Üretim Devrimi’yle kadına şiddeti tarihe gömelim
TÜİK tarafından, 2023 yılında ortalama eğitim süresinin kadınlarda 8,6 yıl, erkeklerde 10,1 yıl olduğu açıklandı.
Kadınların seçme ve seçilme hakkını kazandığı 5 Aralık 1934 yılından bu yana geçen 91 yılda, eğitimde kadın oranının düşmesinin, kadının sosyal yaşamda konumlandırıldığı yer ile sıkı ilişkisi olduğunu saptamalıyız.
Yine TÜİK tarafından açıklanan istatistiklerde, genel olarak ortalama eğitim oranının 9,3 yıl olduğuna bakılırsa durum genel olarak düşündürücüdür.
Kadınların eğitimden uzaklaşması, çalışma hayatında genel işsizlik yanında kadın işsizliğinin artışı, kentsel üretimde sigortasızlığı, yaşadığı mobbing ve kreş yokluğu gibi pek çok sıkıntıları, kadınlarımızı kafese kapatmanın taşlarının döşenmesinden başka ne anlama gelir ki?
CUMHURİYET’İN KADIN AYDINLIĞI
Cumhuriyet’i kuran neslin kadınlarının sosyal, kültürel ve siyasi yaşamda aldığı yolu düşündüğümüzde, 91 yıl sonra ulaştığımız yerdeki gelişim düzeyimiz, 1930-1935’lerin aydınlanma çabalarının gerisine düşmektedir. Kadınların eğitimsizliği, üretimden kopmaları, ailenin yapısını da olumsuz etkileyen unsurlar olmaktadır.
Kadın, toplumun 2 cinsinden 1’idir. Kadına bakışta, insan olmasını öncelemedikçe, buna bağlı olarak, ekonomik alanda varlığını destekleyen önlemleri almadıkça, aldırmadıkça ve yine bunun sosyokültürel bağlamda zihinlere yerleştirilmesi sağlanamadıkça toplumsal gelişme düzeyimiz saydıklarımıza paralel olarak, esasen aydınlanma düzeyi hiç yükselemez, yükselememektedir.
KADININ EKONOMİK SOSYAL ÖNCÜLÜĞÜ
Cumhuriyet kurulduktan sonra art arda gelen devrimler içinde, kadınlar toplumun ‘diğer yarısı’ olarak görüldüğündendir ki bilimde, üretimde, sanatta, eğitimde öncü rollere ulaşmış, toplumu yetiştiren asli unsur olabilmiştir. Aileyi güçlendirmenin yolu, kadının çalışma yaşamında yer almasının önündeki engellerin bütünüyle ortadan kaldırılmasından geçmektedir.
Elbette bir Milli Üretim Devrimi’ne acilen ihtiyacımız vardır. Milli üretimi gerçekleştirmek zorundayız. Kadın erkek, topyekûn bir milli üretim seferberliği içinde, her yönden kalkınmamızı şahlandırmamız işten bile değildir. Türk milletinde bu irade, azim ve çalışkanlık, istek vardır.
KADIN EMEĞİ ÜRETİCİ VE BİRLEŞTİRİCİDİR
Milli üretim seferberliğinin motor gücü, ancak tam bağımsızlık şiarına sıkı sıkıya bağlı bir milli hükümettir ve milletimizin olduğu gibi kadınların da kurtuluşu olacaktır. Yani Milli Üretim Devrimi’nde kadınlar, canla başla öne atılacaklardır. Yoktan var edecek, becerikli ve bereketli elleriyle milli üretimde yerini alacaktır.
Bireysel başarılarla değil, kadınlarımızın tamamını kapsayan planlamalarla, onları üretime katabildiğimiz oranda, üretimde temel gücümüzü arttırmış olacağız, kadınların bileklerine vurulan kültürel zincirlerini kırıp atacağız. Yan yana, omuz omuza, ailenin çatısı olan tam bağımsız bir devletçilikle çağdaş uygarlık düzeyinin hep birlikte üzerine çıkacağız. Unutmayalım ki: Kadın emeği başlı başına üretici ve birleştiricidir.
VATANIN ÖNCÜLERİ ARASINA KATILALIM
Bir kaç gün sonra, 5 Aralık günü kutlayacağımız, Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı’nın kazanılmasının 91. yıldönümünde, bütün kadınlarımızı milli kadın hareketi içinde yer almaya, TBMM’de sesimizi duyurmak üzere Vatan Partisi Öncü Kadın’da örgütlü mücadele etmeye, hep birlikte çalışmaya, kazanımlarımızı büyütmek için gücümüzü birleştirmeye yeniden davet ediyorum.
Milli Üretim Devrimi ile kadına yönelik şiddet nihai olarak çözümlenebilir. Gelin kadının kurtuluşuna giden yolu birlikte aşalım. Böylece hem Üretim Devrimi’ni geçekleştirecek hem de kadına şiddeti tarihe gömeceğiz.