Procrustes’in Yatağı

“Procrustes’in Yatağı” sanat tarihçi, yazar dostum Barış Acar’ın bir kitabının adı... Yunan Mitolojisi’nde yer alan eşkıya Procrustes’i de zaten oradan haber aldım.

Mitolojide, sanıldığı gibi hep gizemli, güçlü tanrılar değil, en az onlar kadar ünlü eşkıyalar, hırsızlar, dolandırıcılar, soyguncular da var. Bunların en ünlüleri ise Skiron, Sinis ve Prokrustes’tir. Bunlar kurbanlarını soyup soğana çevirerek mağdur etmekle yetinmez, akla hayale gelmedik işkenceler edip öldürürlermiş.

Skiron, kurbanına ilk önce sakin sakin ayaklarını yıkatır, sonra da tekmeleyerek kayalık bir uçurumdan aşağıya itip öldürürmüş.

Sinis, ormandaki iki çam ağacını yere eğer, kurbanının bir ayağını bir ağaca, diğerini ötekine bağlayıp sonra da ağaçları bırakıverirmiş. Zavallının halini bir düşünün: akla hayale sığmaz!

BETERİN BETERİ

Procrustes ise tam bir psikopat: bir tür tipik mitolojik dev canavar. Tıpkı öbürleri gibi o da nesi var nesi yok aldığı insanları zorla kendi evine götürür; birkaç gece konuk edip sadistçe eğlenirmiş.

Mitolojik anlatılara göre evinde demirden, biri uzun öbürü kısa boylu iki yatağı varmış. Eğer kurbanı iri ve boyu uzunsa onu küçük, kısa boylu yatağa yatırır, sonra da bıçağıyla, kılıcıyla, onlar da yetmezse çekiciyle, balyozuyla zavallının her türlü fazlalıklarını, kolunu, bacağını bağırta çağırta boyunu kısaltıp yatağın boyuna uygun hale getirirmiş. Yok eğer boyu kısaysa bu kez de eze eze inceltip boyunu uzatırmış.

Mitoloji bu ya, -bazı yorumlara göre- öte yandan Procrustes bu yanıyla belirli kalıplar dışına taşıp çıkan kim ve ne varsa bunların zorla standarda uydurulmasıyla görevli bir kahramanmış da (!).

DELİNİN ATTIĞI TAŞ

Sözü biliyorsunuz. Hani bir de ne demişler:”Dinsizin hakkından imansız gelir”miş! Artık öyle bir çağa gelindi ki, “kırk akıllı” bir araya gelince kuyuda taş maş kalmıyor.

Zaten Antik Yunan’da da öyle olmuş. Öyle bir “yeni” zaman gelmiş ki, bugünkü Ege denizine ismini veren Atina’nın efsane krallarından Egeus’un oğlu Theseus, babasının yerine geçince bu üç eşkıyayı da tek tek yakalayıp onların kendi mağdurlarına uyguladıkları yöntemlerle öldürüp yok edecek ve kahramanlaşacaktır.

Skiron’a önce ayaklarını yıkatacak, sonra da kayalıklardan aşağıya fırlatacaktır.Sinis’in bacaklarını iki ağaç arasında gerip gövdesini ikiye bölecektir. Procrustes’u da yine kendi demirden yapılma küçücük işkence yatağına yatırıp kollarını, bacaklarını, bütün fazlalıklarını kılıcıyla doğrayıp parçalara ayırarak öldürecek ve halkının intikamını alacaktır.

INSANLIĞIN KUYUSUNU KAZANLAR

Sözde yeni bir çağdayız fakat içinde bulunduğumuz bölge de öyle kaç zamandır... Aşiretten, kavimlerden, mezhepçilikten, kültürel bencillikten, emperyalist işgallerden bir türlü çağdaş ulus devlet aklına ve kültürüne geçememiş topluluklar, devletler ya sürekli tu kaka edildiklerinden, ya kullanıldıklarından ya da önceden ilan edile edile parçalanma ritüellerine tabi tutulduklarından ortalık bir tür güncel Skiron, Sinis ve Prokrustes’lere kalmış görünüyor uzunca bir süredir.

Tarihsel, toplumsal, kültürel, siyasal akıl, özen ve duyarlık yok edilince ister istemez bölgeyi saran küresel düşünsel, kültürel psikopatlık, akılsızlık, yolunu şaşırmış hırs ve azgınlık, bir türlü iflah olmayan hainlik tarihsel kadim kuyulara taş atmayı ısrarla sürdürüyorlar. Onlar bu tehlikeli saldırganlığa devam ettikçe de sadece kendi kuyularını değil bölgemizin de, ülkemizin de bu bölgenin uzağında olan tüm insanlığın da kuyusunu kazmış oluyorlar ne yazık ki?

Şöyle bir bakın medyaya onların okunaklı adlarını kolaylıkla okuyacaksınız ve bu adlar kaç yıldır hayatlarımızı, ülkelerimizi, kültürlerimizi yok etmeye çalıştıklarını yeniden düşünün bir.

Çağımızın Skironlarını, Sinislerini, Prokrustesların işkence yataklarını da, kahraman Theseus’un cesaret verici hikayesini de girip internetten okuyun şöyle bir!