İslam dünyasında M. Kemal yolu

AKP hevesli.
İslam dünyasında...
Özellikle de yakın bölgede...
Etkili olmak istiyor.
***
Anlaşılır bir siyaset.
Her iktidar... Her devlet...
Dışta etki hesapları yapar.
***
Fakat... İdeolojide... Siyasette... Yöntemde hatalar yaptı.
Kısmi düzeltmelere gidildi.
Ama bazı çıkmazlarda... Özellikle Suriye’de ısrarlı.
Mazeretleri: Sünni nüfusun desteğini kaybetmemek.
Sonuç: Türkiye bedel ödüyor.
***
Oysa AKP kendi tarihimize baksa...
Etnik, dini ve mezhebi farklılıkların üstüne çıkan...
Başarılı modeller var.
1908 Meşrutiyet Devrimi’nde...
Ve Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi.
***
Örneklere başlayalım.
Enver Hoca: Sosyalist Arnavutluk’un kurucusu.
Enver Sedat: Mısır’ın Nasır’dan sonraki Devlet Başkanı.
İkisinin de ismi Enver Paşa’dan gelir.
***
Enver Bey, 1908’in “Hürriyet Kahramanı”dır...
Resneli Niyazi ve başka subaylarla dağa çıkanlardan.
***
Not 1: Enver Sedat’ın kardeşinin ismi de Niyazi’dir.
Not 2: “Kemal ismi İslam dünyasında 1922’den itibaren Enver’in ve Talat’ın yerine ön plana çıktı.”
(Bakınız: Kemalizm ve İslam Dünyası, İskender Gökalp ve François Georgeon, Arba Yayınları, İstanbul 1990, s. 27)
***
Kurtuluş Savaşı’mız başarıya ulaşır.
Türk birlikleri İzmir’e girer (9.9.1922).
Geniş coğrafyadaki manzaraya bakalım.
“İslam dünyası Fas’tan Endonezya’ya kadar toplantılar düzenleyerek, mitingler yaparak Türklerin zaferinden duyduğu sevinci ortaya koydu” (s. 26).
***
Filistin’deki coşku özeldir.
“Kudüs M. Kemal’in resimleriyle ile donatılıyor, Gazze’de, Nablus’ta pencerelere Türk bayrakları asılıyor, camilerde dualar okunuyor ve Kudüs’teki El Aksa camiinde büyük bir toplantı yapılıyor...” (s. 26).
***
“Tunus’ta ‘Kemal Paşa’ resimleri geleneksel cam üzerine boyama sanatının konularından biri haline geldi” (s. 27).
***
“Kemal’in portresi, tıpkı Sedat’ın (babasının) Kahire’deki evinde olduğu gibi, Türk dostu çevrelerde boy gösteriyordu...” (s. 27).
***
“Pakistan’ın eski ailelerinin çatı katlarında günümüzde bile bu resimlere rastlanıyor...” (s. 27).
***
“1922-23 arasında M. Kemal’in İslam dünyasının büyük bölümünde ‘en popüler kişisi’ olması bizi şaşırtmamalı” (s. 26)
***
“İngilizlerin ve Fransızların hakimiyetindeki yerlerde ‘yaşasın Türkiye’ diye bağırmak, kendi kurtuluş arzusunun dolaylı biçimde ifadesiydi” (s. 28).
***
Hint Müslümanlarının Kurtuluş Savaşı’mıza desteği....
Önderi M. Kemal’e sevgisi bilinir.
Ya Hinduların bakışı?
Tanığımız Hindistan’ın ilk Başbakanı Pandit Nehru.
Zafer haberleri Hindistan’a ulaşır.
Nehru hapistedir.
“Birçoğumuz Lucknow Bölge Hapisanesindeydik ve Türklerin zaferi için hapisane barakamızı sağdan soldan bulabildiğimiz şeylerle süslemiş, dahası, o akşamı, cılız biçimde bile olsa, ışıklandırmaya çalışmıştık”
***
Asıl önemlisi Irak ve Suriye’deki değişimdir.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonu...
Bir taraftan İngilizler... Diğer taraftan Arap isyanı.
Halep’in kuzeyine kadar çekilir ordumuz.
Diğer cepheler de öyledir.
Mondros Mütarekesi imzalanır zorunlu olarak. (30.10.1918).
Sonrasında Türkiye’nin işgali...
Ve Anadolu direnişi başlar.
***
Arap dünyasından bakınca görülen şudur:
İngiltere/Fransa, Araplara sömürge olmayı dayatmakta...
Türkiye ise teslim olmayı reddetmektedir.
***
Bu ortamda Şam’da Arap milliyetçilerinin bir toplantısı.
Ne yapmalı? Uzun tartışmalar...
Muhammed el Azmi Paşa, Esad Daghir adlı bir Arap aydınına şunları söyler:
“Evladım korkarım öyle bir noktaya geleceksiniz ki, Türklere yaptıklarınızdan pişmanlık duyacaksınız.”
(Irak Kralı I. Faysal, Ali A. Allawi, İş Bankası Yayınları, İstanbul 2016, s. 298).
***
1919 sonları...
İngiliz ve Fransız işgal memurları rapor üstüne rapor yazar.
Güneyimizde Arap dünyası kaynamaktadır.
Raporlarda Suriyeli bazı önderler suçlanır.
“Suriye’nin önde gelen insanı Yasin Paşa’nın şimdilerde Mustafa Kemal’le muhaberat içinde olduğu malum....”
“... Suriye’ye Türk idaresini tekrar getirmeyi amaçlıyor...”
“Ordu ve halkın çoğunluğu onunla beraber” (aynı eser, s. 320).
***
Kitabın yazarı Allawi de aynı görüştedir.
“Türk milliyetçileri ile Arap hareketi ve farklı radikal Arap gruplar arasındaki iletişim kanalları açılıyordu. Kamuoyu da Türklerin lehine keskin bir meyil içine girmiş, Türk taraflısı hissiyat Suriye’nin her yerinde görünür haline gelmişti.” (s. 324).
***
“Türk milliyetçilerinin başarısı aşırı uçta yer alanları cesaretlendirmiş, Mustafa Kemal’in güçleriyle birleşerek zayıf durumdaki Fransızları Yakındoğu’dan atacak bağımsız bir Arap devleti vizyonunu ortaya çıkarmıştı” (s. 337).
***
Irak da farksızdır. Ekim 1921.
“Irak içinde Osmanlı yanlısı ve pan İslamcı güçler tarafında dile getirilen, Türkiye’nin hükümranlığı değilse bile Türklerle ittifakı lehinde önemli bir kamuoyu mevcuttu” (s. 465).
***
Arap cephesindeki değişim sarsıcıydı.
Daha birkaç ay öncesine kadar...
Türk ordusuna silah çekenler de dahil...
Arap önderleri Anadolu direnişiyle aynı mevzide buluşmuştu.
Çünkü düşman ortaktı.
***
Ya M. Kemal Paşa?
O nasıl bakıyordu Arap hissiyatına?
Talat Paşa’ya yazdığı mektuptan okuyalım (29.2.1920).
“(Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti) Suriye ve Iraklılarla öteden beri münasebet tesis etmiş ve kendileri İngiliz ve Fransız aleyhine teşebbüslere geçirilmişti. Daha ciddi esaslar dahilinde hareket birliği için nezdimize gelmiş olan selahiyattar Arap delegeleri ile kararlar alınmıştır. Araplara karşı başından beri ifade ettiğimiz siyasi formül şudur: Her millet kendi dahilinde bağımsızlığını kurduktan sonra konfederasyon halinde birleşmek. Bu esas Araplarca memnuniyetle kabul edilmiştir. Emir Faysal’ın mutemetleri dahi bu esas dahilinde birleşmek üzere müracaat eylemişlerdir.”
(Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Cilt 16, s. 407-408).
***
Dışta etkili olmak için...
Mustafa Kemal modelini özetleyelim.
Bir: Haklı ve meşrû bir dava.
ABD cephesiyle birlikte bölgeye “demokrasi” getirmeye kalkmayacaksın mesela.
İki: Kararlı mücadele.
Suriye’deki gibi patinaj yapmayacaksın yani.
Üç: Dostlarla eşit ve saygılı ilişki.
Komşulara müdahale edip “milli hükümet”... “Milli ordu” falan kurmaya yeltenmeyeceksin.
Dört: Dost cephede... Etnik, dini, mezhebi bölünme peşinde koşmamak.
Beş: Gerçekçilik... Kimseye ağabeylik yapmaya kalkmamak.