Türkiye'de kimse bu oyuna gelmeyecektir! İşte kanıtı



Müftüler de nikah kıyabilsin.
Gemi kaptanları bilmiyorum hâlâ öyle mi kıyabilirler. Başka seçenek yoktur. Gemide evlenesi tutan olunca mecburen...
Bir de yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temsilcisi olarak konsolosluklar, büyükelçilikler...
O da mecburen...
Peki, bu müftülükler nereden çıktı?
Bir mecburiyet mi var?.
Sıra sıra kuyruk var da, belediye memurları yetişemiyor mu?
Yok öyle bir şey, elbette.

DİYANET İŞLERİ

Dini nikah kıydırmak isteyen de zaten kıydırıyor. Karışan görüşen yok...
Ben çocukken daha çok kıydıran olurdu. Sonraları azaldı. Nikah işlemi sırasında sorulan sorular kimilerine komik, kimilerine anlamsız, kimilerine de onur kırıcı geldiğini anımsıyorum...
Diyanet İşlerinin ve de din görevlilerinin esas ve de birinci görevi nedir?
Din işlerini, dünya ve toplum işlerinden ayırmak... Varlık sebebi o. “Adı” rastgele konulmamış.
Diyanet işleri.
Bu ne demek?
Diyanetin birinci görevi laiklik ilkesini yaşama geçirmektir!
Din ve toplum işlerinin birbirinden ayrılmasını, yaşama geçmesini sağlamalıdır.
Din işlerini ayrı bir kurum düzenler.

HIRSIZLIK YAPARSANIZ

Toplum işleri Türkiye Cumhuriyeti'nin yasalarıyla belirlenir. Hırsızlık yaparsanız el kesme cezası verilmez. Hıristiyan olan ne olacak? Ya da benim dini inancım yoktur diyen biri hırsızlık yaptıysa... Kaç yıl ceza alacağınız nesnel olarak dininize, cinsiyetinize göre değil nesnel ve eşit olarak herkese aynı yasa maddesi uygulanarak belirlenir. Bu eşitliği sağlamak için ne mücadeleler verilmiş...
Evlilikten, yani resmi nikahtan doğan haklar için de öyle
Miras hukukunda kadın-erkek eşitliği sağlanana kadar, en azından Türkiye'deki o acılı ve mücadeleci süreci sizlere bir ara anlatırım.
Her seferinde ben bile bir kez daha hayran kalıyorum. Onur duyuyorum.
Şimdi elbette kimsenin o ilişkilere dönme niyeti yoktur. Çatır çatır hakkını kullanır, geri vermez.

BAŞI GÖKLERE DEĞEN KÜLTÜR

Ama laikliğimizi ortadan kaldırmak, Cumhuriyet'imizi oradan buradan koparıp gedikler açmak niyetinde olan kimlerdir?
Şanlı, pırıl pırıl mücadele ve bağımsızlık geleneğinden, “hür yaşadım, hür yaşarım” diye başı göklere değen o kültürden koparmak isteyen kimdir?
Türkiye'de boyun eğme kültürünü yaymak isteyenler.
Ensesine vurup, lokması alınırken, ülkesinin bütün zenginlikleri çalınıp götürülürken, vatanı bölünürken, o canım Diyarbakır'ı İkinci İsrail'in başkenti yapmaya kalkışılırken sesini çıkarmasın isteyenler...
Türkiye'de kimse bu oyuna gelmeyecektir.
Nereden biliyorum?
Nasıl böyle kesin konuşuyorum?
İşte kanıtı! İşte onlar karşımda oturuyorlar!
Öncü Gençlik'in Dikili Akademisi'nde ders vermeye geldim.
Gençler.
Biri önemli bir ilimizin TKP başkanı, biri Fethullah'ın okullarında okumuş bir abla, biri abi, biri ülkücü, biri Harp Okulu'ndan atılan şimdi bilgisayar ve bilgi işlem okuyan parlak öğrenci, biri karate Türkiye şampiyonu genç kızımız, biri boksör, biri Mardin'li Van Yüzyıl Üniversitesi'nde okuyan delikanlı, tarihçi, hekim, ekonomist, bilim insanı adayları...
Uçabilirim. Sevinçten uçabilirim.
Biliyordum.
Ama görünce, dokununca insan başka türlü oluyor.
210 genç. Farklı köken, siyasi anlayış, farklı inanç, birikim ve gelir grubundan gençler.
Bir ayna. Türkiye'nin aynası.
Beklentinin üzerinde katılım. Yer yetmemiş. Evsahibi İzmirli'ler çadır kurmuş keyifle yerlerde yatıyor.
Türkiye 'nin sağlıklı, sağlam ve değiştirici gücü burada birleşmiş.
Nerede?
Vatanın birliğine, bütünlüğüne, bağımsızlığına, hür yaşamış, hür yaşayacak milletine karşılıksız hizmet anlayışında.
Ya siz?

Bir belediye bakan yeni makam arac için kurban kesmi. Bir koyuncuk. Meclis Bakan acaba ne kesecek?