Neden hala iç ve dış şoklara dayanıklı hale gelemedik?

Yazar: Gerçek hayattan esinlenerek uyduracağım bir örnekle yazımıza arz-ı endam ediyorum canım Çizerim; Yazar Çavdareviç Akinovski, bodrum katında oturduğu sıvaları dünya haritası şeklinde dökülmüş 5-6 katlı bir binada ev sahibesi Saniye Hanımla her ay başı gerginlik dolu münasebetler yaşıyordu.. Bay Çavdareviç’in önceki çalıştığı gazete el değiştirince çoktan olması gereken emeklilik hakkını kullanmak istemiş ve balık tutup aylak aylak gezerek 50 yılın yorgunluğunu atmayı planlamıştı. Buna kargalar bile gülerdi zira aldığı emekli maaşıyla bir karga bile beslenemezdi.. Neyse ki kargaların kanatları vardı ve bay Çavdareviç gibi sürünmeden yaşayabiliyordu..
Çizer: Hocam klasik Rus yazarları gibi lafı amma da uzatıyorsunuz, sadede gelin işim var daha yarın ki esprinizi çizeceğim. Ne olmuş ev sahibesi Saniye Hn güzel mi ondan bahsedin? Valla ben değil okur merak etti.
Yazar: Okurumuzu öne sürdürdüğün için dediğini kale alıyorum ve Saniye Hanım hakkında bir şeyler paylaşacağım; Bu arada güzellik göreceli biliyorsun! Kimi insan dışarıdan kusursuz ideal ölçülerde görülür ama ağzını açıp konuşmaya başlayınca seni doğduğuna pişman edecek çuvaldızlarla işkenceye tabi kalırsın. Kimi de vardır içindeki güzel duyguları yüzüne vurduramasa da, gözlerine sirayet etmiştir ve o bile sana inanılmaz güzel gelir diğerinin yanında..
Çizer: Ben yine de çuvaldızlı bir doz tedavi almayı yeğlerim hocam, o olmazsa ışıldayan gözler etrafta çokça var gibi..
Yazar: Ah ah.. Gençlik! Neyse işte o Saniye Hanımın baş veznedar eşi yıllar önce vefat edince, o da yılların defter tutma özlemini tatmin edercesine kiraya verdiği dairelerinin gelirlerini not ettiği bez ciltli muhasebe defterini baş ucu külliyatı olarak kutsamıştı. Fakat her nedense, gelirlerini not ettiği defterine giderlerini yazmaktan pek hoşlanmazdı! Bir gün Yazar Çavdareviç yüzünü yıkarken; saltanat yıllarından kalma kulpu işlemeli bakır musluk bozuluvermişti. Ne açılıyor ne de kapanıyordu yüce saltanat musluğu.. Abdülhamit Han’ın burnuna benzeyen bu saltanat musluğu nezle olmuşcasına sadece damlıyordu.. Yazdığı tefrikalar anca geciken kirasına gittiğinden ev sahibesine çıkıp da “ musluğum” le başlayacak bir cümleyi aylarca kuramadı Çavdareviç.
Çizer: Hocam Allah aşkına, şu ağdalı Rus anlatımınıza biraz da, flaşbek yapın ve yazarın gecikmemiş ilk kirasını vermek için kapısına gittiğinde dul hanımın ona kapıyı siyah dantelli incecik şeffaf geceliğiyle açtığı anı tüm detaylarıyla anlatsanıza.. Ben değil valla okur merak ediyor.
Yazar: Ben senin bildiğin yazarlardan değilim! Edebiyatımı senin fantezilerine çerez yapacak değiliz.. Neyse kısa keseyim; Bay Çavdareviç artık mutfaktaki hanedanlara yakışan musluğu kullanıyor..
Çizer: Siz de en heyecanlı yerinde yarım bıraktınız ama..
Yazar: Bence sana bir kız bulup baş göz etme zamanımız gelmiş de geçiyor.. Gözün başın başka oynamaya başlamış. Aldığın parayı biriktir bak sonra başına dul ev sahibi yerine eli baltalı Esenyurt'lu mal sahibi kapına gelir. Demedi deme..