Kola öldürüyor da İncirlik yaşatıyor mu?

İsrail’in Gazze’ye dönük vahşi saldırısı başladığından bu yana hükümete yakın sosyal medya hesaplarında İsrail menşeili ya da İsrail’e destek veren markalara yönelik boykot çağrıları yapılıyor.
Barkodlar paylaşılıyor, marka listeleri yayınlanıyor, “içilenin kola ya da kahve değil Gazzeli çocukların kanı” olduğuna dair yüksek perdeden ajitasyon yapılıyor. Ödeme sistemlerinden giyime, gıdadan temizlik ürünlerine her alanda boykotlar örgütleniyor. Boykota uymayıp bu markaları satmaya devam eden marketler, mağazalar da hedef gösteriliyor ve onların da boykot edilmesi çağrısı yapılıyor.
Buna karşı değiliz. Elbette emperyalizmin ve Siyonizm’in mali kaynaklarını daraltmak mücadelenin bir parçası olabilir. Mesele bireysel tavır koymaksa, bizler bunu gündelik yaşantımızda zaten elimizden geldiğince yapıyorduk. Gazze olayından önce de.

NE BU SESSİZLİK

Ama bu boykotçu kardeşlerimize sormak isterim. Vatanımızdaki İncirlik Üssü’nden kalkan Amerikan askeri nakliye uçaklarının Güney Kıbrıs’taki İngiltere’nin Agratur Üssüne uğrayarak oradan İsrail’e geçmesi sizi daha mı az rahatsız ediyor ki bu konuda sessizsiniz? İncirlik’ten İsrail’e bu yolla silah ve mühimmat taşınıyor, üstelik gizli saklı da değil. Açık kaynaklardan takibi mümkün. Ve bunu bir tek Vatan Partisi dile getiriyor.
Sistemin muhalefeti de gündemine almıyor. “Hükümeti buradan sıkıştırayım” diyemiyorlar. Çünkü kendileri zaten ABD-İsrail kontrolünde.
Şimdi basit bir soru:
Malum kahve zincirinden alınan bir bardak amerikano Gazzeli çocukları öldürüyor da İncirlik’ten taşınan mühimmat öldürmüyor mu?
Hatta kelimenin gerçek anlamıyla öldürme, tam olarak böyle olmuyor mu? Yani bu öldürme, kahve-ölüm ilişkisindeki gibi dolaylı da değil.
O halde İsrail’e karşı boykot örgütleyen AK Partili kardeşlerimiz neden partilerine ve hükümete karşı seslerini yükseltemiyor?

TOPU VATANDAŞA ATMAK

Aslında İsrail’e karşı uygulanan ticari boykot kampanyası, asıl yapılması gerekenleri perdeliyor. Bir devlet-hükümet tavrı ve o tavrın gerektirdiği adımları atmak gibi ciddi, somut ve sonuç alıcı işler yerine, mesele tek tek kişilerin vicdanına havale ediliyor. Bizler de kola almayarak görevimizi yerine getirdiğimizi düşünüyor ve vicdanen rahatlıyoruz.
7 Ekim’den bu yana esip gürlemek ve “diplomasi trafiği” yapmak dışında bir icraatı olmayan hükümet, icraatı vatandaşı market mesaisinden bekliyor. Onu da ne kadar istiyor, tartışmalı.
Tamam, vatandaş kola almasın da, İsrail’e İncirlik’ten silah ve mühimmat taşındıktan sonra bunun ne anlamı var? Tamam, bilmem ne marka deterjan almayalım ama İsrail’e Türkiye topraklarından mermi taşındığı gerçeğinin kirini nasıl temizleyeceğiz? Bu leke hangi deterjanla çıkacak?
“Ya uçaklar direkt İsrail’e gitmemiş” yollu açıklamalar vicdanınızı rahatlatıyor mu? Direkt İncirlik-İsrail uçuşu ile İncirlik-Agratur-İsrail güzergâhı arasında nasıl bir fark var? Filistin davasına ihanet ettiğimiz yetmezmiş gibi bir de dalga geçiyoruz.

PEKİ İSVEÇ OLAYI?

Meclis’teki muhabir arkadaşlarıma arada bir soruyorum. Var mı AK Parti grubunda İsveç’in NATO üyeliğine karşı bir tepki? “Hayır” oyu vermeyi düşünen vekil var mı? Cevap hep olumsuz.
İsveç’in NATO üyeliğini destekleyeceksiniz, ABD’nin savaş aygıtı, İsrail’in hamisi NATO’yu büyüteceksiniz ama Filistinli çocukları da dilinizden düşürmeyeceksiniz! Ne güzel düzenek.
Gazetelerde boy boy İsveç’teki FETÖ ve PKK mensuplarının fotoğrafları yayınlandı bir yıl önce. Neymiş, protokol yapılmış, bunlar Türkiye’ye iade edilecekmiş. Otuz küsur kişiden biri gelmedi. Hâlâ Kur’an yakılıyor, hâlâ PKK Stockholm’de gösteri yapıyor.
Üstelik hepimiz İsveç’in NATO üyesi olduktan sonra da bu eylemlere devam edeceğini bal gibi biliyoruz. Tıpkı diğer NATO üyesi Batılı “müttefiklerimiz” gibi. Ama Hükümetimiz ABD’den korktuğu için, hem de şu Gazze Soykırımının ortasında, İsveç’in üyeliğini onaylanmak üzere Meclis’e getirme cüretinde bulundu.
Niye biliyor musunuz sevgili vatansever boykotçu kardeşlerim? Sizin tepkisiz kalacağınızı düşündüğü için. Sizin eyleminizi çok da zarar vermeyen “boykot, kınama” çizgisine hapsedebileceğini hesap ettiği için.

AYAĞA KALKALIM

Biz ayaktayız. Sizi de ayağa kalkmaya çağırıyoruz.
Kola almayalım ama ondan önce İsveç’i NATO’ya almayalım.
İsrail bağlantılı markaları, marketleri kapattıralım ama önce İncirlik’i, Kürecik’i kapattıralım, Türk ordusunun kontrolüne verelim.
İşte o zaman Gazzeli çocuklar için palavra dışında bir şey yapmış oluruz.