‘Yarım adam’ olmaktansa...

Hazret,”diploma” meselesini ikinci plana atmak için yeni bir “polemik” icat etti. Kızının başkanı olduğu vakfın binasını açarken yaptığı konuşmada yine çalışan kadınlara sataştı:
“Annelikten imtina edinen (kaçınan) kadın, kadınlığını inkâr ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun eksiktir, yarımdır.”
***
“Yarımlık” söz konusu olunca, konunun uzmanı, beyefendinin kendisidir.
Yıllardır bu ülkenin vatandaşlarını...
“İnanan-inanmayan...
İmam hatipli-imam hatipsiz...
Erkek-kadın...
Kendisine oy veren-vermeyen...
Başörtülü-başörtüsüz...
Oruç tutan-tutmayan...
Doğum kontrolü yapan-yapmayan” diye ikiye böldü...
“Biz” ve “Onlar” diye yardı, parçaladı, ayrıştırdı...
“Bizim yüzde 50”, “Sizin yüzde 50” bile dedi...
Bölücülüğün destanını yazdı!
Bu kez “anne olmayanlar”ı “yarım kadın”lıkla suçluyor!
***
Emin olun bundan sonrası artık çağdaş siyasetin ve demokrasinin konusu değildir.
Çünkü çağdaş siyasette insanların özel yaşamına müdahale edenlere, yaşam tarzı dayatanlara “diktatör” denir...
Tüm diktatörler sadece kendi istediklerinin olmasını, herkesin kendi inandığı şeylere inanmasını, kendisi gibi yemesini, kendisi gibi yaşamasını, kendisinin korktuğu şeylerden korkmasını ister!
Yani; “kendisi gibi milyonlar” yaratıp onları huzur içinde yönetmenin hayalini kurar!
***
Sevgili kadınlar:
“İnsanların özel yaşamlarına müdahale etmeyeceğiz” diye iktidara gelen ve söylemesi ayıptır en çok da kadınlardan oy alan bu adamın, şimdi kendisine ait saçma sapan kıstaslarla özel hayatınıza müdahale etmesinin, kadınlığınızı sorgulama haddini kendinde bulmasının tek nedeni budur!
Kaç çocuk yapacağınıza da o karar verir, bebeğinizi nasıl doğuracağınıza da...
Aldırmayın... Bu hezeyanları sakın ciddiye almayın!
Birileri gibi...
“Yarım aydın...”
“Yarım demokrat...”
“Yarım özgürlükçü...”
“Yarım yurtsever...”
“Yarım insan” olmadığınıza şükredin!
Bu dünyada kadınlığınız için en son söz söyleme hakkına ve yetkisine sahip olan kişi, varsın size “Yarım kadın” desin...
“Yarım adam” olmaktansa...
“Çeyrek” kadın olmak bile dünyanın en büyük ödülüdür!

ERDURAN!
Deneyimli oyun yazarı Refik Erduranda “dönekler” kervanına katılmış...
Yeni Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’ya bir mektup yazmış ve AKPiktidarını yıkayıp yağlamış... “Kalan vaktinde, inandığı güçlere karınca kararınca yararlı olabilmek için basına döneceğini”söyleyip hizmet etmek istediğini bildirmiş...
Sonra da Şehir Tiyatroları’ndan kovulan Levent Üzümcü’yü, ona sahip çıkan Şehir Tiyatrolarıeski Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu’nu ve yönetmen Yücel Erten’i şikayet edip cezalandırılmalarını istemiş...
Peki; kimdir Refik Erduran?
Bir zamanların en hızlı solcusu...
Hatta öyle hızlı ki; kullandığı bir sürat motoruyla (!) Nazım’ı İstanbul Boğazı’ndanKaradeniz’e çıkarıp Romenbandıralı bir gemiye bindiren ve Türkiye’den ayrılmasına yardımcı olan kişi...
Şimdi; kişisel düşmanlıkları için iktidarın bakanından yardım dileniyor!
***
Seksen sekiz yaşındasın be amca!
Bu hallere düşmenin ne gereği vardı?

GÜNÜN SORUSU
Başbakanlık görevinden “alınan” ve salya-sümük ağlayarak kendisini görevden alan kişiye bağlılıklarını bildiren AKP Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, kurucusu olduğu Ülker Grubu’na ait İstanbul Şehir Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde konuşmuş ve “Artık üniversitede öğrencilerimle daha sık bir araya geleceğim” demiş... Sorum kendisine:
Bir zamanlar birlikte ‘Akıncılar’ın silahlı eğitim kampına katıldığınız Ülker’in patronu Murat Ülker’le birlikte, şimdi nasıl bir “nesil” yetiştireceksiniz?

156+327!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Kuşadası’ndan Handan Ersin’de...
“Ben size Huber’i sormayacağım; çünkü biliyorum cevap vermiyorsunuz! Benim sorum şu Colin Powell ile yaptığınız anlaşma ile ilgili... Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bilmek hakkım... Neler verdiniz?”

Gülerken diş göstermek!
İslamcı gazete Vahdet’in yazarı Mehmet Şevket Eygi, dünkü köşesinde şunları yazmış:
“Bir kız imam-hatip okulu öğrencilerinin fotoğrafını gördüm. Kızların çoğu gülüyordu; bazılarının dişleri görünüyordu. Dindar kızların böyle resim çektirmelerini çok yadırgadım. En azından hafifliktir!”
Eygi, hem Abdullah Gül’ün hem de Recep Tayyip Erdoğan’ın “Abi” dedikleri, her fırsatta bir araya geldikleri, görüşlerine saygı duydukları bir isim...
Şimdi Recep Tayyip Erdoğan’a ve Abdullah Gül’e soruyorum:
Sizin eşleriniz de dişlerini göstererek gülüyor.
Bu adama ağzının payını vermeyecek misiniz?

GÜNÜN İSYANI
YARSAV eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Cumhurbaşkanı’nın tartışmalı diplomasını resmi bir başvuruyla Yüksek Seçim Kurulu’na sordu. İsyanım bu soruya hâlâ yanıt vermeyen YSK Başkanı’na:
Alt tarafı arşivden bir dosya getirtip içindeki diplomanın bir örneğini itiraz sahibine göndereceksin... Neden yapmıyorsun? Yoksa rahatsız olmanı gerektirecek bir durum mu var?