İşçi ücretleri ve temel bölüşüm-2

İlk yazımızda belirttiğimiz üzere temel bölüşüm işveren (sermayedar) ile işçi arasında yapılan pazarlık sonucu belirlenir. Bu pazarlıkta işveren işçiye göre daha güçlü konumdadır. İşçiler sendikaları dışında yılda bir kez 1 Mayıs’ta hakça bir temel bölüşümü talep ederler. Ama ülkemizde bu bayramlar AKP iktidarında işçi bayramından çıkıp polis bayramına dönüşmüştür. İşçi temel bölüşümdeki payını artırmak talebi ile meydanlara çıkmak istediğinde dayak yemektedir. Buna kapitalizmin bir çelişkisi mi yoksa kapitalistin gücü mü, demeliyiz, sizin değerlendirmenize bırakıyoruz. 

ÜCRET ARTIŞLARI  

7 Haziran seçimi nedeniyle partiler seçim vaatlerinde asgari ücret artışını öne çıkarmış durumdalar. Burada brüt asgari ücretin 1273.50 TL’den net 1500 TL’ye çıkartılması işçi için iyi gibi gözükebilir. Ama bu temel bölüşümün adil hale geldiğini göstermez. Bunu şu örnekle açıklayabiliriz. Milli gelir 100 iken işçi bunun 20’sini işveren 80’i alıyorsa temel bölüşüm oranı (80/20= 4 ) olarak hesaplanır. Milli gelir 200’e çıksa ücretliler bunun 40’ını alırsa temel bölüşüm oranı (160/40=4) değişmemektedir. Burada önemli olan işçinin milli gelir 200’ye çıktığında payını artırmasıdır. Örneğin 60 almasıdır. Bu durumda temel bölüşüm oranı 140/60= 2.3 olur. 

TÜKETİM MALLARI ÜRETİMİ ARTMALI 

İşçilerin ücretlerinin tamamı tüketim harcamalarına gittiği için ücret artışı yapıldığında tüketim mallarının da üretiminin artması lazımdır. Bu olmadığı takdirde ücret artışları tüketim mallarının artan fiyatlarına gider. Bu durumda işçilerin yaşam düzeylerinde bir gelişme olmaz. 

Temel bölüşümün işçilerin lehine değişmesi sermayedarın tüketimlerini azaltması değil yatırım ve tasarruflarını azaltması sonucunu doğurur.nBu bir çelişkiyi de getirir. Ülkenin kalkınması, yapılacak yatırımlara bağlıdır. Bunun için tasarruflar önemlidir. Sermayedarın yatırımlarını azaltmaması gerekir. Bu durumda temel bölüşümün işçi lehine değişmesi için kalkınma hızının yavaşlaması gerekir. İşte bu nokta da hem siyasiler hem de sermayedar için bu çelişki baskı unsuru olur veya koz olarak kullanılır. 

ÜCRET NEDİR? 

Ücret, işçiye ödenmiş bir para meblağı ya da para ile satın alınabilecek tüketim malları toplamı ya da işçinin ücretini çıkarmak için çalışması gereken zaman süresi olarak tanımlanır. Birincisine “nominal ücret”, ikincisine “gerçek ücret”, üçüncüsüne de “değer ücret” denir. Değer ücret asıl ücrettir. İşçi emek gücü piyasasının satıcısı durumundadır. Bu nedenle emek gücü fiyatına ücret diyoruz. 

ASGARİ ÜCRET 

Temel bölüşüm adaletsizliğinin toplumda yaratacağı sorunları ortadan kaldırmaya yönelik bir gaz alma ücretidir. 2015’de bu tutar brüt günlük 42.45 TL, aylık 1273.50 TL’dir.  

Bizim mevzuatımızda şöyle tanımlanmaktadır: “Asgari ücret; işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir. Ücretin belirlenmesinde; ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurur.” Gerçeğin böyle olmadığını temel bölüşüm oranlarına bakarak anlayabiliriz. 

TEMEL BÖLÜŞÜM-VATAN 

Eğer siz işçinin milli gelirden aldığı payı arttırmak istiyorsanız güçlü bir vatana sahip olmanız gerekir. Çünkü küresel dünya temel bölüşümde adaleti bozmak için gerekli her şeyi yapıyor. Kapitalizmin amacı zaten bu.  

Bu nedenle pirina balıkları gibi ülkemizi her yönden parçalamak isteyen ülkelerin kuşatmasında ki Türkiye, işçiye haklarını ancak güçlü bir vatanla verilebilir. Borç batağına batmış bir vatanda temel bölüşüm adil yapılamaz. Vatansız emek de olmaz...