Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) ve tarımda yüksek öğretim

10 Ocak 2020’de Türkiye’de tarımsal öğretimin 174. yılı farklı etkinliklerle kutlandı. Kuşkusuz bu tür kutlama ve anmalar toplumsal açıdan son derece değerlidir. Benzer konuları her yıl tekrar etmek yerine 15 Ocak 2020 tarihinde YÖK ve Tarım ve Orman Bakanlığı (TOB) arasında imzalanan işbirliği protokolünden hareketle, daha çok uygulamaya dönük olarak tarımda yüksek öğretimle ilgili kimi sorunlara değinmeye çalışalım.

YÖK VE TOB PROTOKOLÜ

Tarım Bakanlığı teşkilatında neredeyse üniversitelerle işbirliğine girmeyin yaklaşımının sergilendiği dönemleri hatırlarsak bu protokol tek başına önemli ve kayda değer bir gelişme olmuştur. Sayın Bakan, “Tarımla bilimin insanın olduğu her yerde en önemi iki kavram olduğunu belirterek doğru planlama ve bilgi temelli tarım yönetimiyle Türkiye’nin çok daha iyi noktalara gelebileceği” gibi bir saptama yapmıştır. Ayrıca bakanlığın görevleri içinde yer alan gıda, su ürünleri, balıkçılık teknolojisi, orman mühendislikleri ile veteriner fakültelerine eski dönemlerde olduğu gibi burs verilmesinin planlandığına işaret etmiştir.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç tarımın stratejik bir sektör olduğunu ve ülke ekonomisi ve insanımız için hayati öneminin altını çizerek, YÖK burslarının 3’te birinin ziraat, orman, veterinerlik öğrencilerine verildiğini bildirmiştir. Ayrıca sayıları 15’e çıkarılan Bölgesel Kalkınma Odaklı İhtisaslaşan Üniversitelerden onunun ihtisaslaşma alanın da tarım ve diğer ilgili alanlarda olduğunu dile getirmiştir. Yapılan ortak protokolde iş birliğinin; altyapıların ortak kullanımı, tarım bakanlığı için eğitim destekleri, bakanlık ve üniversiteler arasındaki araştırma işbirlikleri, ortak etkinlik olanaklarının artırılması, öğrencilere yönelik iş yeri eğitimi, çiftçi eğitimi ve tarımsal yayım faaliyetlerinde işbirliği ana konu başlıklarını oluşturmuştur. Tüm bunlara kimsenin itirazı olamaz. Ancak geçmiş ve mevcut uygulamalar dikkate alınınca kuşkuların oluşması da kaçınılmazdır. Konuyu bakanlık ve YÖK (tarımsal yüksek öğretimle) ilişkileri açısından sınırlayıp bu konudaki eleştiri ve önerileri sıralamaya çalışalım. Makale sınırları içinde ancak birkaç konuya değinilebildiğini hatırlatmak gerekir.

ELEŞTİRİ VE ÖNERİLER

TOB ile ziraat fakülteleri ilişkileri hiçbir zaman istenen düzeyde olamamıştır. Bakanlık sınırlı da olsa bazı etkinliklerinde adı ve adresi belirli akademik çevrelerle işbirliği içinde olmuştur. Diğer yandan ziraat fakültelerinde yıllardır üretilen çalışmaların bakanlıkça değerlendirilmesi de sorunludur. Akademik bilgi ve öneriler uygulamaya aktarılabilseydi herhalde tarım bu halde olmazdı. Bunun örneklerini daha önceki makalelerimizde vermiştik. Bakanlık politikalarının oluşturulmasında Dünya Bankası, Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gibi uluslararası kurumların Türkiye’de ki akademik çevrelerden çok daha fazla etkili olduğu acı bir gerçektir.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın önemli görevlerinden birisi tarımsal yayım faaliyetidir. Bakanlık bünyesinde bu konuyla ilgili her düzeyde birimler ve elemanlar bulunmaktadır. YÖK çatısı altında da tarımsal yayım bir bilim dalı olup bu alanda doçentlik ve profesörlük unvanları verilmektedir. Bu gerçek ortadayken ilgili birimler dâhil neredeyse tüm yazılı ve görsel medyada “yayınlamak” kelimesi dururken, hatalı olarak “yayımlamak” kelimesinin kullanılması kabul edilemez. Yayım kavramının doğru ve yerinde kullanımı için gerekli girişimler yapılmalıdır. Ayrıca, tarımla ilgili lisans mezunlarının ana çalışma unvanlarından birisi “yayım ve danışmanlık” olduğuna göre öncelikle YÖK bu konunun lisans programlarında ne derece yer alıp almadığını denetlemelidir. Bakanlık da konuyla ilgili kredi almayanların Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Sınavına katılmalarına izin vermemelidir. Buna benzer başka uygulamalar da vardır. Örneğin “tarımsal değerleme ve bilirkişilik” dersi almadan uygulama da bilirkişi olunabilmektedir.

KALİTE İÇİN NE YAPMALI?

YÖK’le birlikte ara eleman gereksinimini karşılamak amacıyla meslek yüksek okulları açılmıştır. Neredeyse her ilçe merkezinde bir okul vardır. Bu okulların çoğunda tekniker unvanı veren tarım programları da bulunmaktadır. Bu programların eksikleri giderilse bile iki yılda tarım gibi bir konuda uygulamada görev alacak elemanlar yetiştirilmesi olanaksızdır. Bu programlardan yeterli bilgi ve deneyimle donanmış elemanlar yetişebilmesi için bu okulların sadece tarım meslek liselerinden öğrenci almaları gerekir. Daha önce bu uygulama bir zorunluluk olmasa da bir seçenek olarak varken, uygulama kaldırılmış sadece orta öğretim başarı puanının 0.06 ile çarpımı ile elde edilecek puan kadar bir pozitif ayrıcalık getirilmiştir. Tarım meslek liselerinin Tarım Bakanlığı’ndan alınıp Milli Eğitin Bakanlığı’na bağlanması ve sayılarının azalması da ayrıca tartışılması gereken bir konudur. Konu meslek liselerinin önünü açmak şeklinde değil, meslek yüksek okullarının eğitim kalitesi açısından değerlendirilmelidir.

YILLARDIR YAZIYORUZ AMA...

Bakanlıkta görev alacak elemanlar için, TOB’un üniversiteye girişte yüksek puanlı öğrencilere burs verme planı çok olumlu bir gelişmedir. Umarız kısa zamanda uygulamaya geçer. Ancak YÖK’ün tarım ve ilgili alanlara burs vermesi YÖK uygulamaları ile çelişmektedir. 1970’lere kadar Ziraat Fakülteleri yüzde 1’lik dilimden öğrenci alırken, YÖK’le birlikte ziraat fakülteleri sayısında yaşanan hızlı artış puanları da hızla aşağı çekmiş ve mezun sayısındaki artış işsiz ziraat mühendisleri derneğinin kurulmasına kadar gitmiştir. Son yıllarda ziraat fakülteleri dışında adında bir şekilde tarım olan fakültelerin sayısı da giderek artmaktadır. Yüksek puanlı öğrencileri tarım ve ilgili alanlara çekmek için burs desteklerinin yüzde 30’dan fazlasının bu alana verilmesi yanında, YÖK öncelikle fakülte enflasyonunu engellemelidir. Buna ilaveten, mevcut ve yeni açılan lisans programlarının ders müfredatları ve ders içerikleri YÖK kalite kurulu kanalıyla katı bir şekilde denetlenmelidir. Bu çerçevede üniversitelerde öğrenciye sahip olma ve ders vermenin akademik yükselme ve maddi kazanç elde etmenin yolu olması maalesef gerçek uluslararası ve ulusal ölçütlere uygun ders programları oluşturulmasını engellediği gerçeğini de hatırlatmak gerekir.

Konular uzun yerimiz kısa; ne fark eder, yıllardır yazıyoruz dinleyen yok nasıl olsa!