Tarihi silinenin yarını yoktur!

“Yenilmeyenler”, William Faulkner’ın (1897-1962) büyük iz bırakan ünlü bir eseridir. Amerikan İç Savaşı’nı Güneyli gözüyle anlatır... Kuzey, özgürlük vaadi ile güneydeki zencileri kışkırtır. Başarılı da olurlar! Yazar isyan eden köleleri şöyle tasvir eder: “Peşinden gittikleri, kendi derilerinden daha kara, akıl dışı bir vehim, bir düş, anlamaları olanaksız parlak bir gelecek umuduydu. Anlamaları olanaksızdı, çünkü geçmişten gelen köklü gelenekleri olmadığı gibi, aralarında yaşlıların bile ‘Bırakacağımız şudur!’ diyebilecekleri hiçbir şey yoktu!” Geçmişi ve belleği olmayan bir toplum bundan güzel anlatılamazdı.

BİR ABİDE YIKILDI
Haydarpaşa GATA Hastanesi’nin acil servisinin önünden geçerken acı acı gülümsedim. Hastanenin bahçesi cenaze evi gibiydi. Hastalar ve sağlık personelinin yüzünde derin bir endişe ve kasvet vardı. Hastanenin kendisi acil servisteydi. Can çekişen umutsuz bir hastaya benziyordu. II. Abdülhamit döneminde 1898 yılında kurulan dev çınarın gövdesi balta darbeleri ile hunharca doğranıyordu.
Gözlerimi kapatarak içeri girdim. Kaydımı yapan hemşire isyan ediyordu: “Komutanım, geçmişimi çaldılar. Ben askeri sağlık personeli olmaktan büyük bir gurur duyuyordum. Benim hiç mi hakkım, hukukum yok. Kimse bana sormadı!” Doktorların askeri rütbeleri ellerinden alınmıştı. Sanki vebalı gibi, artık üniforma giyemeyeceklerdi. Bundan sonraki yaşamlarını siyaset belirleyecekti. Aşina olduğum birkaç polikliniği dolaştım. Her yerde manzara aynıydı. Hiç kimse yarın ne olacağını bilmiyordu. Hayatımın en kötü gününü yaşadım. İnsanların yüzündeki çaresizlik ve umutsuzluk ifadesini hayatımın sonuna kadar unutamayacağım.

ŞEKER YERİNE GÖZYAŞI
Sayın Gani Âşık aydın bir din adamı. Emekli müftü! Aynı zamanda ülkesine milletvekili olarak da çok değerli hizmetler vermiş. Allah, yolunu ve bahtını açık etsin. Onun da askerimize reva görülen bu haksızlık nedeniyle içi sızlamış. TSK konusundaki yazı dizisi hakkındaki görüşlerini göndermiş: “Hiç bitmesin istediğim seri yazınızın sonuncusunu kahvaltı masasında fazla sıcak olan çayın kıvamına gelmesini beklerken okudum. Gözyaşlarım çaya karıştı, hayatımda ilk defa gözyaşımı içtim.”
Sayın Âşık bu coşkun duyguları yaşarken ruhunun derinliklerinden gelen düşüncelerini kâğıda dökmüş: “Seçenekler sunan kritik kavşakta / Hiç duraksamadan Atatürk’ün yolunu seçtim / Onuru kadar, bedeli de vardı / Gözyaşımı çayımla içtim / Bu zorlu coğrafyada Mehmetçik’i komutsuz, komutansız bırakma Allah’ım / Açlığa susuzluğa evet, yeter ki Türk’ü vatansız bırakma Allah’ım!”

ABD’NİN TARİHİNDEN DAHA ESKİ OKUL
Yıllar önce üsteğmen rütbesinde ABD’nin San Diego şehrinde Denizaltı Savunma Harbi konusunda bir kursa katılmıştım. Her kursiyer yetiştiği okulları anlatıyordu. Kürsüye gururla çıktım ve dedim ki “Benim mezun olduğum okul ABD’nin tarihinden daha eskidir. Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin kuruluş tarihi 1773, ABD’ninki ise 1776’dır.” Nazım Hikmet de aynı okuldan mezun olmuştur.
Kütüphanemde çalışırken şarjda olan telefonum uzun uzun çalmaya başladı. Telefonun diğer ucunda sınıf arkadaşım vardı. Heybeliada’dan arıyordu ve de hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. “Soner” dedi, “Sakın adaya gitme! Bu kadarını kaldıramazsın... Ölüme terk edilen canlı bir tarih. Olağanüstü güzel ve estetik bir kültürel miras sokağa atılmış. Lumbarağzında (Nizamiye) sadece kamuflaj kıyafeti giyen bir kişi var. Asker mi, polis mi olduğunu anlayamadım!”

ÇALINAN GEÇMİŞ, OLMAYAN GELECEK!
Asıl tehlike şudur: Batı’nın TSK üzerindeki emelleri, AKP’nin özel gündemi ile üst üste gelmiştir! Yeni CHP ve MHP’nin üst yönetimi de AKP’nin kuyruğuna takılmıştır.” TSK’nın tarihsel köklerini yok sayan, kuvvet oluşturma süreçlerini bilmeyen ve emperyalizmin doğasını kavrayamayan kişilerin boyalı basında ve malum kanallarda arz-ı endam etmesinin nedeni de budur. Geçmişten gelip geleceğe uzanan köklü gelenekleri bir çırpıda silerseniz, sadece bugününüz olur. Çeşitli okullardan topladığınız gençleri yeni kurduğunuz bir okulda yetiştirebilirsiniz. İlk bakışta göze hoş da gelebilir. Ancak, tıpkı Güneyli zenciler gibi belleği olmayan bir toplumun kaderini yaşar ve asla geleceğe uzanamazlar...