Yongacı Bill’den 1 Nisan Şakası

Aydınlık arşivinin emektarı Ercan Dolapçı her ayın sonlarında bir sonraki ayın tarihteki önemli olaylar dizisini gazetenin çalışanlarına yıllardır iki eli kanda olsa gönderir. Nisan ayı kronolojisine göz atarken, “Aydınlık dergisi kurucusu sosyalist önder Dr. Şefik Hüsnü Deymer (72), Manisa’da sürgünde iken hayatını kaybetti / 7 Nisan 1959” cümlesiyle içimde sızılı bir öfke parladı: Ne yalnız günlerdir o yıllarda yurtseverlerin yaşadıkları. Her ömür birkaç romandır. Kemal Bekir ne de yaman anlatır romanlarında ve Unutmamak adıyla yayımladığı anılarında: McCarthy’nin ABD’de halka aydınları öcü olarak gösterdiği cadı kazanından ibret alan Adnan Menderes’in 1951 - 52 komünist tevkifatını...
KARANLIKTA UYANMAK
Hemen altında, yürek paralayan ama misak-ı millî sınırları içindeki sönmüş ulusal kurtuluş duygularından isyan közlerini üfleyen bir başka olay: “10 Nisan 1919: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey (35), asılsız Ermeni katliamı iddiasıyla hakkında verilen idam kararı yüzünden İstanbul Beyazıt Meydanı’nda infaz edildi.” Bu cümlede, “verilen idam kararı” söz dizisinin önünde, “İşgalci İngilizlerin kurdurduğu mahkemece” öbeğinin yer almayışıyla olayın emperyalist ve asıl tarihsel vurgusunun ihmal edildiğini anımsatalım.
Der demez, Yıldırım Beyazıt’tan beri gericiliğin hizmetindeki kazan kaldırmaların yine İngiliz tezgâhıyla ortaya konduğu kapkara ama umuda ve aydınlığa aralanan en kanlı sahnesi: “Meşrutiyet Devrimine karşı gerici ‘31 Mart’ ayaklanması (13 Nisan 1909) başladı. [Başkent İstanbul’da iki hafta boyunca terör estiren ayaklanma, Kurmay Başkanlığını Mustafa Kemal’in yürüttüğü Hareket Ordusu’nca bastırılarak / SN] 27 Nisan 1909 günü Kızıl Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle son buldu.”
Daha nice olayın yanı sıra 23 Nisan 1920’de Meclis’in kuruluşunu da anımsayacak olursak, modern tarihimizde karanlık ve aydınlığın Nisan’da nasıl da yumaklaştığına tanık oluruz.
ATOM BOMBASI VE YAPAY ZEKÂ
Sözü tam Ekim Devrimi’nin programına temel olmak üzere Lenin’in Nisan Tezleri’ne getirecektim ki, “dijital dünyanın öncüsü” Bill Gates’in şu sözleri linklerde sanki 1 Nisan şakası niyetine patladı: “Yapay Zekâ atom bombası gibi tehlikeli”... Mikrosoft’u kurduğundan beri insanın her saniyesini denetme programı oluşturma yönünde hiçbir masraftan kaçınmayıp üstüne milyarları cukkalayan hazret hidayete mi erdi yoksa sonunda insanlığı nisan balığına döndürüp döndüremediğini anlamaya mı yeltendi diye işkillenmedim desem hani gerçekten yalan olur. Başlığın altında meselenin dibâcesine dalınca ne görelim: YZ’nin eğitimde dönüştürücü, sağlık hizmetlerinde geliştirici olmakla birlikte insan soyuna zarar verecek yönde kullanılırsa nükleer silahlar kadar tehlikeli olabileceği, bu nedenle çalışmaları uluslararası koordinasyonlarla yürütmek gereği üstüne insanlık aşkıyla inciler döktüren dijital patronun meramı kendini temiz bombacı ilan ederek ötekileri kötülemek ve engellemek... Çünkü söylemeden anlattığı şudur: Nasıl ki Kuzey Kore ve İran, nükleer silahlarda art niyeti, ABD’yse iyi niyeti temsil ediyor, YZ çalışmalarında da kendi ve ABD dışındaki ülkeler teknolojiyi insanlık düşmanı niyetlerle beceriyor.
Öyle ya, YZ’yi ayın arka yüzüne insansız araç indirecek ustalıkla kullanan Çin, oradan özgür dünyaya ve insanlığın özel yaşamına kim bilir ne belalar salacak? ABD’de işçilerin kıçına uyumlu çip üreten Yongacı Bill, 1 Nisan’da masumiyet maskesi takınarak Yeni Ortaçağ’dan Bin Bir Gece Masalları sunumuyla kendi ne yapacak peki? Tıpkı Japonya’ya atom bombasını yüce niyetlerle salladığı gibi, Mars’a ve Jüpiter’e de YZ’lerle McDonalds ve Coca Cola plantasyonları tohumlayıp açlık belasını öte galaksilere nano soslu NewHorizonstan şavullayacak...