) Müslümanların yanında Ortodoks ve Gregoryen Hıristiyanlar’da yaşamaktaydı. (9) 1914 başlarında Kayseri’nin toplam nüfusu 263.074 olarak belirlenmiştir. Şehir merkezinin nüfusu 60.000’dir. Nüfusun üçte ikisi Müslümandır. Üçte biri Ermeni ve Rumlardan oluşmaktadır. Ermeni ve Rumlar şehir merkezinde, köy ve kasabalarda yaşamaktadırlar. (10) Anıları Yayına hazırlayan oğul Hurşit Çalıka araştırmasında Newyork’a yerleşmiş diş hekimi Dr. Stephen G Svajian’ın annesi Dirouki Svajin’in anılarını Amerika’da yayınlamıştır. Bu anılarda belediye başkanı Ahmet Rıfat Bey’in Ermeni tehcir olayında yapıcı ve insancıl bir davranış gösterdiğini anlatmıştır.
Çalıka Bey hakkında savaş bitip mütareke yapılması ile birlikte Ermeni tehcir olayında kanunsuz işlemlerin yapıldığına dair İstanbul Birinci Sıkıyönetim Mahkemesi Sorgu hakimliğince tutuklama ve sevk emri çıkartılır. Bir süre sonra Kayseri milletvekili olur. Daha sonra Adalet Bakanı olunca hakkındaki suçlamayla ilgili dosyalarda ilginç şikâyetlerle karşılaşır. “Mültezimlik” yapan Osman ve Ömer adlı şahıslar götürü vergi ve resim toplama yetkisine sahiptir. Artırma usulü ile aldığı vergi toplama işini istismar ederek halktan daha fazla vergi toplar. Bundan dolayı baskı yaptığı gerekçesiyle Ahmet Rıfat Beyi şikâyet ederler. Aradan belirli bir süre geçtikten sonra kendilerine sorulduğunda ihbarı kendilerinin yaptığını ve amaçlarının Çalıka Bey’i görevden aldırmak olduğunu söylerler.
Kayseri Belediye Başkanı Ahmet Rifat Bey’in Milli Mücadele ve Cumhuriyetin Doğuşu Dönemi (1919-1924)
1914-1919 tarihleri arasında Kayseri Belediye Başkalığı yapan Rifat Bey mebusluk yaptığı dönemde mecliste önemli konularda katkı yapmıştır. Milli Mücadele yıllarında Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurarak milli birliği sağlamaya çalışmıştır. 1919-1923 arasında politik gelişmelerin içinde bulunmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basmasıyla hareketlenen Milli Mücadele Hareketi Kayseri’de de etkisini göstermiştir. Erzurum Kongresi ile hızlanan Milli Mücadele hareketi Sivas Kongresi ile milli direnişe dönüşecektir. Çalıka Bey, 23 Eylül 1919 tarihinde yapılan seçimde Sivas Kongresine katılmak üzere seçilmiştir. İzmir’in işgali üzerine Belediye Başkanı sıfatıyla Meclis-i Umumi Azaları, Ticaret odası temsilcileri ve müftü ile beraber İtilaf devletlerine protesto telgrafları gönderilmiştir. Kayseri Belediye başkanı ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi iken yapılan seçimlerde İstanbul Meclis-i Mebusan’a Kayseri milletvekili olarak seçilmiştir. Meclis Başkanlığına verdiği soru önergesinde Kafkas cephesinde yetim ve kimsesiz çocukların durumunun araştırılmasını teklif etmiştir. Meclisi Mebusan’da milletvekillerine verilen ödeneğin artırılması teklifine şiddetle karşı çıkmıştır. Kısa bir zaman sonra İstanbul Meclisi Mebusan kapatılmış ve yeni bir hükümet kurulmuştur. Tutuklamalar başlamıştır. Bu tutuklamalarda Rauf Orbay ve Kara Vasıf Bey tutuklanarak hapsedilmiştir. Bu durum da tutuklanmamak için farklı yerlerde saklanan Rifat Bey en sonunda milletvekili Bahri Bey, Ahmet Hilmi ve Şükrü Bey ile beraber gizlice İnebolu vapuru ile Mudanya’ya varırlar. Rifat Bey 1920 Mayısında TBMM’ye katılmıştır.
Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya taşınması ile Rifat Bey Ankara’ya gelmiş ve 31 Temmuz 1920’de Büyük Millet Meclis Genel Kurulu’na Kayseri milletvekili olarak görev yapmıştır. Mecliste Defter-i Hakani (Tapu Kadastro) bütçe ve Sayıştay komisyonlarında çalışmış daha sonraki yıllarda Defter-i Hakani başkanlığını yapmıştır. 10 Mayıs 1921’de Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Grubunun yönetim kuruluna seçilmiştir. Yetkilerin tamamen Mustafa Kemal Paşa’nın elinde toplanması ciddi sorunların ve eleştirilerin başlangıcı olmuştur. Temmuz 1922’de kurulan II. Grup olarak tanınan klikte yerini almıştır. 30 Nisan 1923’te Tevhid-i Efkar Gazetesinde yedi kurucu üye arasında Kayseri Milletvekili Rifat Bey’de vardır.(11) TBMM’deki siyasal bölünme hakkında Şevket Süreyya Aydemir’in tespitleri şöyledir: “Mustafa Kemal Paşa güvendiği milletvekillerini çağırarak ileride yapılacak devrimler için aktif ve disiplinli bir kadro hazırlanacağı bu minvalde Birinci Gruba katılmalarını ister. Eski ittihatçılar ve aşırı muhafazakârlar olanlar çağrılmaz.”(12) Mustafa Kemal Paşa tavizsiz bir inkılapçıdır. Kuracağı Cumhuriyet idaresini ve kadrosunu inkılapçı milletvekillerinden oluşturmak ve bir inkılap idaresi kurma düşüncesindedir.
Mustafa Kemal Paşa tavizsiz inkılapçı olmasından dolayı kadrosunu da bu ilkeler doğrultusunda kurması zorunluluktu. Aksi takdirde başarı şansı mümkün olmazdı. Atatürk, meşhur “Asansör olayı” nedeniyle Başvekillikten aldığı İsmet İnönü’ye söyledikleri önemlidir: “Ben devlet işleriyle arkadaşlığı birbirine karıştırmadım. Arkadaş olarak bağışlarım, hakkımdır. Devlet adamı olarak bağışlama hakkım yok. Arkadaşım olarak seni Başvekil yapmadım. Sende bir Başvekillik ehliyeti gördüğüm için yaptım. Ben düşündüklerimin yapılmasını değil, düşündüğüm gibi bir memleket yaratılmasını istiyorum.”(13) Mustafa Kemal Paşanın inkılap ve Cumhuriyet ilkelerinden tavizsiz oluşundan dolayı eski silah arkadaşları Kazım Karabekir Paşa, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele gibi isimleri tasfiye etmiştir. Tasfiye edilenlerden birisi de daha sonra Ahmet Rifat Çalıka olmuştur.
TBMM’de II. Grup Üyesi Ahmet Rifat Çalıka (1920-1923)
Birinci Kurucu Meclis 23 Nisan 1920’de dualarla açılmıştır. Rifat Bey’in İstanbul Meclis-i Mebusan üyeliği kısa sürmüştür. Ankara’ya giderek Büyük Millet Meclisine katılmıştır. Meclisin sosyal yapısı oldukça karışık bir durumdaydı. Bu ortamda Türkiye Büyük Millet Meclisi adı büyük tartışmalar sonrasında alınmıştır. Bir diğer sert tartışmaların yaşandığı ortam Anayasa hazırlanmasında yaşanmıştır. Ahmet Rifat Bey, Adalet Bakanlığı’na II. Gurup adayı olarak katıldığında I. Gurup üyesi Dr. Aras Bey ve Mahmut Esat Bey Rifat Bey’in lehinde oy vermişlerdir. Atatürk, mecliste Rifat Bey’in muhalefetini Kara Vasıf ile bir tutmuştur. Bunun bir bakıma haksızlık olduğu söylenebilir. (14) Bu tespiti oğlu Hürşit Çalıka yapmıştır. Atatürk nezdinde Ahmet Rıfat Bey “iflah olmaz muhalif” olarak değerlendirilmiştir. Bazı sorunların yaşanmasına rağmen ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi özgürce düşüncelerin tartışıldığı bir ortamdır. Avrupa başkentlerinde parlamentoların diktatörler yetiştirdiği bir dönemdi. (15) Hitler, Stalin ve Mussolini bunlardan bazılarıdır. Türk parlamentosunda yayınlanan raporlarla ülkeye ilişkin kararlardan halk haberdar oluyordu. (16)
Mecliste siyasi çekişmeler sert biçimde devam etmiştir. Ancak cephedeki olumsuz gelişmeler mecliste hararetli tartışmaları şiddetlendirmiştir. Yunan Ordusu’nun Polatlı’ya kadar gelmesi Ankara’yı ve Meclisi tehdit eden ciddi bir sorun ortaya çıkarmıştır.. Meclisin Kayseri’ye taşınması gündeme gelmiştir. Büyük tartışmalara neden olan bu süreçte Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey “Meclis taşındı” haberinin olumsuz bir etki yapacağını ifade etmiştir. Bu konular tartışılırken, diğer büyük sorun asker kaçaklığı sorunun bir türlü önlenememesidir. Bu konu TBMM gizli tutanaklarından anlaşılmaktadır. 5 Temmuz 1920 gizli toplantıda Konya milletvekili Vehbi Bey: “Konya’dan 200 kişi orduya katılması için bindiriliyor. Ancak karargâha 30 kişi varıyor. Eğer bu işi bir çare bulunmazsa çok kötü durumlar meydana gelebilir.’’(17) demiştir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen kazanılan zaferler Ankara’ya moral vermiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın Büyük Taarruz için Sakarya cephesini düzenlemeye başlaması moralleri biraz olsa düzeltmiştir. Sakarya Meydan Savaşı emperyalizme karşı kazanılmış kesin bir zafer olmuştur ve mazlum milletlerde büyük bir sevinçle karşılanmıştır.
Sakarya Meydan Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasıyla Mustafa Kemal Paşa’ya “Gazilik” unvanı verilmiş ve gücünü konsolide etmiştir. Bu proseste Mustafa Kemal Paşa meclis çalışmalarına önem vermiş ve yapacağı inkılapların sorunsuz biçimde işlemesi için çaba göstermiştir. 16 Ağustos 1922’de yapılan Adliye Vekilliği seçiminde II. Grup üyesi Kayseri milletvekili Ahmet Rifat Bey rakibi Ali Sururi Bey’i yenerek Adliye Vekili seçilmiştir. Birinci turda salt çoğunluk sağlanamamış ama ikinci turda 165 milletvekilinin 83’ü Çalıka Bey’i seçmiştir. (18) Çalıka Bey’in karşılaştığı ilk ve en büyük olay Ali Şükrü Bey cinayetinin aydınlatılması olmuştur. Cumhuriyet döneminin ilk siyasi cinayeti olan bu olayda Çalıka Bey oldukça sıkıntılar yaşamıştır. TBMM’de II. Grup’un etkin güç olmaya başlaması ile dönemin otoritesi iç siyaseti yeniden düzenleme yoluna başvurmuştur. Böylece muhaliflerin sindirilmesi ve tasfiye edilme süreci başlamıştır. (19) Ali Şükrü Bey’in öldürülmesinden bir kaç gün sonra 2 Nisan 1923’de meclis fesh edilerek yeni bir seçim yapılmasına karar verildi. Ardından 24 Temmuz 1923’de Lozan Antlaşması imzalanmış ve yapılan seçimlerde II. Grup üyeleri tasfiye edilmiştir.(20)
Sonuç
Mustafa Kemal Paşa tavizsiz bir inkılapçıdır. Cumhuriyet sistemini kurmadan önce bunu inkılapçı kadrolarla gerçekleştireceğinin bilincindeydi. Bu proses, Osmanlı toplumundaki iç denge değişimini ifade etmekteydi. Osmanlı’daki mülkiyet sisteminden Batı tipi özel mülkiyet sistemine geçişin diğer kültürel unsurları etkileyeceği kaçınılmazdı. Ancak Batıcı inkılapların uygulanabilirliğinin zorluğu daha sonra ortaya çıkacaktır. Anadolu Toplumunun sahip olduğu kültürel köklerin zihinsel ve düşünsel etkisi günümüz toplumuna kadar intikal etmiştir. Anadolu Toplumunun karmaşıklığı yanında kendi içinde bir dinamizmi de vardır.
Bu makalemizde Ahmet Rifat Bey’in anılarından yola çıkarak yaşadığı zorluklar dile getirilmiştir. Yakın tarihimizin en yakın tanığı olan Rifat Bey, Kurucu Meclis’te II. Grup üyesi olarak Adalet Bakanlığı yapmış ve siyasal çekişmelerin tam ortasında kendisini bulmuştur. Türkiye’nin yaşadığı toplumsal ve siyasal değişim anılarında dile getirilmiştir. Ancak siyasi baskıların dozu arttıkça kaleme aldığı anılarını imha etmek zorunda kalmıştır.
Rifat Bey Milli Mücadelenin yürütülmesinde iki önemli siyasi otoriteyi ön plana çıkarır: 1- İstanbul Meclis-i Mebusan; 2- Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesiyle aydınların çözüm üretme arayışları ve İttihatçıların kurdukları direniş cemiyetleri toplumsal direniş ağlarını oluşturmuştur. Ancak Meclisin kurulması ve Mustafa Kemal Paşa’nın başka bir ülke tahayyülleri sonucunda mecliste ikilik yaşanmıştır. Mustafa Kemal Paşa inkılapçı bir meclis oluşturmak istemiştir. Bu toplum mühendisliğine karşı çıkanları ise tasfiye etmiştir. Bu tarihsel bir zorunluluktur. Tasfiye edilenlerden birisi de Ahmet Rifat Çalıka’dır.
Kaynakça
*Bu sempozyum bildirisi daha önce 9. Uluslararası New York Sosyal, Beşeri, İdari ve Eğitim Bilimlerinde Akademik Çalışmalar Kongresi’nde yayımlanmıştır. Aydınlık gazetesinde yayımlanması için gerekli izinler alınmıştır.
1)Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, Tan Matbaası, İstanbul, 1961, s.321-322
2)İsmail Özçelik, Devlet-i Aliyye’nin Toplumsal Düzeni ve Kurumları, Gazi Kitap Evi, Ankara,2013, s.38.
3)Fahri Çoker, Türk Parlemento Tarihi (1919-1923) Ankara,1995, s.641-642.
4)Ahmet Turan Alkan, ”Memleketin Taşralı Hali” (der) Tanıl Bora Taşraya Bakmak, İletişim Yayınları, İstanbul, 2018, s
5)Tanıl Bora, “Taşrasını Kaybeden Türkiye”, Taşraya Bakmak, İletişim Yayınları, İstanbul, 2018, s.52-54
6)Süleyman Beyoğlu, “Adalet Vekili Kayserili Rıfat Çalıka”, Türk Kültürünü İnceleme Dergisi (Hakemsiz Dergi), 2001, s.105-112.
7)https://turksandarmenians.marmara.edu.tr/tr/ermeni-sevk-kararini-ihlal-eden-gorevlilerin-divan-i-harpte-yargilanmalari/ Son Erişim Tarihi: 18.03.2024; BOA, DH, ŞFR. Nr. 54/9; BOA, DH, ŞFR. Nr. 54/162
8)Neslihan Altuncuoğlu,”Türkiye Cumhuriyeti’nin 28.Ekim 1927 Tarihli Nüfus Sayımına Göre Kayseri’nin Demografik Yapısı”,,İnternational Social Science Studies, S:69, 2020, s.3836-3849.
9)Tuğba Korhan, İlk Nüfus Sayımına Göre Kayseri deki Gayrimüslimler, Gece Kitaplığı, Ankara, 2020, s.10.
10)Mehmet Çayırdağ, Kayseri Tarih Araştırmaları, C:2, Kayseri Büyük Şehir Belediyesi Kültür Yayınları, Kayseri,2020, s.221
11)Ahmet Demirel, Birinci Mecliste Muhalefet II. Grup, İletişim Yayınları, İstanbul,1994, s.220-380.
12)Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C:2, Remzi Kitap Evi, İstanbul, s.397-401.
13)İsmet Bozdağ, Toprakta Bile Bitmeyen Kavga-Atatürk-İnönü, İnönü-Bayar, Emre Yayınları, İstanbul,1993, s.26-27.
14)Ahmet Rifat Çalıka’nın Anıları, Haz:Hurşit Çalıka, İstanbul 1992, s.75.
15)K.Krüger, Kemalist Türkiye Ve Orta Doğu, Çev: Nihal Önol, Altın Kitapları Yayın, İstanbul, 1981, s.65-66.
16)Krüger, a.g.e, s.67
17)TBMM Gizli Celse Zabıtları, Devre: 1, Cilt:1, 5 Temmuz 1920, s. 87.
18)Ahmet Demirel, a.g.e. s.423-424
19)Necmettin Alkan-Uğur Üçüncü, Ali Şükrü Bey Hürriyet Uğruna 39 Yıl, Trabzon Büyük Şehir Belediye Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı, Yayınları, İstanbul, 2019, s.83
20)Necmettin Alkan, Uğur Üçüncü, a,g,e, s.83