Macron istifa eden başbakanı yeniden atadı! Bir yılda üç hükümet yıkıldı sıra dördüncüde

Üzerinden sadece beş gün geçti. 14 saat süren hükümetin başbakanı Sébastien Lecornu beş gün sonra yeniden başbakan olarak atandı. Pazartesi yaşanan şaşkınlığı üzerinden atamayan Fransızlar ve siyasi partiler cuma günü yeni bir şoku yaşadı. Muhalefet partilerinin tümünden art arda gensoru açıklaması geldi. Avrupa Aydınlık olarak bu yoğun olduğu kadar trajikomik gelişmeleri yakından izledik.

14 SAATLİK HÜKÜMET

Hükümeti kurmak üzere görevlendirilen Savunma Bakanı Sébastien Lecornu üç hafta boyunca siyasi partiler ve sendikalarla yaptığı görüşmelerden sonra, 5 Eylül Pazar akşamı hükümetin kurulduğunu açıkladı ve bakanlar kurulu resmî gazetede yayımlandı. 6 Eylül Pazartesi sabahı ise basının karşısına geçerek istifa ettiğini açıkladı. Hükümet varlığı sadece 14 saat sürdü. Geceyi saymazsak bakanlar daha göreve başlamadan hükümet istifa etmiş oldu.
Sébastien Lecornu, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ilk cumhurbaşkanı seçildiği 2017 yılından bu yana yedinci başbakanıydı. Ortalama yılda bir başbakan değiştirdi. 2024 erken genel seçimlerinden bu yana ise bir yılda üçüncü hükümet istifa etmiş oldu. Son 100 yılın en kısa ömürlü hükümeti olarak tarihe geçti. 8-10 Haziran 1924 tarihleri arasında Frédéric François-Marsal hükümeti ve 19-21 Temmuz 1926 tarihleri arasında Edouard Herriot'un ikinci hükümeti sadece iki gün sürmüş.
Düşürülen veya istifa eden son üç hükümetin ortak noktası; hepsinin Macron’a bağlı azınlık hükümeti ve Macron’un neoliberal kemer sıkma bütçesinde ısrar etmeleri. Hatta oluşturdukları bakanlar kurulu birkaç değişiklik dışında hep aynı kişilerden oluştu.

YENİLGİYİ KABUL ETMEYEN MACRON UZATMALARI OYNUYOR

Sébastien Lecornu Macron’un son kozuydu. Artık yolun sonuna gelmişti. Ama bir taraftan da iktidarı bırakmamak için direnmekte ve bunun çaresini aramaktaydı. Pazartesi istifasını sunan Başbakan Lecornu’ya salı günü, yeniden görev vererek 48 saat içinde kendi kampı dahil tüm siyasi partilerle görüşmeler yaparak ve verilecek tavizler de hesap edilerek bir hükümet formülü üretmesi talimatı verdi. Özellikle hükümetin istifasında önemli rol oynayan hükümet ortağı Cumhuriyetçileri ve hükümette yer almayı çok isteyen Sosyalist Parti ile görüşerek güven oyu alabilecek bir hükümet kurmanın çalışmasını istedi. Aksi taktirde Meclisi feshetme ve erken seçime gitme kararı vereceğini açıkladı. Lecornu, çarşamba akşamı görüşmelerinin sonucunu Cumhurbaşkanına aktardı. Cumhurbaşkanı Macron’un da 48 saat içinde kararını açıklayacağı bildirildi. O gün geldi çattı.
Macron karar vermeden önce, Melenchon ve Marine Le Pen’in partisi hariç diğer tüm parti temsilcilerini cuma öğleden sonra Elysee Sarayı’na davet etti. Saray, bu iki liderin Meclis’in feshini istediğini diğerlerinin ise Meclis feshedilmeden bir çözüm istediklerini bu yüzden onların davet edilmediğini açıkladı. Yani sosyalisti, komünisti ve Yeşilleri bilcümle sosyal demokrat takım ve Merkez sağ Sarayın yolunu tuttu. Marine Le Pen, Macron’un “tüm Fransızların cumhurbaşkanı olmadığını ve görevinden koptuğunu” açıkladı. Le Pen, Elysee Sarayı’nda “halı satıcıların toplantısının” organize edildiğini ve “buradan da bir sonuç çıkmayacağını” söyledi.

14 SAATLİK BAŞBAKAN YENİDEN ATANDI, TEPKİLER BÜYÜK

Parti liderleriyle yapılan ve üç saat süren toplantı sona erdikten sonra Fransız Komünist Partisi Başkanı Fabien Roussel, “Emmanuel Macron'un Meclis’i feshetmek yerine bir başbakan atayacak” açıklamasında bulundu. Yeşillerin Başkanı Marine Tondelier de Cumhurbaşkanının “sol” bir başbakan atamayacağını açıkladı.
Macron toplantıda “Meclis’i feshetmeden her zaman bir çare vardır” demiş ve 14 saat süren ve istifa eden Başbakan Sébastien Lecornu’yu beş gün sonra yeniden başbakan olarak atadı. Bakanlar kurulunu ve bütçeyi yeniden oluşturacak.
Sosyal Demokrat Sosyalist Parti ise Komünistlerin ve Yeşillerin desteği ile hükümet kurma hayali kuruyordu. Hayalleri boşa çıktı. Elysee Sarayı çıkışında yaptıkları açıklamada gensorunun gündeme gelebileceğini açıkladılar. Marine Le Pen ve Melenchon partilerinin yeni bir başbakan atanması durumunda gensoru vereceklerini önceden açıklamışlardı. Bu durumda yeni kurulacak hükümetin ömrü de uzun olmayacak.
Macron’un 2027 yılına kadar cumhurbaşkanlığını devam ettirmek için her yolu mübah sayıyor. Luc-Laurent Salvador agoravox.fr sitesinde, Macron henüz kararını vermemişken “Macron neden ne pahasına olursa olsun ısrarcı davranıyor?” başlıklı yazısında “Başkan hiçbir şeyden vazgeçmeyecek, her zamanki gibi dik durmaya devam edecek ve ne pahasına olursa olsun görevinde kalmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Bu nedenle istifa etmesi kesinlikle söz konusu değildir. Bunu defalarca söyledi… İstifalar, kabine değişiklikleri, fesih, her şey olur, yeter ki o dümeni elinde tutsun, Fransa'yı yıkıma sürüklese bile” diye yazıyor.

KENDİ CEPHESİNDEN MACRON’A TEPKİ

Macron’un iktidarda kalma hırsı, kendi kampı dahil tüm muhalefet partilerinden tepki aldı. Kendi partisi Renaissance’ın Genel Başkanı ve Başbakanlarından Gabriel Attal Macron’un bu tutumunu “Birçok Fransız gibi, ben de Cumhurbaşkanı'nın... iktidarı elinde tutmak için bir tür inatçılık sergilediği izlenimi veren kararlarını artık anlamıyorum” dedi. Yine Macron’un ilk Başbakanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Edouard Philippe “Macron istifa etmeli ve erken cumhurbaşkanlığı seçimine gidilmelidir” açıklamasında bulundu.
Macron’un azınlık hükümetlerinin ortağı ve destekçisi Cumhuriyetçilerin Başkanı Bruno Retailleau hükümette yer almayacağını açıkladı. Cumhuriyetçiler Macron’a ateş püskürtüyor. Başkan Yardımcısı Julien Aubert “İnsanlarla gerçekten dalga geçiliyor. Böyle bir karmaşadan sonra aynı başbakanı yeniden atamak bir provokasyondur” açıklamasında bulundu. Cumhuriyetçiler Macron cephesinden uzaklaşıyor.

EN NET TUTUM ALAN LİDERLER MELENCHON VE MARİNE LE PEN

Sosyal Demokrat Cepheden kopan ve Macron’a cepheden karşı olan Jean-Luc Melenchon’un partisi Boyun Eğmeyen Fransa, Macron’un azlini veya istifasını istiyor. Grup Başkanı Mathilde Panot, Sébastien Lecornu'nun istifasının ardından “bir yıldan kısa bir sürede üç başbakanın görevden ayrıldığını” söyleyerek “Geri sayım başladı. Macron gitmeli” dedi.
Milliyetçi Ulusal Birlik (RN) Lideri Marine Le Pen “Cumhurbaşkanı kendi çıkarlarını koruma derdinde” açıklamasında bulundu. Le Pen, “Meclis’in feshedilmesinin kaçınılmaz olduğunu” söyledi. “Yolun sonuna geldik, bir çözüm yok, yarın da olmayacak” dedi ve “bu koşullar altında tek akıllıca karar… Sandık başına dönmek ve Fransızların ülkeye yön vermesi” olduğunu belirtti. RN Başkanı Jordan Bardella da X'te şu görüşü dile getirdi: “Tek çözüm, sandığa dönmektir. Pazarlıklara son verin, seçimlere ve Ulusal Meclis'in feshine yer açın” dedi.

MİLLİYETÇİ YÜKSELİŞ SİSTEMİ AZINLIK HÜKÜMETLERİNE HAPSETTİ

Ekonomist Ricardo Martins, journal-neo.su/fr sitesinde yayımlanan “Yeni bir Fransız hükümeti çöküyor: Sıradaki Macron mu olacak?” başlıklı yazısında durumu “Fransa gözlerimizin önünde çöküyor. İki yılda beş başbakan, on Fransız’dan yedisinin reddettiği bir cumhurbaşkanı ve soluğu kesilen bir anayasa. Sébastien Lecornu'nun hükümeti, sadece on dört saat sonra doğuştan ölüydü, bu bir kaza değildi bu, çöküşün eşiğinde olan bir cumhuriyetin belirtisiydi” şeklinde değerlendirdi. Martins “Bu geçici bir kriz değil: sistemin içten çöküşü. 1958'de güçlü bir yürütme ve iktidarın istikrarını sağlamak için kurulan V. Cumhuriyet, bugün yorgunluk belirtileri gösteriyor. Gazeteci Régis Le Sommier'in özetlediği gibi, Fransa ‘anayasal bir dönemin sonuna geldi’. De Gaulle'ün açık çoğunluklar elde etmek için tasarladığı mekanizma, artık cumhurbaşkanlarını kalıcı azınlıklar içinde hapsetmektedir” diye devam ediyor.
Fransa’nın azınlık hükümetlerine mahkûm olması, artık sistemin iki turlu seçim mekanizmasının eskisi gibi sistemin işine yaramadığının ortaya çıkmasıdır. Bazı istisnalar olsa da bu sistem bir parti veya ittifakın Meclis’te çoğunluğunu garantiliyor. Ve güçlü bir muhalefetin ortaya çıkmasına olanak tanıyordu. Bir ve ikinci tur arasında her seçim bölgesi için partilerin kendi aralarında anlaşmalar, pazarlıklar yapmasına olanak veriyor. İşte tam da burada son 10 yıldır inanılmaz bir yükseliş içinde olan ve neredeyse her seçim bölgesinde ikinci tura kalan Milliyetçi Ulusal Birlik partisi Sistemin sağ ve sol partilerinin işbirliği ile kazanması engelleniyor.
Bütün bu engellemelere rağmen Milliyetçiler Mecliste birinci parti konumunda ve sistemin sağ ve sol partileri kendi aralarında bir araya gelseler bile hükümet kurma çoğunluğunu oluşturamıyor ve azınlık hükümetlerine mahkûm oluyorlar.

PARÇALI MECLİS, DAĞILMIŞ İTTİFAKLAR

Bugünkü üç parçalı Meclis aritmetiğinde ya koalisyon hükümetleri ya da azınlık hükümetleri kurulabilir. Çünkü hiçbir parti ve cephenin tek başına hükümet kurma çoğunluğu yoktur. Mecliste iki Atlantikçi, küreselci cephe ve bir de Milliyetçi cephe var. Sistemin Atlantikçi cephelerinden biri toplam 182 milletvekiliyle Sosyal Demokrat Yeni Halk Cephesi, ikincisi 168 milletvekiliyle Macron’un Merkez Sağ cephesi ve bu küreselci iki cephenin karşısında konumlanan 143 milletvekiliyle Milliyetçi cepheydi. Ve bir de Fransa’nın köklü partilerinden 49 milletvekiline sahip Cumhuriyetçiler Partisi.
Milliyetçiler hariç sistemin sağ ve sol ayağını oluşturan cepheler bugün dağılmış ve bölünmüş durumdalar. Macron cephesi içinde yer alan Cumhuriyetçiler son hükümetin oluşmasında anlaşmazlığa düşmüş ve başbakanın istifa etmesinin nedenlerinden biri olmuştur. Sosyal Demokrat Yeni Halk Cephesi de bölündü; Sosyalistler ve Komünistler bir tarafta, Yeşiller ve Boyun Eğmeyen Fransa diğer tarafta. Yeşiller her iki tarafı bir araya getirmek istese de başaramadı. Yani Atlantikçi, küreselci takım darmadağın durumda.

SEÇİM DE ÇÖZÜM OLMAYACAK, SİYASİ KRİZ BÜYÜYECEK

Macron Meclis’i feshetse ve bir erken seçim yapılsa dahi, hükümet kurma krizini çözmenin şartlarını oluşturmayacak. Bugüne benzer üç cepheli bir Meclis ortaya çıkar. Ama Macron cephesi oy kaybeder. Sağ cephenin ülkeyi içine düşürdüğü krizler nedeniyle sosyal demokrat partilerin oyu artabilir. Ama yapılacak erken seçim en çok Milliyetçi Ulusal Birlik partisine yarar. Ama ne yazık ki var olan iki turlu çoğunluk seçim sistemi Milliyetçilerin hükümet kurma çoğunluğunu bulmada zorluyor. Çünkü ikinci turda sağdan sola sistemin istisnasız tüm partileri Milliyetçi adayın karşısındaki adaya oy vererek kaybetmesini sağlıyor. Örneğin bir seçim bölgesinde Sosyalist veya Komünist partisi, Milliyetçi adayın karşısındaki Macron’un partisinin adayına oy verebilmektedir. Ve vermişlerdir. Bu kendine “sol” diyen tüm partiler için geçerlidir. Sözüm ona “ırkçı” bir adayın kazanmasını önlemek.
Bu seçim sistemiyle hiçbir parti ve ittifak tek başına hükümet kurma çoğunluğunu bulamayacaktır. Milliyetçi partinin yükselmesiyle- ki bu yükseliş devam edecektir- birlikte sistemin sağ ve sol partilerinin rahat at oynattığı dönem sona ermiştir.
Ufukta bir çözüm yolu da görülmemektedir. Lecornu II hükümeti gerçekten trajikomik bir hükümettir. 14 saatlik ilk hükümetinden daha da zayıf durumdadır. Lecornu kuracağı yeni hükümette demokratlarla işbirliği yapar mı? Bu da zor. Dolayısıyla bu dördüncü azınlık hükümetinin ömrü de uzun olmayacak. Bu da yıkılırsa Macron’un önünde iki seçenek görünüyor ya Meclis’i feshederek genel seçimlere gidecek ya da istifa edecek. 2027’ye kadar görevini devam ettirmede kararlı olduğu için Meclisi feshetme yolunu seçebilir.