Spor yazarına açık mektup 

SEVGİLİ gazeteci kardeşim, mektubuma başlarken önce selam eder ve spor yazarı olarak tarafsız olmanı canı gönülden dilerim. 

Evet bilirim. Benim de başıma geldi. Bir gün Fenerli dediler, bir başka gün de Beşiktaşlı. Ama aldırma, sen yine de doğru gördüklerini taraf tutmadan yazmaya devam et ve asla fanatik bir taraftar edasıyla davranarak hakeme saldırma. Her başarısız sonuçtan sonra teknik direktörü hedef tahtasına koyma. Unutma, her gün takımla antrenman yapan kişi hedef tahtasına koyduğun o teknik direktör olduğundan, “Ahmet niye oynamıyor?”, “Mehmet oynar mı?” diye sığ eleştiriler yapmak yerine kendini acımasızca eleştirdiğin hocanın yerine koy.

ELBETTE ELEŞTİR AMA...

Futbolcusunun idmandaki davranışını, hal ve tavırlarını gören ve buna göre takım disiplinini sağlamak zorunda kalan, senin bütün bu durumları göz ardı ederek hedef tahtasına oturtup eleştiri oklarını sapladığın teknik direktör müsaade et de senden iyi bilsin. “Peki ne yapalım yani, hiç eleştirmeyelim mi?” dersen, olur mu öyle şey, kalemini korkak tutma, tabii ki eleştir. Maç içinde oynattığı oyun şekli ve rakibe karşı al(a)madığı önlemlere, oyunun gidişatında sana göre süregelen yanlışlara bilgin dahilinde tabii ki müdahale et. Elinde geniş bir imkanı varsa oluşturmadığı nitelikli kadro için de eleştir ama kısıtlı bir bütçeyle eskiden alınan giysinin yamasını kapar gibi kadro oluşturuyorsa biraz anlayışlı olmakta fayda var. 

İŞİ EN ZOR OLAN...

Hiç maddi gücü yeterli olan evin mutluluğuyla güç bela ay sonunu getiren evdeki huzur bir olur mu? İşin en zoru da takıma sonradan gelen teknik direktör olmaktır... Takımı ne o kurar ne de sezon başı idmanlarında o vardır. Karakterini bilmediği futbolcu grubuyla çalışıp başarılı olmaya çalışırken biraz anlayışlı olmaktan zarar gelmeyeceğini de unutma... 

Mutfaktaki malzeme eksik ise tadına doyum olmaz bir yemek yapabilir misin? Cevabın “Tabii ki hayır.” ise o zaman biraz anlayışlı olmakta fayda var. Kalemini eş, dost hatrına ve bir akşam yemeğinde kurulacak muhabbet uğruna satma. Yakışık almaz. Kalemin ve köşen namusundur. Bildiğin doğrulardan şaşma. 

SELDA BAĞCAN’I DİNLEYİNCE... 

Ali Sultan’ın yazdığı ve Selda Bağcan’ın 45 yıl önce ilk kez seslendirdiği, daha sonrasında ise bu kez rapçi Ramiz’in protest yorumuyla eşlik ettiği şarkıyı bir kez daha dinleyince aklıma sen geldin gazeteci kardeşim. Sana yazmadan duramadım...

Yaz gazeteci kardeşim yaz, haksızlıkları yaz, susma. Sadece milyon dolarlar karşılığında sözleşme imzalayıp yan gelip yatanları değil, biraz da alt liglerdeki olumsuz koşullarda futbol oynayanları yaz...

Amatör liglerdeki imkansızlıklar yüzünden yetiştirilemeyen gencecik futbolcu adaylarını yaz... 

Yaz gazeteci kardeşim, yaz... Çuval dolusu paralar karşılığında sahaya adım atanların son model arabalarını veya sevgililerini değil; suları akmayan soyunma odalarını, yetersiz stat sayıları yüzünden 4-5 ay süren alt liglerde oyuncu yetişmesinin imkansız olduğunu yaz...

Alt liglerde 2-3 bin lira maaş karşılığında şapkadan tavşan çıkartmaya çalışan, emekleri sömürülen antrenörleri de yaz... Yaz gazeteci kardeşim, yaz. Tüm haksızlıkları korkusuzca yaz. 

Saygılarımla... Esenlikler dilerim canım kardeşim...