İşte Türkiye’nin dinamikleri

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan’ın 18 Ocak 2018 günü TÜSİAD 48. Genel Kurul Toplantısında yaptığı Açılış Konuşmasını 21 Ocak 2018 günü bu köşede özetlemiştik. Yazının sonunda konuşmayı ertesi günü yorumlayacağımızı belirtiyorduk. Kısmet bugüneymiş.

BİLİMİN IŞIĞINDA

Öncelikle şunu vurgulayalım: Tuncay Özilhan, siyasal partilerimizden farklı olarak, dünyaya ve Türkiye’ye bilimsel gerçeklerin ışığında bakıyor. Saptamalarıyla 1980 sonrası tecrübeleri özetlemiştir: Liberalizm, emperyalizmin hizmetindedir. Gelir dağılımında adaletsizlik ağırlaşıyor. Yeni bir dünya kuruluyor. Dünyanın ekonomik ve siyasi yapısında önemli değişimler yaşanıyor. Dünya ekonomisinin ve siyasetinin ağırlık merkezi Batıdan Doğuya kayıyor. Çin, devlet güdümündeki ekonomilerin, bir gün mutlaka çökeceği inancını yerle bir etti. Liberal demokrasinin ve piyasa ekonomisinin bütün dünyaya barış ve refah getireceği beklentisi boş çıktı. Dünya, güçlü liderler dönemine girmiştir. Artık eskiye dönülemez. Türkiye’nin sorunları yapısaldır. Köklü çözümler dönemine giriyoruz. Oysa önlemler geçici. Finansal krizler böyle başlar. Üretime dayalı ekonomi şart. Adil rekabet için hukuk devleti gerekiyor. OHAL bir daha uzatılmasın. Kamu ihalelerinde şeffaflık ve denetim olmalı. Kamu yönetiminde liyâkata gerek var. Yaratıcı uygulama için eğitim seferberliğine gidilmeli. Milli birlik, özgürlük zemininde oluşturulur. İktidar toplumu kucaklamalı. Muhalefet yapıcı olmalı.

TÜRKİYE’YE GÜVENMEK

Uzun yıllardır anlatmaya çalışıyoruz: Hiç kimse Türkiye’yi keyfine göre yönetemez. Türkiye’nin mecburiyetleri var. Türkiye’nin dinamikleri var. O mecburiyetler, hükümetleri önüne katar sürükler. O dinamikler, iktidarları hizaya getirir.
Bize o dinamikler sorulduğu zaman hep şunları belirttik: Türkiye’nin işçisi var, çiftçisi var, kamu emekçisi ve aydınları var, çarşıları var, sanayicisi ve tüccarı var, ordusu var, polisi var. Var oğlu var.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı’nın konuşmasını okuyunca, ilk yorumum şu oldu: İşte Türkiye’nin dinamikleri. Türkiye’ye güvenim pekişti. Türkiye’de özetle vatan bütünlüğü ve üretim ekonomisi konumunda olan büyük bir güç var. TÜSİAD, bu açıklamasıyla o büyük gücün önemli dinamiklerinden biri olduğunu göstermiştir.

TÜRKİYE’NİN PROGRAMI

Türkiye’nin büyük sermaye sahiplerinin ağırlıklı kesimini temsil eden TÜSİAD, önümüzdeki programı önümüzdeki gerçeklerden üretmektedir. Dünya ve Türkiye hangi sürecin içindedir ve bu sürece Türkiye’nin millî yanıtı ne olmalıdır? TÜSİAD, önümüze bu açıdan bakıyor. Asında başka türlü bakılamaz. Ancak görüyoruz, Vatan Partisi dışındaki partilerin önümüzü görmek ve anlamak diye bir sorunları yok. Onlar, daha çok birbirlerini çelmeleme ve yerin dibine batırma amaçlı politika yapıyorlar.
Gerçeklere dayanmak ve bir bütün olarak Türkiye için çözüm üretmek, Türkiye’nin millî ve demokratik güçlerini birleştiriyor.
Türkiye’nin içinde bulunduğu Vatan Savaşı ve Üretim Ekonomisini inşa süreci, bütün vatansever ve üreten sınıfları birleşmeye zorluyor. Vatan Partisi’nin işçi ve çiftçiden sanayici ve tüccara kadar bütün millî sınıfların ortak iktidarını amaçlayan programı şimdi Türkiye’nin gündemindedir. Ve gündem, Büyük Kararı zorluyor. Tuncay Özilhan’ın Dünya Ekonomisi ve Siyasetinin ağırlığının Doğuya kaydığı saptaması, bu Büyük Çözümün uluslararası iklimini belirlemektedir. Artık vurgulandığı üzere, eskiye dönülemez. Yeni olan, güçlü ve liyâkatlı yönetimdir; üretime dayalı ekonomiye geçmektir; adil rekabeti sağlayan hukuk devletidir; Cumhuriyet eğitimi ve üretim ekonomisi için seferberliktir.

BÜYÜK ÇÖZÜM İÇİN SEFERBERLİK

Tuncay Özilhan’ın konuşması, Türkiye’nin önündeki Büyük Çözüm için bir seferberlik çağrısı olarak değerlendirilebilir. Üretime dayalı ekonominin inşası, vatan savaşı koşullarında Millî Direnme Ekonomisi’nden geçişi zorunlu kılıyor. Bu açıdan milletin bütün sınıflarını birleştirmeye, öncelikle halkın gıda güvenliği başta olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılamaya, yine öncelikle Vatan Savaşının kaynaklarının sağlanmasına gerek var. Türkiye’nin bütün üretim olanakları, geri teknolojiler de dahil olmak üzere harekete geçirilecektir. Türkiye’nin emek gücünün azamî ölçülerde değerlendirileceği bir döneme giriyoruz.

ÖNYARGILARIN GEÇERSİZLİĞİ

Kendisine “Sol” diyen kimi çevrelerin TÜSİAD’a yan bakışını hepimiz biliyoruz. Bu önyargıların sorgulanması gerekiyor. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı’nın tarihî önemdeki açıklaması, önyargılara tam zamanında ve esaslı bir darbe indirmiştir.
Türkiye’nin buna ihtiyacı vardı. Bilimin dışındaki sahte “Sol” iflas etmiştir. Bilimsel olmayan, yaşanan sürecin dışında, kaba bir emekçi edebiyatıyla emekçilerin hiçbir sorunu çözülemez. En başta elbette emekçilerin iktidarı paylaşma sorunu! Emekçinin milletle birleşen geleceğinden kopuk, hayatın dışındaki düşmanlıklar geçersizdir. Türkiye, yaşadığımız tarihî koşullarda “sermaye düşmanlığıyla” emekçiler için herhangi bir çözüm keşfedemez. Emekçilerin çıkarlarıyla büyük sermayenin çıkarlarının uyumlu olduğu bir tarihî dönemden geçiyoruz.
Her şey vatan için ve üretim için: Günün geçerli sloganı budur.