Perinçek Türkiye’ye lazım

1960’ların ortaları.

Dünyada dört rüzgar birden esti.

Bir: Vietnam Savaşı’na karşı yükselen anti-emperyalist dalga.

İki: Çin’de Mao’nun başlattığı Kültür Devrimi.

Üç: 1968’de patlayan gençlik protestoları.

Dört: 1967 Arap-İsrail savaşı... Ve başlayan Filistin direnişi.

Bunlar birbirlerini beslediler.

Bir “devrimci dalga” yarattılar.

***

Her ülkede yansımaları farklı oldu.

Türkiye’de iki olguyu birlikte yaşadık.

Birincisi: Sosyalist hareket ilk kez kitleselleşti.

Türkiye İşçi Partisi-TİP: Meclis’e girip grup kurdu (1965).

***

İkincisi: Sosyalist hareket üniversitelerde...

Özellikle gençlikte ideolojik üstünlük sağladı.

Bu yüzden: Türkiye’nin gençlik hareketi Batıdan farklı gelişti.

***

Evet: Batı gençliği sokağa indi. Sistemi sorguladı.

Her türlü otoriteye, örgütlenmeye karşıydılar.

Tabii sol sistemi de, örgütlenmeyi de reddettiler.

Sonuçta: İtirazları yaşam tarzının ötesine geçemedi.

Eleştirdikleri sistemin içinde kaldılar.

***

Türkiye’de ise gençlik sol, sosyalizan zemindeydi.

İçte: Atlantik sisteminin karşısında.

Mustafa Kemal’in devrimci mirasına sahip çıkıyordu.

Dışta: Emperyalizme karşı mevzilenmişti.

1965-1969 arasındaki Türkiye manzarası: Emekçi hareketi, aydınlar ve gençlik hareketi buluşmaktaydı.

***

1970-71’de hızla bozuldu bu tablo.

Türkiye gençlik hareketi maceracılığa kaydı.

Kimi “kır gerillası” dedi... Kimi “şehir gerillası”.

Kimi de “darbeciliğin” kuyruğuna takıldı.

***

Sürüklenişte “sızma”ların rolü var mıydı?

Sanıyorum: Sorunu, dönemin ideolojik ikliminde aramak gerekiyor.

Bir tartışma önerisi: “Dış yönlendirme”lerin izini Filistin üzerinden sürmek daha anlamlı olur.

O dönemde Filistinli birçok “direniş” hareketi vardı.

Bazıları da istihbarat yönlendirmelerine açıktı.

Sonuç:

Türkiye sol gençlik hareketi... Silahlı mücadele fikrini, fiilen Filistin kamplarında kuşandı.

***

Bu konuda, Türkiye’yle İran arasında tuhaf paralellikler var.

Hatırlansın: Deniz Gezmiş’ler 1970 yılı başında harekete geçmişti.

Aynı haftalarda... İran’da bazı gençlik örgütleri de dağa çıktılar.

Bir kısmı dağlarda... Bazıları da darağaçlarında can verdiler.

***

Bu aşamada Doğu Perinçek’in rolüne neydi?

Kayıtlardadır, bilinir.

Türkiye solu bir büyük dönemeç yaşamakta...

Sol içinde güçlü bir “silah rüzgarı” esmektedir.

Gençlik hareketinden gelen bir lider olarak...

Perinçek etkili şekilde karşı durdu.

Söylediği: Çıkmaz sokaktır.

***

İkinci dönem: 1975-80 arası.

Türkiye, NATO’nun operasyon alanıdır.

Gençlik iki kampa bölünür: Devrimciler ve ülkücüler...

Birbiriyle vuruşturulur.

5 bine yakın gencimiz hayatını kaybeder.

Perinçek bu dönemde de rolünü oynar.

“Anarşi”ye hayır der.

***

Üçüncü dönem: 1980’ler...

Sosyalist sistemin çöktüğü yıllar.

Bazı sol çevreler...

Özellikle geçmişte radikal olanlar için...

Sol, sosyalizm artık “yük”tür.

Moda: Sosyalizmin modasının geçtiğini ilan etmektir.

Perinçek, rolünün farkındadır.

Günün görevi: İdeolojik zeminde sağlam durmaktır.

Partisini kurar (1988).

Adı, dönekliğe inat: Sosyalist Parti’dir.

***

Dördüncü dönem: 1990’lar.

Küreselleşmeci liberalizm rüzgarı hızlıdır.

NATO merkezi Türkiye’ye “ılımlı İslam” elbisesi biçmiş...

Kemalizmin modasının geçtiğini ilan etmiştir.

***

Perinçek ve ekibi...

Yükseltilen dalgayı tespit ederler.

NATO’cu “Ilımlı İslam”a...

Fethullah tipi Cemaatçiliğe karşı Cumhuriyet Devrimlerini savunurlar.

Atatürk’ün “Altı Ok”unu parti programının temeline yazarlar.

***

1990’larda eskinin solcuları...

Küreselleşmeciler...

CHP içindeki liberaller ne yapar?

“Tarikatlara özgürlük”....

“Askeri vesayete hayır” diye...

NATO operasyonlarına “kenar süsü” olurlar.

***

Beşinci dönem: 2002’de başlayan AKP’li yıllar...

Fethullahçı Gladyo’nun merkezinde olduğu...

Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını düşünelim.

Herkes biraz adil olsun.

Perinçek ve partisi... Aydınlık ve Ulusal Kanal olmasaydı...

Türkiye’nin direnci böylesine harekete geçirilebilir miydi?

Kesin olan şu: Tarih bugünkü gibi yazılmazdı.

***

İki ek.

Biri: Perinçek’in “soykırım” yalanıyla mücadelesi...

Ayrıntıya hiç girmeyeceğim.

Herkes farkında: Perinçek, devletin yapamadığını yaptı.

***

Diğeri: Dış politika.

Perinçek ve partisi...

Türkiye’nin milli çıkarları için...

Moskova’da, Pekin’de, Tahran’da, Şam’da, Bağdat’ta, Beyrut’ta..

“Tamamlayıcı diplomasi” yürütüyor.

Sonuç da alıyor.

Gizli kapaklı değil.

Açıktan yürütülüyor.

Devleti de, hükümeti de bilgilendiriyor.

***

Son örnek.

Perinçek, cumhurbaşkanlığına aday olmak istiyor...

Kritik imza toplama sürecinde... Kampanyasını bıraktı, Pekin’e gitti.

Niçin?

Kapımızdaki ekonomik krize karşı...

Türkiye için kaynak arayışında.

***

Perinçek’in kurduğu sermaye-yatırım denklemi şöyle:

Çin’in elinde 4 trilyon dolar rezerve var. Yatırım yapacak alan arıyor. Türkiye, büyük pazarların hemen yanında.

Geniş yatırım avantajlarına sahip.

İki ihtiyacı buluşturmak gerekiyor.

***

Özetin özeti:

Perinçek, bu cumhurbaşkanlığı yarışında olmalı.

Krizli bir dönemdeyiz.

Siyasi hayatımızda...

Yakın siyasi süreçlerde Türkiye’nin Perinçek’e ihtiyacı var.

Çağrı: Bir imza da sizden.