Umutlu olmak istiyoruz

Yaşadığımız acılar, günlük sorun ve konuları unutturdu. Başka konuları düşünemiyoruz, yazamıyoruz. Ağır kayıplarla büyük üzüntü içindeyiz. Arzumuz bu acıların son bulması ve yeniden yaşanmaması.Tekrar ve yeniden seçim konusunda görüşlerimizi belirtmiştik. Gelişmeler hiç de umut vermiyor. Yeni bir seçimin içindeyiz. 7 Haziran seçim tablosundan bir koalisyon çıkaramayan, barajı aşan partiler ve barajın çok uzağında kalan partilerin gösterdikleri performanslara bakılınca hiçbir şeyin değişmeyeceği görülüyor. Kendini Cumhuriyet ilkelerine bağlı, demokratik, laik, Atatürk’e inanan parlamento içi ve dışı partilere kamuoyu önünde koalisyon umudu yaratacak bir tutum içinde olmaları önerimiz, maalesef hayata geçememiştir. Aksine, son yıllarda öne çıkan çatışmacı, ötekileştirici söylem ve davranışlar devam etmektedir. Siyaset dilinin düzeyi düşerken, ötekileştirici tavır değişmemiştir. “Bana karşı olan vatan hainidir”e kadar varan katı söylemler, havayı daha da gerginleştirmektedir. Son 3 yıldır izlenen yanlış politikalara bir de bu durum eklenince toplumsal ayrışma ve gerginlik daha da görünür hale gelmektedir.
DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİDemokratik hukuk devleti olma koşulunun, sadece seçimle gelen bir parlamento ve çoğunluğu elinde tutan bir hükümet olmadığı gerçeğini maalesef bir türlü öğrenemedik. Belki öğrendiklerimizi unuttuk. Kuşkusuz bu önemli, ancak bununla birlikte bağımsız yargı, bağımsız üniversiteler, sivil toplum örgütleri, gerçekte demokratik işleyen bir siyasi parti yapısı, sadece sermaye değil emeğin de sahip olduğu güçlü örgütlerin ve özellikle de özgür bir basının varlığının önemi yadsınabilir mi?Geldiğimiz noktada bunlardan hangisine sahibiz sorusunun yanıtları maalesef olumlu değildir. 50 yıldır bozulan eğitim birliğinin daha da geriye götüren uygulamalar yanında, herkesin karşı olduğu ama bir türlü düzene sokulamayan YÖK sistemi hala varlığını sürdürmektedir. Tutuklanan, yurt dışına kaçan hâkimlerin, savcıların olduğu bir adalet anlayışımız oldu. Ülkenin Genelkurmay başkanı başta olmak üzere, birçok asker ve sivil vatan evladını ağırlaştırılmış ömür boyu hapisle yargılayıp, yıllarca tutuklu olarak içerde tutan, sonra da hata yaptık, kandırıldık diyen bir yargımız var. Tayin ve sürgün kasırgası geçiren, izlenen tutum nedeniyle terör gibi ciddi bir konuda bile yaptıklarının sonucunun ne olacağını kestiremeyen fakat bu ülke için şehit olan güvenlik güçlerimiz var. Basın tamamen özgür hale getirildi. Muhalefet eden, olumsuzluklara karşı çıkan, bazen de sadece karşı olmak için karşı çıkan basın susturulunca, geriye sadece tek taraflı istediğini, istediği gibi yazan özgür basınımız oldu. Yani durum umut vermiyor. Ülke yönetilemez hale gelince, aksak da olsa şimdilik halka gitme başarısını gösterebiliyoruz. Atatürk ve silah arkadaşlarının, Türk milleti ile birlikte attığı temel ne kadar güçlü ki, bu Cumhuriyet, onca büyük deprem ve sarsıntılara karşın hala ayaktadır ve ayakta olmaya da devam edecektir.
SEÇMEN SORUMLULUĞUDiğer demokratik iletişim yollarının olmadığı veya olanın da işlemediği ülkemizde, sade vatandaşın karar verme süreçlerine katılımı, sadece seçimlerde oy kullanma ile sınırlı kalınca, seçmen sorumluluğu daha da artmaktadır. Bu yapıda seçmenler olarak oyumuzu kullandık sorumluluk bizden gitti, anlayışının doğru olmadığının altını çizmek gerekir. Bu nedenle, sorumluluğu sadece seçilmiş siyasilere, bizi yönetmeye çalışanlara yüklemek, yanlış değilse de kusurlu bir anlayıştır. Günümüz Türkiyesinde darbeyle iktidar olunmadığına göre, vatandaş kullandığı oyla kimin iktidar olacağına karar verirken, iktidar olanların veya muktedir kıldıklarının iyi ve kötü icraatlarından sorumlu olduklarını da unutmamalıdır. Bu nedenle oy kullanmak sadece bir hak değil, seçimde olduğu gibi seçim sonrası için de büyük bir sorumluluktur.Büyük Türk ulusunun sağduyusu ile 1 Kasım’da da yine uzlaşın, sorunları birlikte çözün mesajı vereceği anlaşıyor. Mevcut siyasi tavır ve anlayışlar değişmezse bizleri iyi günler beklemiyor. Yine de hala umutlu olmak istiyoruz!